Lüzum yok artık sana meçhulden gelen sevgili.
Beni aramayı bıraktığın günden beri kül rengi kazağımla her gece ben
geçerim sorgusuz sualsiz evinin önünden.
Bilirsin; tütsü kokan çeşitli sevgilerden.
Herhangi birinin tek göz oda evinde
bir fahişeyle sevişirim her gece.
Ve ne zaman içine girsem onların, göz yaşların dans eder bedenimde;
samimiyetini bozar deniz yumuşağı ıslaklığıyla kendince.
Sesin yok hovarda gecelerime.
Vakit ne, bilmek marifet bu odada nedense.
Henüz küllük bedenin siyah deri ceketiyle buluşmadıysa eğer merak etme.
İşte o an arabesk takıl yine.
Çizgili hayatım yırtıldı yırtılacak en sağlam sandığım sonsuzluğundan.
Biliyorum; renksiz kanım sıçradı sıçrayacak perdelere.
Yine ağlatamazsam şaklaban imamları, küfredeceğim.
Bedenim yine yer kaplamaz tabutumda zerre kadar!
Hani şu her zamanki(!) yere gel.
Omzuna attığın her zamanki çantanı al,
o çözemediğim sübyan yüreğini cebine koy.
Ardından susmak için gel bana.
Gel de; titremekten yorulan dudaklarım anılarına ağlasın.
Gel de; uyuşmuş parmaklarıyla ellerim bu anı okşasın.
Sus da; yakaladığım son cesaretim kaybolmasın.
Sus, sus da; hayat şu tükenmiş soluğumuz olmasın.
Kayıt Tarihi : 2.4.2005 11:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!