Güvenmiyorum göçe,
Bir kervan umut geçe,
Öz içimdeki güce,
Dayanıyorum ben…
Çağla çeşme hiç durma, (Çağla çeşme sengime)
Topluyorum bir cama, (Yığıram sehengime)
Şimdi en açık renginde gözlerin
Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak
Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin
Şiir gibi bir şey seninle yaşamak
Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin
Devamını Oku
Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak
Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin
Şiir gibi bir şey seninle yaşamak
Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin
yüreğine sağlık çok güzel bir şiir okudum . selamlar
tebrikler kaleminiz daim olsun...
farklı ve bir o kadar da anlamlı mısralardı.
paylaştığınız için teşekkürler.
saygıyla.
yürek sesi yangında nasıl seslenir ise aynı öyle idi...tebrikler..başarılarınızın devamını dilerim...selamlarımla
Bu güzel dizeleri yazan yüreği kutluyorum.
Selam ve saygılarımla.
DERİN ANLAMLAR YÜKLÜ DİZELERİNİZİN
HER BİRİNE İNCİ TANELERİ BIRAKTIM,
SEVGİLERİMLE............
İNCİ GERMENLİLER
şok yahşiii.
men beğenmişem bu şiiri düşüreni..
ben SAYIN HİKMET bey gibi yorum yapamıyorum amaonun yorumunuda okuyunca dahada iyi anladım. Sana; bizimle paylaştığın eserin için,
Hikmet beye de yorum yaptığından daha iyi anlamamıza sebep olduğu için teşekkürler
DAYANIRIM
Hayat Hanım,
Bu şiirinizi anlamaya anlıyorum
ama iş yoruma gelince, bir şeyler yerine oturmadığı için bazı kelimelere tekrar bakma ihtiyacı duydum.
SENG: benim bildiğim gibi (Az.Tr. aynı anlamada) taş imiş. Diğer anlamları; vezin, tartı, temkin, ağırlık, beraberlik anlamları da varmış.
SEHENG: Topraktan pişirilerek yapılmış testi, güğüm (güyüm) anlamında imiş. Ben sadece testi anlamını biliyordum.
RENK: Sadece renk anlamını biliyordum. Nitelik; Bulanık su; Cisimlerden yansıyan ışığın gözde oluşturduğu duyum,
İnsan nasıl güvensin ki, kendi diyarından uzaklaşmak zorunda kalırsa, kendi özünün var olduğu sılasından uzaklaşırsa, uzaklaştırılırsa, kime, nasıl güvensin ki?.. Tabii ki bu dizede, göç ettirilmek mi, tekrar kendi topraklarına dönmek –tersine göç- anlamında mı?..
Hangisi olursa olsun, uzaklaştırılmak da zor, dönüş vaadinde bulunup da verilen sözlerin yerine getirilmeyişi, insanların umutlarının kırılması da, hayal-i sükûta uğramaları da çok zor. Belki bir umuttur, bir kervanın görünmesi… Ancak güvenilecek tek şey var ki, o da özüdür insanın, kendidir güveneceği tek güç.
Çağla çeşme, şevkle, zevkle taşıma dökül. Dökül ki, senin o soğuk sularını testime, güğümüme doldurayım, kana kana içip içimi serinleteyim. Senin başında, sana içimi dökeyim, seninle birlikte kelimelerim gönülden akışacak, söyledikçe gönüller coşacak, ruhum güzelliklerle dolacak. Konuştukça da dağarcığım, o söz bohçam renklere boyanacak, yeni yeni anlamlar, değerler, nitelikler kazanacak.
O değeri, o sevgiyi özümsemiş, özümde yaratmış, özüm saymıştım. Öyle ki, kimliğim, kişiliğim olmuştu. Son halini gördüm, gözümden düştü. Kime seslendiğini anlamak biraz zor… Kızgınlığının kime olduğunu çözmek zor ama, anlaşılan o ki, içinde bulunduğun durumdan hiç de menün değilsin. Bizarsın…
Dünyanın öbür ucunda bile olsan bu durumdan haberdar olmaktasın, durumu hissederek yaşamaktasın.
“Dert ölmüş yıla dönmez” Azericede bir atasözü mü, yoksa bir deyim olarak mı kullanıyorsunuz bilemiyorum. Eğer size aitse çok özgün, çok muhteşem bir ifade olmuş. Yıllar geçer, geçmiş yıllar geri gelmez, ölmüşler gibi… Ahhh, bir de dertleri öldürebilsek… Ahhh, bir de dertleri gömebilsek, geçen zamana eş edip geride bırakabilsek… Ne güzel olurdu değil mi şairem?..
Lal olmuş yürek, susmuş, susturulmuş, küstürülmüş yürek bir daha dile gelir mi?.. İnsan bir kez gücenmeye görsün, küsmeye, çizmeye görsün bir şeyleri. Bir daha dönüş olur nu o eski hale, eski değerini bir daha bulur mu sevgi ve saygı bütünlüğü ile…
İşte yine dayanamadık…
Bu ne biçim sevgi ki, hem lal olup konuşamayız, kızarız, hem için için yanmaya devam eder, ayrılığa, hasrete dayanamayıp küle bile dönemeyiz.
Bu ne biçim yanma, ne biçim od olma, kor olmadır böyle?..
Ey …. Unutamıyorum!
Eyvah!.. YANIYORUM!...
Kelimeler çeşmenin gümbür gümbür akan suları gibi sevgi çağlayanları, özlem coşmaları oluşturmuş. Gerçi arada kana kana içip serinliyoruz, lâkin gönül odunu söndürmeye, küllendirmeye yetmiyor.
İkinci dörtlüğün Türkiye Türkçesinde biraz zorlama olmuş gibi görünüyor ama yine de anlamından bir şey kaybetmemiş.
Sanki şiirde 7’li hece ölçüsü kullanılmış. Ama son dizeler 6’lı olmuş. Bizim geleneklerimizde bu tarz şiir pek mevcut değil. Sizde durum nasıldır, bilmiyorum.
Azericeye göre hoş bir ahenge, musikiye sahip şiiriniz. Türkiye Türkçesinde de bunu hissettirmişsiniz.
*Şiirin ana fikri ile ilgili, şiirin hikâyesi bölümünde, kısa ipuçları verseydiniz belki anlatmak istediğinizi bizler de daha net anlardık, verdiğiniz mesajı doğru algılardık.
Sevgi, saygı köprüsünün esintisi gönül esenliğiniz olsun çok değerli Hayat Hanım.
İyi günler; gönlü güzel, dili güzel şairem
..çok hoş bir şiir yüreğinize sağlık..yahşi..
Bu şiir ile ilgili 20 tane yorum bulunmakta