Lakabı 'Kara Abo', gerçek adı 'Abdullah',
Define bulsun diye yaratmış iti Allah.
Kendisi boş gezenin boş kalfası sayılır,
Beleşten bir çiş etse lezzetinden bayılır.
Bir karısı var ama besleyen kayınpeder,
Varsın besleyip dursun Abdullah 'tan ne gider?
Ev-mev kalmış babadan, tarla kalmış anadan,
O mevcudu tüketir, miras gelir arkadan.
Hep define peşinde bizm Kara Abdullah,
Nasılsa işin başı bir ufacık bismillah.
Duymuş ya; eşiyorsun, beliriyor höyükler,
Kuzu gibi yatıyor yerde altından küpler,
Hep silme altın dolu, bir parmaklık boş yer yok,
Çıkardınmı küpleri kalkınır çoluk-çocuk.
İş için para gerek, önce harca, sonra bul,
Harcadınmı parayı herkes olur sana kul.
Razı etti avradı, sattı bilezikleri,
Saklanmış altınlarla olanca yüzükleri.
Zira lokmalar bile çiğnenmeden yutulmaz,
Mevcudu harcamadan tek define bulunmaz.
Ayrıca, ortak olsa; güçlenir sermayeler,
Güçlenmiş sermaye de taşı toprağı deler.
'Dana Memo' bu yüzden ortak oldu kendine,
Sonra kalkıp gittiler 'Teleferik Tekin' e.
Tekin reddeylemedi ortaklık teklifini,
Böylece birleştiler üçü iyiden iyi.
'Dana Memo' çok sattı, herşeyi birer birer,
Bir konak okuttu ki; birkaç define eder.
Havale geliverdi babaya, duyar duymaz,
Ana zaten zavallı, duymaz, duysa anlamaz.
'Teleferik' boşadı para için karıyı,
Alıp attı pazara evden unu darıyı.
Ruhunu da satardı alıcı bulabilse,
'Tekin' ilgilenmezdi birşey gömü değilse.
Yüklü para vererek bir dedektör aldılar,
Bu güzel makineye yaman hayran kaldılar.
Öyle bir makine ki; akılları durdurur,
Pirize takıldımı toprağa ot yoldurur.
Belli eder toprakta paslı çivi de olsa,
Ortalığı inletir hele define varsa.
Yeter ki; sen tamamla başlangıç işlerini,
Gerçek etsin dedektör o engin düşlerini.
Başlanacak bir işte bir kurban kesilmez mi?
Kurban kesilen işler hep helal edilmez mi?
İşi uğurlu kılan hemen hemen kurbandır,
Kurban kestinse korkma; başlanacak zamandır.
Ne yazık ki; her kurban herbir işe kesilmez,
Uğur için kesilen bir adak addedilmez.
Kapkara bir horozu kestiler kurban diye,
Çadırlar kurdurdular hep öteye. beriye.
Eşilecek topraklar kentin tam ortasında,
Bir eski harabenin azıcık arkasında.
Kiralık bir buldozer, yanında bir grayder,
Getirildi alana sürülüp birer birer.
İşçiler de tutuldu, gündelikler yüklüce,
Herbiri bir insandan biraz daha büyükçe.
Çevirdiler alanı pervazlı kanatlarla,
Kendileri geldiler bu alana atlarla.
Başladı kazma işi, hem davullu-zurnalı,
Şarkı, türkü o biçim, hepsi yeşil turnalı.
Çoluk-çocuk, ağa, bey çevreye toplandılar,
Ehram giymiş kadınlar uzaktan bakındılar.
Dağıtıldı işçiye her öğünde yemekler,
Detektör hep çalıştı, kazdı durdu kepçeler.
Gün günü kovaladı, güneş doğdu ve battı,
Seyir edenler bile dolup çadırda yattı.
Bir gün geldi, detektör vızıldadı toprakta,
Nağradır ki belirdi her açılan dudakta.
En sonunda bulundu bir eskimiş pis çuval,
Bizimkiler bakındı toprağa aval aval.
Açtılar ki çuvalda bir boynuz var sadece,
Yanında da bir kağıt, yazılmış eski Türkçe.
Bilen çözüp okudu bu eski yazıları,
Adam yazmış 'Buldun mu define durağını?
Geçirdin mi eline imamın tarağını?
Onunla yetinmezsen yetiniver şununla,
Kağıdın yanısıra çuvalda bulduğunla.
Sıfırdan milyardere öyle boynuz az gelir,
Birçokları bu işi toprak kazar öğrenir.'
(MÜHENDİS BEY isimli Şiirsel Gülmeceler 'inden > 13-16/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 8.8.2004 12:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!