Şükran Beşışık - Dedem ve ben Şiiri - An ...

Şükran Beşışık
337

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Köyümüzde kışlar sert, yazlar kurak geçer, ektiğimiz ekinler kururdu. Köyümüzün sakinleri genelde fakir, çok çocuklu ailelerdi. Dedemin on çocuğu, bir de onların çocukları otuz kişilik bir aile, bu kalabalık aileyi dedem yönetir hiç kimse dedeme saygısızlık edemezdi. Dedemin kerpiçten yapılmış evinin yanına iki oda da bize ilave edilmişti.
Kazan büyük evde kaynar orada yer içerdik. Babam öküzler önünde, kara saban elinde kan ter içinde sabahtan akşama kadar çift sürer, ekin eker, ekinler ekilirken yağmurlu olan hava birden ısınır, ekinler yağmur yağmazsa kurur, istendiği kadar verimli olmazdı. Bu duruma herkes üzülür kimsenin elinden bir şey gelmez sık, sık biz çocukları da yanlarına alırlar yağmur duasına çıkardık. Yine de bir damla yağmur düşmez emekler heba olur giderdi.
Dedem zaman, zaman elini yüzüne koyar, düşünceye dalar kalabalık ailesini düşünür sonra da toprak iyi toprak, ama şu kurak olmazsa diye serzenişte bulunur ahlayıp puflanıp dururdu. Oysa Fırat Nehri köyümüze iki saat mesafeden kükreyerek akar her zaman kıyıları yemyeşil olurdu. Köyün kadınları çok zaman çamaşırları merkeplere yüklerler, nehrin kıyısında ateş yakar, yıkarlardı. Annem de çamaşır yıkamaya giderken beni de yanına arkadaş yapardı. Fırat’ın kıyısına her gidişimde sulara bakar düşünür, akan suların önüne setler kurar, bir şekilde bizim köye kadar getirir çeşmelerden gürül gürül akışını hayal ederdim. O zaman ne ekinler kurur, ne de annem buraya kadar çamaşır yıkamaya gelirdi…
O senemiz milat gibi geldi. Sık, sık yağan yağmur renklerle donattı her yeri. Başaklar doldu, ılgıt ılgıt esen rüzgârla dalgasız deniz gibi sallanıp duruyorlardı. Dedem çok seviniyor, bu sene hasat yetecek galiba diyordu. Hakikaten de öyle oldu. Öyle bereketli bir yıldı ki meyve ağaçlarımız ta yerlere kadar eğiliyorlardı.
Hasat zamanı geldiğinde, ekin tarlaları bayram yerini andırıyor, halaylar çekiliyor, davul zurna sesleri dağlarda yankılanıyordu. Ekinler biçilirken, harmanlarda bir çift öküzle koşulu düvenler dönüyor, dönüyordu.
Ambarımız ağzına kadar dolmuştu. Buğdaylarımız, samanlarımız o kadar çoktu ki, dedemin keyfine diyecek yoktu. Böyle olmasına rağmen bir tek saman çöpünün bile ziyan olmasına razı olmuyordu. Zaman zaman hepimizi bir arada bulduğunda bize hep bu hikayeyi anlatıyordu:’’Yavrularım, hikâyeler ve ata sözleri söylenmiş ve yazılmışlardır. Bizlerin onlardan ders almamız için hikayesini anlatıyorum:
“Çok eski zamanda bu sene gibi bolluk olmuş, samanları koymaya yer bulamamışlar. Köyün her tarafına saçmışlar. O köyün sâkinlerinden olan Hasan Efendi tutumlu, işini bilen biriymiş. Atılan samanları toplamış, öbek yapmış, saklamış. İnsanlar onun bu haline bakarak gülmüş alay etmişler oda hiç sesini çıkarmamış. İçinden ‘’gülün, gülün, bir gün gülme sırası bana gelecek’’ demiş… Gelen senede Hasan Efendi haklı çıkmış O kadar kurak olmuş ki, kurak denilen seneler yanında hiç kalmış. O yörenin hayvanları açlıktan ölecek hale gelmiş. Hasan Efendi’nin hayvanları tok, kendisi huzurlu bu olayı seyrediyormuş… Onunla alay edip kafa bulan bu insanlar, kar da yağıp yolları kapatınca Hasan Efendi’nin kapısında sıraya dizilip kuyruk olmuşlar.

Tamamını Oku