Değil mi Balzac? Çocuk oyunu

Perinur Olgun
947

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Değil mi Balzac? Çocuk oyunu

font face='Comic Sans MS' font size='4,5 pt' color='PALEPURPLE'Sahnede eski Fransız şarkılarından çalar. Genç bir çocuk gelir sahneye. Kolunda siyah bir ceket asılıdır. Sahneyi bir kere dolaşır döner. Herkes merakla elinde ceketle sahnede dolaşan gence bakar. Genç birden kolundaki siyah deri ceketi, eline alır. Yakasından tutar. Parmağına takar. Seyircilere sorar:

GENÇ: Şaşırdınız değil mi? Bu cekete bakıyorsunuz. Nerden çıktı da geldi diye karşınıza. Bilemediniz. Bilemezsiniz tabi bu doğal. Bunu Kapalı Çarşı’dan aldım. Eski kitaplar satan sahafları dolaşıyordum.
Okunacak eski kitaplardan var mı diye. Kitapların, eski kilimlerin, halıların arasında gözüme ilişti bu deri ceket. Dükkân sahibine sordum
“Bu ceket ne arıyor? ” diye. “Bilmem” dedi. “Bir Fransız getirdi geçenlerde. Parasız kalmış. Büyük büyük dedesinin miymiş neymiş.
Aldım oraya koydum işte. Turistlere yardım benimkisi.”
“Alayım” dedim. “Beğendim bunu. Eski bir havası var”. Eve geldiğimde sildim, yakasını düzeltim, ceplerini karıştırdım. Bir de ne göreyim? Aman yanlış oldu bir de ne bulayım? (Herkes merakla sözünün devamını bekler. Ceplerini karıştırır gibi yapar. Yan ceplerinden üstteki küçük ceplerden dörde katlanmış kâğıtlar çıkarır.) İşte bu mektupları. Kim yazmış bilin bakalım? Bilemediniz. Balzac. Çok sevdiği yıllarca sevdiği Eveline Hanska’ya. Bunlar da Eveline Hanska’dan Balzac’a.. (Sahnede yine Fransız melodisi duyulur.) Sahne ışıkları kararır. Sahneye güzel giyimli elbisesi kat kat süslü başında şapkası Eveline Hanska gelir. Elinde mektupları vardır. Okumaya başlar. Arkasından beyaz ipek gömleğiyle Balzac gelir. Siyah kısa golf pantolonu vardır üzerinde. Elinde de beyaz mektup kâğıtları.)

EVELİNE HANSKA:

Ben Eveline Hanska Balzac’ın uzun yıllar sevdiği Polonyalı kontes. Balzac’ı nasıl sevmem? Nesini sevmeyeyim? O romantik sözlerini mi, hayallerini mi? Birlikte on beş yıl tam on beş yıl mektuplarını okudum onla yaşayacağımız günlerin hayaliyle yaşadım. Ta ki benim eşim ölünceye kadar Balzac’ın eşi Madame de Berny'nin ölümüne kadar. Ölümüyle büyük bir sarsıntı yaşadıysa da beni tanımanız için Bette Abla'daki Madame Hulot’u okumanız lazım. Bu roman Balzac’ın hiç gün yüzüne çıkmamış aşk ilişkilerinden kesitler taşıyor. Hikâyede, Cousin Bette adlı başkahraman, ailesi ve bir hayat kadını olan Valerie Marneffe'den, yaşadığı tüm hayal kırıklıkları için intikam alma çabası içine giriyordu. Ama ben bu romanda Madame Hulot’um. Diğer romanlarındaki bayan kahramanlar için esin kaynağı ben oldum. Bana olan aşkıyla yazılan romanlar öyküler çoktur Balzac’ın. Değil mi Balzac?

Balzac dört yaşına kadar, Saint Cyr adındaki bir köyde bulunan bir yetimhanede büyümüş. Bunu duyduğumda nasıl üzüldüm bilemezsiniz. Minik bir bebek, olanakları olduğu halde neden bir yetimhaneye verilir? Orada annesiz babasız sevgisiz nasıl büyütülür daha doğrusu bu küçük çocuğu yetimhaneye yollanma nedenlerini tekrar yaşamak gerekir acı da olsa… O dönemin Fransa'sında pek de sık rastlanılmayan bir durumdu bu diyorsun da Balzac şimdi de aklım almıyor ki bir anne neden kendisi bebeğine bakmıyor da yetimhaneye bırakıyor. Aradan dört buçuk yıl geçtikten sonra yanına alıyor. Belki de sevgiye doyumsuzluğun romanlarında işlediğin sevgi konuları bazen sevgiyi aşağılayan alay eden öykülerin belki hep sevgisiz büyüdüğün yıllarına dayanıyor değil mi Balzac?

BALZAC:
Dört yaşında ailem beni yanına almış ve ilköğrenimine başlamışım. Babamın eğitim konusundaki titizliği nedeniyle, oldukça donanımlı bir öğrenim hayatı geçirdim. İlk olarak College de Vendome'a gittim. Honore de Charlemagne lisesinin ardından Sorbonne Üniversitesi'nde hukuk okudum.

EVELİNE HANSKA:
Fransız İhtilali boyunca, liberal düşünceler taşıyan babası Bernard François, Komün birliği içinde yer almasına rağmen, 1795 yılında, kralcı protestoculara yardım ettiği gerekçesiyle Tours'a gönderildi. Rabelais'teki evinde düşüp sakatlanınca, şehir hastanesinde uzun süren bir tedavi sürecine başladı. Ailesi, ananesi babasının sağlık problemlerinin daha iyi koşullarda yapabilmesi için, 1814'de Paris'e geri dönüyor.
Honore de Balzac, 20 Mayıs 1799 tarihinde, Fransa'nın Tours şehrinde, memur bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldiğine göre o yıllarda, 15 yaşında bir gençtin değil mi Balzac? .

Honore de Charlemagne lisesinin ardından Sorbonne Üniversitesi'nde hukuk okuyor ama bu mesleği, sadece babasının isteği üzerine seçen Balzac, mezun olduktan sonra bir süre, hukuk bürolarında staj yapıyor. Babası mı? Babanı severdin değil mi Balzac?

BALZAC:
Babamı çok severdim diyemeyeceğim. Çünkü onu görmedim sayılır. Kendisinin kuralları vardı. Ne bana ne anneme konuşma ve seçme hakkı vermedi. Orta sınıf bir burjuvazi ailesinden gelen babam Bernard François Balssa, 1797 yılında, Parisli seçkin bir aileye mensup ve kendisinden 31 yaş küçük olan Anne Charlotte Laure Sallambier ile yani annemle hayatını birleştirmiş. Annem sevmeden evlendiği babamla hep mutsuz bir yaşam geçirmiş, aralarındaki 31 yaş her gün birbirlerinden kopmalarına annemi kendi küçük dünyasının içine çekmiştir. Annem hayatı boyunca çocuklarına sevgisini istediğimiz gibi vermemiş vermemiştir. Babam Eyalet savcısı olarak imparatorluk bünyesinde görev yapıyor titiz saygın ve soylu biri; aynı zamanda, Paris'teki Kral Konseyi'nin sekreterliğini yürütüyordu.

Asıl merakım isteğim, edebiyat alanında ilerlemekti yazar olma isteğim rüyalarımı süslüyor beni daha da hırslı kılıyordu. 1819 yılında annemler bazı parasal sorunlar nedeniyle küçük bir kasaba olan Villeparisis'ye taşınma kararı aldığında, yazar olmak isteğimi ilk defa babama anlatmaya başladım. Sonucunu sen de biliyorsun ya..Tabi “Hayır” olurdu babam gibi düşünen biri başka ne diyebilirdi yazar olmak istiyorum diyen çocuğuna tabi “Hayır”… “Hayır.”

EVELİNE HANSKA:

Hayır demesinin nedeni sadece “Senin yazar olacağım” dediğin için değildi tabi.. Siyasi düşüncene göre senin sol eğilimli olman, babanın da koyu bir liberal olması ve onunla ters düşmen olur bence. Birkaç yıl sonra, Hoffmann'dan esinlenerek kaleme aldığın, 'La Peau De Chargin' (1831) adlı kitabında anlatmıştın bunları. Babanla aranıza siyaset de girince sefalet ve yalnızlıkla geçecek bir hayata merhaba dediğin ailenden ayrılıp hayallerinin peşine düştüğün Paris'e geri dönüşün aklıma gelir. Arsenal Kütüphanesi yakınlarında, pejmürde bir oda kiralaman kitapta da bu odayı ve orada geçirdiği günleri, fantastik bir öykü halinde anlatışın benim gibi okuyanların da yüreğini burkar hep.

BALZAC:

İlk çalışmam 1820 yılında kaleme aldığım 'Cromwell' adlı trajik bir tiyatro oyununda ve kendi ailevi sorunlarımın üzerimde bıraktığı etkilerin izlerini anlatmıştım. İleri görüşlü ve ihtilalci bir baba ile kocasından yaşça küçük ve içine kapanık bir annenin mutsuz evliliği, karamsar bir aile ortamında yetişmem beni hep yalnızlığa itmiştir. Bu tiyatro oyununun başarısızlığa uğrayınca roman türüne yöneldim, 1822'ye kadar, farklı takma isimlerle, içimdeki sevgi boşluğuyla alay ettiğim romantizme karşı hicivsel bir tavır içeren birkaç eser kaleme almış olsam da olmadı bir türlü, edebiyat çevrelerine kendimi bir yazar olarak kabul ettirebilme fırsatını yakalayamadım.

EVELİNE HANSKA:

Bu yoksul yaşamına üzülen ailen üzülmedi mi üzülmüştür mutlaka ama babasının baskılarına rağmen, edebi kariyerini sürdürme niyetinde olan Balzac, ancak yazarak kişisel bir başarıya ulaşabileceğini düşündü yenilgiye bazen kapılsa da içinde ileride ünlü olacağı umudunu hep taşıdı.

Yaşamak için ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olduğu için, roman yazarken bir yandan da ticarete soyundu ve bir yayım evi açtı değil mi Balzac?

BALZAC:
Çok fazla iş alamayan bir de matbaa oldu satın aldığım matbaa iş yapmadı. Hayatım boyunca hiçbir ticari faaliyette başarı sağlayamadım ve ağır bir borç yükü altına girdim. “Maalesef, yazarlıkta gösterdiği beceriyi iş yaşamında sergileyemeyerek hayatı boyunca bu tür borçlarla uğraşmak zorunda kaldı.”diyorsun ya tam dediğin gibi Eveline, hayatımın kadını.

Hayatımda en çok üzüldüğüm olay canımdan çok sevdiğim kız kardeşimin ölümü oldu. 1825 yılında, kötü giden evliliğinin ardından terk edilen ve depresyona giren kız kardeşim Laurance'i kaybettim. Kardeşimin ölümü de annemin babamın kötü giden evlilik ilişkilerinde yaşadığımız kötü çocukluk dönemi yatmaktadır bence.

EVELİNE HANSKA:

Hayata, eşe, evliliğe, kadına olan tüm duyguları kız kardeşi Laurance’le bitti derken aşka olan inancını tamamen yitirse de, Balzac’a hayatın anlamını yeniden geri kazandıracak kişi olan Madame Laure de Benry'le tanıştı ve ona âşık oldu. Ara sıra mutluluklarını kıskandığım kadın. Madame Laure de Benry.
Yıllarca benimle 15 yıl mektuplarda konuşup sevgisini mektuplarda anlatan ama yıllarını o kadına verdiği zamanları düşündükçe gönlüm üzülmüyor değil hani… Ama Eşi Madame de Berny'nin de Balzac’a yardımlarını maddi ve manevi desteklerini unutmamak gerek.

Karamsarlığı, içe kapanıklığı ve toplum yaşamına karşı tepkisel duruşuyla a-sosyal bir kişi haline gelmiş olan Balzac’ın yaşamında, bir kadının üstlenebileceği ne kadar anlam varsa hepsinin yerini tutacak olan bu kadın, Balzac'ın manevi açlığını doyurmasının yanı sıra, maddi anlamda da tek destekçisi haline geliyor. Onu toplumla barıştırmaya çalışıyor. Kendisinden yaşça çok büyük olan kontes, 'Vadideki Zambak'taki Madame de Mortsauf ve 'Sönmüş Hayaller'deki Madame de Bargeton gibi pek çok kadın kahramanın ilham kaynağı oluyor. Hayatındaki kadınları çok seviyor Balzac. Eşini ve beni değil mi Balzac?

Artık 29 yaşında o sıralar Balzac, kariyeriyle ilgili çalışmalarında halen bir türlü ilerleme kaydedemiyor. General de Pommereul'un evinde roman yazmak için kalıyor İlk defa kendi ismini kullanan Balzac, bu kitapla birlikte yavaş yavaş edebi çevrelerinin dikkatini çekmeye başladı.
Kısa hikâyeler kaleme alıyor bir kitap altında topluyor o sıralar.

Ardından, Le Voleur adlı gazetede, 'Paris Mektupları' adını verdiği köşesinde, siyasi temalı fıkralar kaleme almaya başladı ve böylece dönemin popüler mesleklerinden sayılan gazeteciliğe de adım atmış oldun değil mi Balzac? .

BALZAC:

Eşim Madame de Berny o sıralar gizem öğeleri içeren yazılarla ilgileniyordu. Sürekli okuyordu. Ağır bir hastalığa yakalandı. Onun bu gizem merakı, beni etkisi altına aldı. Jacob Boehme ve Swedenborg'ün çalışmalarını incelemeye başladım. Sorbonne'da, Anton Mesmer'in 'hayvan manyetizması' derslerini de takip ettim. Bu dönem tüm bu yaşadığı olayların, öğrendiği ve okuduğu derslerin etkileri 'La Peau De Chargin' adlı eserinde açıkça anlattım.
Kitabın başkahramanı, başarıya ulaşmak için sihirli güçler kullanıyordu. Felsefi öğeler de içeren roman, bana alışkın olmadığım maddi bir kazanç getirdi, hatırı sayılır bir para getirdi bana. 5000 Franklık gelir.
30 yaşındaydım çok istediğim kariyer grafiğim artık çıkışa geçmişti. Edebi çevrelerce tanınır hale gelmiştim ve entelektüel ortamlarda boy gösteriyordum. Elde ettiği bu başarıyı ve çok sevdiğim Bohem hayatının avantajlarını kaybetmek istemiyordum. Bu yüzden olağanüstü bir çabayla kendimi yazmaya adadım. Bedenimin kaldırabileceğinin çok üstünde bir performanstı bu yaşadığım günler geceler. Bana bunalımlı günleri geceleri duyguları düşünceleri getirdi yaşamıma. Bu duygularımı düşüncelerimi romanlarımda anlatmaya başladım.

EVELİNE HANSKA:

1832 yazında aklını kaybetmenin eşiğine geldi. Bu dönemde kaleme aldığı, 'Louis Lambert' adlı otobiyografi niteliğindeki romanında, söz konusu depresyonun etkileri hissediliyordu.

Bir yıl sonra 1833'de, yazdığı tüm romanları bir araya getirmeye karar verdi. Doksan kadar roman ve kısa hikâyeyle birlikte, iki bin kadar karakterden oluşacak seri sayesinde, Fransız burjuvazisinin alışkanlıkları, atmosferi, gelenekleri ve yaşam tarzı ile ilgili çizdiği tablo net bir şekilde görülebilecek ve idrak edilebilecekti. Bu büyük planı için büyük bir enerji ve hırsla çalışmaya koyulan Balzac, yine ağır bir borç yükünün altına girdi ve kurtuluş için yeniden, finansal kaynak getirmesini umduğu birtakım ticari faaliyetlerde bulundu. Bir defasında, evinde ananas yetiştirip satmaya çalıştı. Ancak hiçbir çabası onu başarıya götüremedi ve iki yıl sonra, alacaklılarından kaçmak zorunda kaldı. İyi ki hizmetlisi Madame de Brugnolle vardı da onun adıyla yaşadı bir süre, kimliğini gizledi.
Eşi Madame de Berny öldüğünde çok üzüldü.uzun bir müddet kendine gelemedi.. Arkasından gazete de iflas etti herkesle ilişkileri bozuldu ve gazeteciliğe ara verdi. Bir yıl dinlenmiş oldun ama romanlarını da yazmaya devam ettin değil mi Balzac?

BALZAC:

Evet, Paris’i hep sevdim. Oranın çocuğu oldum. Oranın genci oldum. Oranın yaşlısı olmadan da ölmek istedim. 'La Chronique de Paris' adlı bir gazeteyi satın aldım. Yeniden yazmaya başladım ve bir dünya klasiği olarak kabul edilen dünyaların beğendiği 'Vadideki Zambak'ı bu yıllarda yazdım. Hırslı günlerimin eseridir. Başarının kanıtıdır 'Vadideki Zambak. Yazarken kendimi bu yoğun çalışma temposuna kaptırarak kendimi çok fazla yıprattım. Bu kitap yayımlanmasından sonra tehlikeli bir kalp krizi geçirdim. Ölüm beni yokladı geçti. Eşim Madame de Berny’yi kaybetmemle yalnızlığa yeniden itildim. Aramızdaki büyük yaş farkına rağmen o benim hayatımın önemli bir bölümüne damgasını vurmuş olan bir kadındır. Hem güzel, hem içten, hem koruyucu melekti benim için. Ruhumda büyük sarsıntılar yaşadım. Tamiri mümkün olmayan. Yüreğimin bir yerleri sızladı hep onun için.

EVELİNE HANSKA:

Eserlerinin pek çoğunu, büyük bir sevgiyle bağlı olduğu Paris'te kaleme aldı Balzac. Sache'de, Cassini'de yaşadı ve çok sevdiği Bohem hayatı sürdü. Yani hayatında büyük bir başıboşluk yaşama. Yarını düşünmeden, tasasız yaşamaktı.
Kendini dünyadaki zevklere adayan Balzac aşk kadın şarap üçgeninde vaktini harcayan Balzac 1847'de Rue Fortunee'ye taşındı.

Bu yazın için en verimli döneminde, günde ortalama 15 saat çalışıyordu. Sürekli özel olarak harmanlanmış Paris kahvesinden içiyordu. Akşam yemeğinden sonra kısa bir süre uyuyor; ardından gece yarısı uyanarak sabaha kadar yazmaya devam ediyordu. Kendini hayatını gününü neredeyse bütünüyle yazmaya adamış gibi görünse de, hayatın tadını çıkaracak eğlencelere de katılıyordu.
Sağlığı iyice bozulmuştu.
Eşimin de ölmesiyle 15 yıldır yolladığı mektuplardan sevdiğim adamı yanımda görmek istiyordum.
1837 yılında Bartolini’ye heykelimi yaptırıyordum. Bunu kendinse yazdım mektuplarda tüm hastalığına rağmen benim yapılan büstümü görmek için sonbaharda İtalya’ya gitti. Bartolini’den, aynı büstten kendisine de yapmasını rica etti. Bu beni çok onurlandırdı tabi.
Asıl adı Honore Balssa’dır. Ancak ismini Balzac olarak değiştirmiş ve soyluluk ifade eden de’ öntakısını eklemiştir. Soyluluk eklenen sözcüklerle olmaz. O soyluluğu içinde yaşamış, romanlarında yazmıştır, ruhuna işlemiştir soyluluk. Böylesine büyük edebi yeteneğine ve üretkenliğine rağmen, yaşamı boyunca borç içinde yaşamış; yıllar sonra üne kavuşmuştur ama o benim hep bir tanecik sevdiğim romanların kahramanı Balzac’tır.
1841'de, eşim ölmüştü. Uzun zaman birlikte yaşama hayalleri kurduğum tek sevdiğim adam Balzac, sağlığının iyice kötüye gitmesine rağmen, 1847'de, Polonya'ya geldi. Şatomuzda yaşamaya başladık. Bu günleri biz kaç zamandır bekliyorduk. İşte özlemle beklediğim anlar gelmişti. Balzac evimde şatomda dolaşıyor, gündüz bahçede geziyor birlikte ava çıkıyor, güne bakan çiçeklerin arasında Balzac’ın çok sevdiği kahvelerimizi yudumluyor, uzun uzun konuşuyor gülüşüyorduk. Geceleri ben dinlenirken o yatmıyor, romanlarını yazıyordu.. 1850 yılının Mart ayında düğünümüz oldu, evlendik. Artık ben Madame Hanska’ydım.
Gerek Polonya’nın soğuğuna Balzac alışamadığı için gerekse Balzac’ın Paris’i özlemesiyle Paris’e geldik. Mutluluğumuzun yıllar boyu sürmesini istiyordum. Ama bu mutlu evliliğimiz sadece iki yıl sürdü. 18 Ağustos 1850 tarihinde, bronşit oldu. Dayanılmaz öksürük nöbetleri onu da bitiriyordu beni de. Bronşitin arkasından bir gün bu yorgunluğa kalbi dayanamaz oldu kalp yetmezliğinden çok sevdiğim Balzac son nefesini kollarımda verdi. Benim de mutluluğum onunla bitti.
O şimdi buradaydı birden kayboldu, gitti.
Nerdesin Balzac? …
Ben seni çok sevdim. Sen de beni çok sevdin. Değil mi Balzac?
5 Ekim 2008

Perinur Olgun
Kayıt Tarihi : 7.10.2008 19:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Balzac'la çok sevdiği Ewelina Hań ska Balzac'ı tanımak ister misiniz? Ben bu tatilde Balzac'ı tanımak için inceleme yaptım. Karşıma romanlarıyla öyküleriyle herkesin gönlüne yer etmiş, seven çok seven bir adam çıktı. 18 yıl sevdiği kadına mektuplar yazan yüreğinde onu yaşatan, evlendiğinde de mutluluğu bazı kaynaklara göre iki yıl, bazı kaynaklara göre iki ay süren bir insan.. Oturduğunda bir kuzuyu bitiren, deliler gibi yazan, yazarken su gibi 40 bardak kahve içen yaşamı boyunca ünlü olmayı göremeyen ancak öldükten sonra 'Ah ne iyi yazardı! ' denilen bir insan. Ben onu çok sevdim. Hayatını mektuplarıyla bir, çok sevdiği yıllarca sevdiği Polonyalı Kontes Eveline Hanska'ya anlattırdım, bir kendisine... Size okuyunca onu tanıyacaksınız. Saygılar sunuyorum. Perinur Olgun Bunu bir tiyatro oyunu olarak düşünmeyin.. Bir sunum olarak düşünün. İleride tiyatro oyunu olarak sahnelemeyi de düşünebilirim. Yani işim çok: :)))) ... Bu yazıya bir de Fransız müzisyeni Farid Farjad'ın güzel müziği yakışır...Kemanı.. Bu kez Balzac için çalsın Farid Farjad. Keman onun ellerinde dillenir.Konuşur, melodiler dans eder odada..... ESERLERİNİN ÖZELLİKLERİ: Balzac'ın romanlarında dikkati çeken önemli bir özellik, pek çok önemli karakterine, farklı romanlarında yeniden yer vermesiydi. Yirmi beş ayrı romanında görünen Henry de Massay ile Eugene Rastignac gibi öne çıkan karakterlerle neredeyse bir gönül bağı kurmuş olan ünlü yazarın, bu karakterlerini gerçek hayattan kurgulayarak romanlarına işlediği yönünde değerlendirmeler yapılmaktaydı. Kahramanlarının kişisel özelliklerinin ve kişisel deneyimlerinin de yaşadıkları olaylardaki duruşlarını etkilediğinin altını çizerek, olaylardan ve davranışlardan ziyade, nedenler ile geçmiş üzerinde durmuş; dolayısıyla romanın Shakespeare'ı olarak kabul edilmiştir. Eleştirel düşüncelerinin ve savunduğu ideolojilerin etkisiyle, yaşama realist bir pencereden bakan yazar, romanlarında gerçekçi, tutarlı ve doğal bir üslup kullanmıştır. Kahramanları aracılığıyla, diğer insanlara karşı empati kurmuş; gözlem yeteneğinden oldukça fazla yararlanmıştır. Bu nedenle, roman türünde, realizm ve doğalcılık anlayışını edebi bir akım haline getirmiştir. Ardında 50'ye yakın tamamlanmamış eser bıraktı. Bunlardan en önemlisi, dünya edebiyat tarihinde oldukça değerli ve saygın bir yere sahip olan İnsanlık Komedisi'nin, 1845 yılında başladığı son revizesiydi. Yarım kalan bu çalışma, 1869 – 1876 tarihleri arasında tamamlandı ve 24 cilt halinde yeniden basıldı. Fransız roman ve oyun yazarı. 19.yüzyıl Avrupa edebiyatında 'realizm'in yaratıcısı ve klasik roman tekniğinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Oldukça üretken bir yazar olan Balzac, yaşamı boyunca yüzün üzerinde roman, kısa hikâye ve oyun kaleme almış; tüm eserleri, Dante'nin 'The Divine Comedy'sinden esinlenilerek, 'La Comedie Humanine' (İnsanlık Komedisi) adı altında dünyaca ünlü bir kitapta toplanmıştır. Küçük ve orta dereceli Fransız burjuvazisini ve toplum geleneklerini ince bir ironiyle hicvettiği birçok eseri 'Dünya Klasikleri' arasına girmiş; bir roman üstadı olarak, dünya edebiyatına damgasını vurmuştur. Böylesine büyük edebi yeteneğine ve üretkenliğine rağmen, yaşamı boyunca borç içinde yaşamış; öldükten sonra üne kavuşmuştur. a href='http://www.hizliresim.com/'img src='http://www.hizliresim.com/2008/10/7/4443.jpg'/a Balzac'ın Pere Lachaise Mezarlığı'ndaki mezarı. ESERLERİ: Manyak Kurba, Köylü İsyanı, Tours Papazı, Eugenie Grandet, Goriot Baba, Bette Abla, Otuz Yaşındaki Kadın, Vandetta, Tılsımlı Deri, Tefeci Gobseck, Kırmızı Han, Terör Devrinde, Köy Hekimi, Bilinmeyen Şaheser, Lois Lambert, Albay Chabert, Bir Havva Kızı, Onüçlerin Romanı, Mutlak Peşinde, Altın Gözlü Kız, Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti Kibar Fahişeler Kötü Kadınların Parlayış, Düşüşü, Vadideki Zambak, Sönmüş Hayaller, Nucingen Bankası, Köy Papazı, Cesar Birotteau, Ursula Mirouet (1949) Karanlık Bir İş, Esrarlı Bir Vaka, İki Gelinin Hatıraları (Mémoires de deux jeunes Mariées) (Letters of Two Brides) , Modeste Mignon, Köylüler…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum
    Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum

    Balzac lise yıollarımızda tanıştık vadideki zambak kitabını okumuyan yok gibidir .Harika bir çalışma olmuş...

    Cevap Yaz
  • Ali Basol
    Ali Basol

    Belleğimizi tazeledik sayende hocam .Güzel bir çalışma elinize sağlık kaleminiz hiç susmasın saygılar.

    Cevap Yaz
  • Ozan Sentezi
    Ozan Sentezi

    Emek ve araştırma ürünü paylaşımınızı beğeniyle okudum..Ölümsüz klasikler bırakmış insanlar eserleriyle birlikte kendileride yaşıyor yaşayacaklar.Tebrikler gönül dolusu selamalr öğretmenim

    Cevap Yaz
  • Ünal Kar
    Ünal Kar

    muhteşem paylaşım...

    vadideki zambak isimli romanını okuduğumda doyamamıştım onun kalemine ve hayal gücüne...

    şimdi roman gözlerimin önüne geldi yeniden...

    değerli bir bilgi ve paylaşımı akıcı bir anlatımla aktarmanız çok güzeldi...

    bir tiyatro sahnesinin önündeydim sanki...

    ve aktı tüm oyun...

    saygılarım yüreğinize ve kaleminize...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Perinur Olgun