Eve gelince dede,
Gelirdik kendimize…
Heybetli bir dağ gibiydi,
Disiplinli davranırdı bize…
Yanında ayak uzatmaz,
Konuşmazdık bağırarak…
Gözlerinin içine bakar,
Beklerdik kime ne buyuracak.
Adımızı anınca,
Koşardık olanca hızla…
Sözlerini dinler,
Buyruğunu tutardık
Beklemezdik yanında fazla…
İşi bitince, hafifçe gülümseyip,
Derdi ki “durma, gazla…”
Odanın bir köşesine sessice büzülürdük,
Sesimizi çıkarmaz, sadece süzülürdük.
Ya su isterdi, ya da bir bardak çay,
Otururken, kalkarken,
En çok duyduğumuz şey;
“Vay anam vay! ”
Romatizma kitlemiş,
Bil ki bacakları ağrıyor,
Hemen tuzlu su getir,
Yoksa bağırıyor…
Babamız kızınca bize,
Onu dikkatlice dinlerdi.
Lafı bitince babamın,
“Uğraşma çocuklarla,
Haydi, işine” derdi.
Babam gözünü ağartır,
Dokunamazdı bize.
“Dedeniz gidince,
Tek tek sorarım” derdi size…
Dedemin diğer adı,
Sadece “Pos Pıyıktı,
Giydiği ayakkabılar,
Adeta bir kayıktı…
Kemeri, paltosu, sigarası,
Ona çok yakışırdı başındaki şapkası.
İçi boş cüzdanını sakınırdı herkesten,
Hicazdan gelmişti ağızlığı, tesbiği, kül tablası
Cebindeki beze mendil derdi,
Biz havlu zannederdik…
Her bayram önce onun elini öper,
Verdiği şekerleri mideye indirirdik.
Sevinince tatlı tatlı gülerdi,
Haz alırdık bu gülüşten,
Aile kuvvet bulurdu,
Ondaki asil duruştan…
Dedemiz, canımızdı,
Elimiz, kolumuzdu…
Bizi mutluluğa götüren,
En emin yolumuzdu
Kayıt Tarihi : 23.9.2008 20:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!