On iki ay, dört mevsim çar naçarım
Yağmurdayım, doludayım, kardayım
Hal bilmezin kem sözünden kaçarım
Bulunmaz mı bir sığınak dardayım
Dardayım
Çarmıhtayım, dardayım
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Kurban olmaz mı dayısı.
Sevgili Tekinciğim, yeğenim, canım.
Ben tabibim. Ben, senin yüreğinde ne olduğunu kırk iki yıldan beri biliyorum.
O mücellâ sarayda SEVGİ var. Arzdan arşa kadar her şeyin sevgisi var. O sevgi, o yüreği öylesine doldurmuş ki nemimeye yer kalmamış. Öpüyorum sevgi dolu yüreğini.
Şiirin tamamına bakacak olursak:
Eskilerin tabiri ile “Cigalı Tecnis”. Cinaslı koşmanın, arada yedek manileri de bulunan bir şekli.
Bu tarzı, Azerbaycan’da Âşık Elesker yazar. Anadolu’da Çıldırlı Âşık Şenlik ve Âşık Püryanî bu tarzın öncüleridir. Çok büyük bir memnuniyetle görüyorum ki arkadan gelenler öncülerin önüne geçmiş durumda.
Kusursuz bir tecnis. Kalemini kutluyorum.
Avrupa’nın “Muhteşem Süleyman” diye tanımladığı Kanuni Sultan Süleyman, vefatından kısa bir süre önce Vezirlerini ve Şeyh-ül İslâm’ı huzuruna çağırıyor. Elindeki bir tomar kâğıdı onlara göstererek;
—Bakın, diyor. Söyleyeceklerim vasiyetimdir. Ben ne zaman ölürsem, beni kabre indirdiğiniz zaman kefenimi aralayın ve bu kâğıtları kucağıma gelecek şekilde kefenin arasına koyun, beni öylece defnedin.
Sayılı nefesler tükenip de Hak vaki olunca, Şeyh-ül İslâm Ebu’s-suud Efendi, hazirundan izin istiyor. Diyor ki:
—Bu kâğıtlara bakmadan toprağa teslim edersek hiçbir malumat sahibi olamayız. Koca Sultan’ın ne demek istediğini anlayamayız. Murad hâsıl olmamış olur, ziyan olur. Müsaade ederseniz bu kâğıtları bir açıp bakalım. Sonra vasiyetinin gereğini yapalım.
Vezirler ve varisler kabul ediyorlar. Ebu’s-suud Efendi, kâğıtları açıp bakıyor. Bir de ne görsün; Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçtiği günden itibaren, bütün savaşlarda, kısaslarda, kararlarda Şeyh-ül İslâm’dan aldığı fetvalar. Tabii ki kahir ekseriyeti Ebu’s-suud Efendi’ye ait. Şeyh-ül İslâm derin bir iç çekiyor ve:
—Git Koca Sultan. Sen kendini kurtardın. Bakalım Ebu’s-suud ne yapacak diyor.
Durumumuz pek uymasa bile bendeniz de diyorum ki;
—Koca Yeğen, sen edebiyat kitaplarına geçecek “tecnis”i kondurdun. Bakalım dayın ne yapacak. (Eh dur bakalım bize de Allah kerimdir)
Tekrar kutluyorum. Güçlü kalemini, güzel yüreğini tekrar öpüyorum.
Türkü’yü de öperek gülistan yuvana esenlikler diliyorum.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta