(Geceler şahit içinin kan ağlamasına, dertleşir kendinle kör karanlıkta,, aklından geçer kaybolan tarumar olan, bir tas çorbaya düşürülen sızlayan yanık yaşamlar, yıldızlara bakar içer hüznü hep böylemi gelir el ayağın çekildiği yaprakların sesini gecede dinlediği, hep böylemi gelir konar bir yumru düğümlenir boğazında kovalanır sorgular, gözlerine oturur davetsiz konuğu gecenin neminde.
Unutur kendi derdini sarar benliğini sarsak bir titreme tutamaz gözyaşlarını gece dolar akar içine, dostları aldanır kırık gülüşene, oysa nasılda kırgın rezilce düşürülmüştür yaşamı.
Söyleyemez varmaz diline, ne işi kalmış nede aşı oda yaşamak ister insanca isterde yaşayamaz saplanmış bir batağa öksede saka kuşu yüreği.
Ev desen ev değil bir ardiye köşesinde eşyalar ona keza darmadağınık yatak desen yatak değil yorgun küskün, dört can koyun koyuna yatarlar hiç bilmeden, tutar mı gün sabahlarına gebe uykular, gece bırakmaz vurgun düşmelere uyku gezer gözlerinde.
Yanar ateş dağları soğuk nefesinin ıslığında, rüzgâr böler geceyi ortasından, çatlar kabuğu yer kürenin, dağılır aklın terazisi, parçalanır benliği düş uçurumlarında.)
Gökyüzünü yorgan etmiş
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış