Andre Gide, Dar Kapı isimli kitabında, yaşanılanın değil yaşanılmayanın hikayesini anlatır; birbirlerini seven iki insanın bir türlü bir araya gelememesinin hikayesidir bu kitap. Ve birleşememelerinin nedeni, başkalarından ziyade kendileridir, kendi inançları, kendi korkuları önler onların aşklarının ifade edilmesini. Koca bir hayatı, istediklerini yapamayarak geçirir kitabın kahramanları.
Yaşamak istediklerimizle yaşayabildiklerimiz arasında ortaya çıkan büyük uçurumun esas sorumlusunun aslında kendimiz olduğunu anlatır kitap.
Bütün kitap boyunca okuyucu hep aynı isyanı hisseder, söyleyin artık, birleşin artık neden duygularınızı gizliyorsunuz, diye bağırmak ister. Ama, kitabın kahramanları, kendi yarattıkları o 'dar kapıdan' geçemezler bir türlü, orada sıkışıp kalırlar.
Herkesin hayatı, dar kapılarla çevrilmiştir aslında.
Rahatlıkla geçip feraha ulaşacağımız birçok kapıyı, kendi inançlarımız, korkularımız, endişelerimizle daraltıp kendimizi kendimize tutsak ettiğimizi çok geç farkederiz.
Yaptıklarımızdan ziyade yapamadıklarımızdan daha çok pişman olmamızın gizli nedeni de budur zaten, yaptıklarımızın sonuçları kötü çıksa da, çıkan sonuçlarda bizimle birlikte başkaları da sorumludur, başka birilerinin iradesi işin içine girmiştir, pişmanlığımızı ve öfkemizi başkalarının üstüne yıkabilir, pişmanlıktan kendi payımıza düşeni azaltabiliriz.
Ama yapmadıklarımızdan duyduğumuz pişmanlıkların bizden başka sorumlusu yoktur, bizden başka bir suçlu bulamayız, o pişmanlığı tek başımıza sahiplenmek zorunda kalırız.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği güzel bir yazı fakat ben''Kaybetmenin acısını yaşamadan, kazanmanın lekesiz sevincini yaşamaya izin vermiyor Tanrı'' kısmına takıldım...
hatalı.. yazıya ismini veren ve konu edilen eserde dar kapı erdemdir.. ve romanın kahramanlarından alissa için erdem, ilahi aşk için dünyevi aşkından vazgeçmektir.. yani alissa büyük aşkından vazgeçerek dar kapıdan da geçmiştir.. herne kadar altanın yazıda anlatmak istediklerine katılıyor olsam da yanlış bir kaynak..yanlış bir yorum..
Sizin yazılarınızda adı geçen her kitabı okuyorum mutlaka. Andre Gide ile de yine sizin sayenizde tanıştım. Dar kapılardan geçmek önce onları farketmekle başlıyormuş sanırım. Farkettirdikleriniz için teşekkür ederim...
'Geçmişin bittiği, bizi sahipsiz olarak, boşlukta terk ettiği zamanlar vardır, Tanrıyı, aşkı, sevgiyi, sevgiliyi kaybettiğimiz, yalnızlıktan, inançsızlıktan kıvrandığımız dönemler vardır, lekesiz bir aşk ancak böyle bir boşluğun, yalnızlığın, böyle bir kıvranmanın içinden doğar.' bu bölümü yazdım çünkü tamamen beni anlatıyor.evet karar vermek ne kadar zor olursa olsun yada vereceği acı ne kadar büyük olursa olsun bir seçim yapacağımız kesin.ben yaptıklarımın sonucuna katlanan fakat kendimi yada başkalarını suçlamayan biriyim geçmişi ve geleceği düşünmem benim için ömenli olan şimdidir gerçekten istediğim şeyi yaparım dar kapıları yıkalı çok oluyor çünkü bu güne kadar hep pişmanlık duydum şimdiyse pişmanlığım yok sayın ahmat altan her zaman beni tanıyormuşsunuz da bunları yazmışsınız diye düşünürüm her yazıda kendimden bir iz buluyorum teşekkür ederim....
Bu cok zor tercih edilebilir bir durum aslında.Yasayamadıklarımızın acısını mı içimize gömmeyi yada gölgesiz, lekesiz, sıfırdan başlayan, yani istediğimiz bir geleceğin içinemi atmak kendimizi?
Hangisini tercih edeceğiz?
Sanırım bırcok ınsan ikinci seceneğin daha cesaret gerektiren bir tercih olduğunu düşünecektir..
Ama sanırım durum böyle değil.Hayatımıza dair bu tercihlerin arasındaki fark sadece bir özne değişikliği.Acılarımızı içimize gömüp yaşamakta olduğumuz hayatı devam ettirmek, en az istediğimizi yaşamak için hayatımızı değiştirmeyi göze almak kadar
cesaret gerektiren bir tercih.Ama bunun içinde sadece biz yokuz, başkalarıda bu tercihin birer özneleri.Onlar için yaşar, tamamen onlara karşı sorumlu olduğumuzu hissederiz.Bunun karşılığıda vardır aslında. Daha güvenli bir gelecek, çevren tarafından kabullenilme duygusu.....
Yani göstereceğin cesarete karşı alabileceğin cok somut seylerde vardır. Peki yaşamak istediklerimizi yaşama cesaretini gösterdiğimizde? İçi boş bir kuyuya taş atmakla farksızdır.Yaşamak istediğin hayatı yaşamak için göstereceğin cesaretin karşılığında somut hiçbir getiri yoktur.Güvenli bir gelecek, daha iyi bir yaşam teminatı yoktur..belirsiz, ucu görünmeyen bir yol var sadece önünde....ama tek bir özne varki o da sensin...
sadece sen.Göstereceğin cesaretin adresi sensin.
Hayatına dair hangi yolu secersen sec korkuların hep olacak.Yaşamak istediğini yaşama eylemine geçtiğinde,
geride bıraktıklarının hayatını mahvetmek, onları uzmek ve
yaşamak isteyeceğin hayatı gölgelemek gibi korkuların olduğu gibi, istediğini yaşamak isterkende gelecek ve pişmanlık korkuların olacak....
Önemli olan cesur olmak değil, ne için cesur olduğundur.
Yada korkmamak değil cesurca olan; korkularını sahiplenmektir...................
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta