Gece, iyice koyulaşmayı bekledi şairin kapısını vurmak için. O koyu kara zifti, kararmış bakır bir cezveden göz kapaklarının üstüne ağır ağır boşaltmaya başladığında, şair kitaplarının içinde sırt üstü yüzüyordu. Hayır, kulaç atmıyor, ayaklarını ileri geri oynatmıyordu. Kendini emin sulara bırakmış, unutulmuş eski bilgiler üzerinde düşünüyordu. Bir süre sonra, düşünceleri de gece gibi koyulaşmaya, flu bir rüyanın anaforuna kapılmaya başladı. Tam kapanıyordu gözleri ki, gecenin kapıyı çalma vakti gelmişti küçük bir tıkırtı düştü kulağına. Bir tıkırtı; azarlanmaktan korkan.
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acaip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
Devamını Oku
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta