Bir şair gibi derin ve lirik gözleri vardı
yorgun kelebekler gibi gözkapaklarında
zamanın sarkacı uyuklardı
soğuk rüzgârların buluştuğu donmuş göllerde
gün inince
ve ruh içince kurtulur
zincirlerini atardı
ilham yelleri eser,
kalp ateşlenir,
hayat renklenir de
şarkılar çınlardı havada,
güller mis gibi kokardı
Otelin salonu bir güney bahçesi endamındaydı
Yaprakların loşluğunda
mermer heykeller
aheste parıldardı
Çınarlarla hurmaların altında
alimler ve şairler susardı
Düşünceler alışkın bir güvercin kümesi gibi
ona doğru kanat çırpar,
omzuna ve kalbine konardı
Başında Müzler hâlesi parladıkça
sesiyle çağlardı
periler oreolü sönünce
Yer dipsiz derinlikten yeniden yükselince
Ağladı,
Gözyaşları yürekleri dağladı
Ebedi ormanların sükûnunu arardı
Hiç kötülük bilmezdi,
safderûndu,
vefalıydı
Mezarının üstünde melekler ağlamıştı
Ah siz yabani kuşlar
ne kadar yüksekten uçarsınız
Bir yaz sabahı sis peçeleri içinde
mahmur uzanışına bakınız
Ruhumun sonsuz yokluğunu örten şeyler
Elle tutulmaz tüller
Yerindeymiş hâlâ Parnassos’ta Müzler
Horatius’un bedeninde Mallarme olsam
Ayın buğulu mavisinde Hesiodos
Rüyalar sokağında Pindaros
Son asırda intiharsız bir Cesare Pavese
Geceler mezarımdır sabahlar ziyarete gelmese
Hepsi gölgeler ve unutuşlar ufkunda bir semblans
Siddhartha birden her şeyin boş olduğunu anlamış
“Şimdi her şeyi biliyorum” deyip
vecdinden uyanmış
Her şeyde ve her yerde ölümcül dekadans,
İnsan haddini ve cehlini görmeli,
Kelebekler,
henüz güneş parlarken ölmeyi bilmeli
Kayıt Tarihi : 9.6.2025 10:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!