(Geceler şahit içinin kan ağlamasına, dertleşir kendinle kör karanlıkta,, aklından geçer kaybolan tarumar olan, bir tas çorbaya düşürülen sızlayan yanık yaşamlar, yıldızlara bakar içer hüznü hep böylemi gelir el ayağın çekildiği yaprakların sesini gecede dinlediği, hep böylemi gelir konar bir yumru düğümlenir boğazında kovalanır sorgular, gözlerine oturur davetsiz konuğu gecenin neminde.
Unutur kendi derdini sarar benliğini sarsak bir titreme tutamaz gözyaşlarını gece dolar akar içine, dostları aldanır kırık gülüşene, oysa nasılda kırgın rezilce düşürülmüştür yaşamı.
Söyleyemez varmaz diline, ne işi kalmış nede aşı oda yaşamak ister insanca isterde yaşayamaz saplanmış bir batağa öksede saka kuşu yüreği.
Ev desen ev değil bir ardiye köşesinde eşyalar ona keza darmadağınık yatak desen yatak değil yorgun küskün, dört can koyun koyuna yatarlar hiç bilmeden, tutar mı gün sabahlarına gebe uykular, gece bırakmaz vurgun düşmelere uyku gezer gözlerinde.
Yanar ateş dağları soğuk nefesinin ıslığında, rüzgâr böler geceyi ortasından, çatlar kabuğu yer kürenin, dağılır aklın terazisi, parçalanır benliği düş uçurumlarında.)
Gökyüzünü yorgan etmiş
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta