Doluluk oranı altlarda olan gölettir yaşam güçsüz kulaçlı bezirganların
Sığda sivri taşlar ve çökek Angara’nın dağları hoppa düğün dernek
Sınır boyları sinir ucu matarasız bataryalar başta poşu dişte sancı
Yeni yalanlar atarsınız attıkça batarsınız…
Adım adım uzar yollar bir arpa boyu ne ki ney’de şelale taksimi
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Denklanşör basılırken flaşın parlaklığındaki objektifteki gördüklerimle, flaşın patlamasından sonraki ekrana yansıyan görüntülerin farklı olduğunu gördüm. Ama %50'si, görüntü flu diyor, anlayamadım. Duyarlı yüreğini kutluyorum.
Ne garip. Bu ülkede herkesin fotoğraf makinesi farklı kaydediyor olayları... Kimi deklanşöre basınca sizin gördüklerinizi, kimi de tam aksini görüyor öğretmenim. Gerçekten çok garip...
Ben, OBJEKTİFİ DÜRÜST VE YANSIZ GÖSTERENLERDEN YANAYIM. Bir de, gördüğü
resmi dürüst okuyanlardan yana...
Benim bildiğim Ankara türküleri farklıydı:
KURTULUŞ SAVAŞI sonrası:
Ankara' nın taştır yolu,
Her tarafı düşman dolu
Çabuk yetiş Kemal Paşa
Kan ağlıyor Anadolu,
Pek gamlıyız...
Düşünüyorum da... Onca emek ve gayrete, dökülen kana, verilen cana rağmen pek değişen bir şey yok... Vatan dış düşmanlardan kurtulsa da iç düşmanlardan kurtaramadık ne yazık. Aynen Ata' nın Gençliğe hitabede seslendiği gibi...
Bir de:
' Ankara, Ankara güzel Ankara
Seni görmek ister her bahtı kara
Senden yardım umar her düşen dara
Varolsun, toprağın taşın Ankara... '
diye var gücümüzle söyleyip öğrencilerimize öğrettiğimiz Ankara marşı...Ne güzeldi değil mi?...
Ya şimdi, başı darda kalanlar kimden yardım umacak?... Hangi yargıdan?.HANGİ...... HANGİ... Öyle çoğaldı ki hangiler. ve öyle çeşitlendi ki Ankara türküleri Sulandıkça sulandı. Çığırından çıktıkça çıktı. Tüm vakarını yitirdi, yitirdiğimiz pek çok değerler gibi... ve oyunlar değişti, oyuncular değişti...
Galiba devam etmeye kalsam bu yorum bitmez. Ben şimdilik makinenin objektifinden deklanşöre bastığında çıkan fotoğrafı, yürek gözüyle görüp o çok akıcı şiir diliyle ak kağıda aktaran ve bizimle paylaşan değerli öğretmenimi Kutlarım tüm içtenliğim, kaleme saygım ve sevgimle...Nicelerine...
Deklanşöre düşen havaya bakar mısınız? 'Angara'nın Dağları...'
Ben şimdi az daha popüler olanından söz edeyim Dostum...:
'Ulus, Cebeci, Çankaya/ Gardaş deriz kankaya/ Bize her yol Paris değil/ La bize her yer Angara/'
Ya... O yüzdendir kankaların 'sır sandığı' olması... Gardaştan ileridir onlar... Nasılsa bütün yollar Ankara'ya çıkıyor, 'enselere birer şaplak, ...... birer parmak, kaldır, indir... İşlem tamam...'
Gerisine aldırmayacaksın... İster aşırma 'ça ça ça', isterse 'kabak kemaneler' çalsın, oynayacaksın sepetçi havasından...
Batan batar, yatan yatar, satan satar... Trafolar patlamış, garip gurabaların helalliği alınmış alınmamış kimin umurunda... Poşuların altı yeşil dolar, üstü yedi köşeli İsrail sırması... Pek mi zor köçek gibi kıvırması?
Necdet, bayıldım şiire... 'Dişi sancıyanlar da' okusa ne var?
Kutlarım Dostum...
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta