-1-
Abdurrahman Dayısız neler çekti görevde,
Sürgün-mürgün yüzünden her gün başka bir yerde.
Evinden uzak kaldı, hanlarda yattı kalktı,
Ne bir gün karşı geldi, ne bir ayak uzattı.
Boyun kıldan incedir dayısı olmayanda,
Eğer bir dayın varsa işin iştir dünyada.
Abdurrahman Dayısız yoksul öksüzün biri,
O yüzden kabullendi demir kesen emiri.
Her çileye katlandı asla ses çıkarmayıp,
Fakat onurlu kaldı kimseye yalvarmayıp.
Şanıyla, şerefiyle emekli oldu bir gün,
Haliyle sona erdi hem çileler hem sürgün.
Şirket esirgemedi Kıdem Tazminatı 'nı,
Zira, adam harcamış şirkete hayatını.
Aldı toplu parayı, sakladı bir köşeye,
Emekli aylığıyla başladı geçinmeye.
Emeklinin derdini çalışanlar bilemez,
Yetişmeyen aylıkla hiç kimse geçinemez.
İzninizle diyelim biz 'Aylık' a 'Alaylık',
Zira, 'Ayklık' dediğin aylık değil 'Üç Aylık'.
Ta sabahın köründe gireceksin sıraya,
Değsin diye ellerin bir parçacık paraya.
Zaten yaşlı-başlısın, sıra-mıra zor gelir,
Sıra gelene kadar emekli de can verir.
Altımilyon üç aylık, ondörtnilyon bir palto,
Dört aylık ev kirası ucuzundan bir manto.
Dayısız bir baktı ki, bu iş böyle yürümez,
Yol öyle karanlık ki, ucu-mucu görünmez.
Geçinmek için gerek başka kapılar açmak,
Kanat-manat edinip kartallar gibi uçmak.
Seyyar satıcı oldu bir el arabasıyla,
Savaşlara girişti zabıta sultasıyla.
Baktı ki; çözüm değil, mesleği değiştirdi,
Hangi işe girdiyse yetişen veriştirdi.
Sonunda buldu bir iş karlıdan daha karlı,
Yararlımı yararlı, kararlımı kararlı.
Aldı ihale ile bir genel tuvaleti,
Ne bir zorluğu mevcud, ne de mevcud zahmeti.
Bir giriş beşbin lira, el işesin sen kazan,
Banka bile parayı böyle basamaz bazan.
İşemek beşbin lira, ekmek de beşbin lira,
İnsan doğunca şaşar böylesi bir dünyaya.
Çişler ekmek parası, otur bir ye, bin şükret,
Dayısız zengin oldu az zamanda nihayet.
Bir para kazandı ki; para pırasa gibi,
Dayısız 'ın cepleri doldu bir kasa gibi.
Acıdı geçip giden o çileli günlere,
Üzüldü başeğdiği o zalim sürgünlere.
Beklemez oldu artık emekli aylığını,
Günde kazanır oldu eski bir yıllığını.
Dayısız üç aylığı çerez parası saydı,
Bozulan geçimini bir hale-yola koydu.
Önce daire aldı, kurtuldu kiralardan,
Sonra yazlık edindi Bodrum 'un oralardan.
Bizimkinde mevcuddu arabaya bin heves,
Parayı bastırınca çekiverdi mersedes.
Almıştı tuvalete sekiz-dokuz eleman,
Kimileri birer bay kimileri de bayan.
Personelin tamamı fakülte bitirmişler,
İşsiz-güçsüz kalarak tuvalete girmişler.
Ücret-mücret yerinde, tümü memnun işinden,
Dayısız daha memnun işlerin gidişinden.
Artık işe gitmiyor tek saat, tek saniye,
Hesabı getiriyor müdürü ta evine.
Kazanıyor parayı evde yattığı yerden,
Savaşı yönetiyor gizlendiği siperden.
Hem de öyle savaş ki; tek kazanan kendisi,
Tuvaletçi dostumuz sanki kentin prensi.
-2-
Hanım feryadı basıp dedi: 'Mersedes gitmiş,
Aman bey, yetiş bi yol, birileri yürütmüş.
Dün akşam bırakmıştık kapımızın önüne,
İnsan inanamıyor bakınca gördüğüne.'
Dayısız inanmadı, karısı neler diyor,
Mersedesin yerinde rüzgarlar mı esiyor?
Baktı ki arabası gerçekten yok yerinde,
İzi-mizi kalmamış asfaltın üzerinde.
Üç-beş günlük araba ne oldu, nerye gitti?
Hangi vicdansızdır ki; böyle kötülük etti?
Almıştı arabayı elin çiş parasıyla,
Sanki hançer yemişti kalbine kabzasıyla.
Kapıdan çıkar öıkmaz koştu, baktı her yana,
Tek tanık bulamadı hırsızlık olayına.
Derhal poliste aldı aldığı ilk soluğu,
Polisleri kızdırdı hırsızlığın bolluğu.
Dediler: 'Bu kaçıncı, sen üstüne bir su iç,
Almıştır arabayı gezmek için birkaç piç.
Sen fazla umutlanma, biz işe koyulalım,
Dua et az zamanda hırsızları bulalım.
Hırsızlar bulunsa da, araba satılmıştır,
Belki senin mersedes çoktan parçalanmıştır.
Bir araba çalınca hırsızlar parçalarlar,
Ona-buna götürüp parça parça satarlar.
Belki de yetişiriz sökülmeden araba,
Şuraya adresini not ettir bu arada.
Bulur bulmaz ararız seni biz bu adresten,
Yeter ki arabayı alalım tereslerden.'
Dayısız dönüverdi üzüntüyle evine,
Ne bulsa parçaladı geçirince eline.
Tüm gece uyumadı güneş doğana kadar;
Üzüntülü adamın gözü uyku mu tutar?
Yatar, rahat edemez, kalkar, rahat edemez,
Su versen yudum içmez, tek lokma ekmek yemez.
Dolaşır da dolaşır salonun ortasında,
Sanki ev-bark yıkılmış, Dayısız da yasında.
Sabahın ta köründe dikilir pencereye,
Bakınır ha, bakınır ta öteye-beriye.
Sanki rastgetirecek çalınan mersedesi,
Adam almış götürmüş, var mı bunun ötesi?
Kasko yok, sigorta yok, lokma lokumdan tatlı,
Hem yağlı, hem de ballı, üstelik baharatlı.
Avucunu yala dur 'Bulanlar olur' diye,
Üstüne bir bardak su benden sana hediye.
Aradan günler geçti. Ne günü? Belki aylar,
Köprülerin altından akıp gitti çok sular.
Arabadan ne bir ses, ne de küçük bir nefes,
Evde bile olayı unuttu artık herkes.
Dayısız bir gün kalkıp karakola uğradı,
Araba konusunda memuru sorguladı.
Memur dedi: 'Vazgeçtik biz onu aramaktan,
Dosyasını kaldırttık emir verip evraktan.'
Dayısız 'Neden? ' dedi, 'Neden kapandı dosya?
Sanki işlem yapılıp bulundu mu araba? '
Memur dedi: 'Akıllım, telefon etmedin mi?
Alan benim oğlummuş, affettim demedin mi? '
Dayısız afalladı, 'Benim oğlum yok.' dedi,
Memur bu tür beyanı pek fazla iplemedi.
Dedi: 'Ondan kapandı, bu dosya, anladın mı?
Kalkıp dalga geçecek bir yer bulamadın mı?
Bura miting yeri mi, gelmiş şov yapıyorsun,
Başka işin-gücün yok, oyundur oynuyorsun.
Hadi beyim evine, yapacak işimiz var,
Sen piçi affedersen ne yapsın karakollar? '
Dayısız düştü yine evinin yollarına,
Aklı basmadı gitti affetme olayına.
Belli ki; alçak hırsız bir telefon sallamış,
Kendi yerine geçip polisleri aldatmış.
Dosya-mosya kapanmış elbette ki bu yüzden,
Gücün varsa; yürü geç, yalınayak, denizden.
Adam bir tas su içti mersedesin üstüne,
Kadere boyun eğip giriverdi evine.
-3-
Tül perdeyi çekerken kadın haykırıverdi,
'Aman bey, arabamız yine yerinde! ..' dedi.
Dayısız hamle etti bir anda pencereye,
Göz attı heyecandan tüm öteye-beriye.
Bir baktı ki; mersedes ev önünde duruyor,
Aynen bir elmas gibi pırıl pırıl parlıyor.
O gün alınmış gibi baştanbaşa yepyeni,
Büyülryip gidiyor tek bir kere göreni.
Karı-koca o hızla koştular dışarıya,
Çılgınca atıldılar görkemli arabaya.
Kaportada hasar yok, ne bir çökme ne zede,
Lastikleri, jantları, tümü yerli yerinde.
Bagaja el değmemiş, her ne varsa eksiksiz,
Mersedesin her yanı pırıl pırıl, çiziksiz.
Koltuklarda toz-moz yok, depo benzinle dolu,
Sanki temas görmemiş aynası, vites kolu.
Kapılar açık ama anahtarlar kontakta,
Dayısız şaşıp kaldı kısa bir an ayakta.
Karı-koca sevinçten sarılıp sarmaştılar,
Arabanın yanında oynayıp oynaştılar.
Derken görüverdiler küllükteki o zarfı,
Açarak çıkardılar içindeki o kartı.
Kart güzel bir mektuptu, centilmence yazılmış,
Yazının çevresine bir çerçeve çizilmiş.
Elyazısı şahane, virgül, nokta yerinde,
En küçük bir leke yok bu kartın üzerinde.
Adam diyor 'Ben falan, soyadım falan-filan,
İnanın kızarmışım yazarken utancımdan.
Delikanlı adamım, serde başıboşluk var,
Parasızlıktan yana bana olmuş olanlar.
Sevdiğim bir kız vardı, beni zengin sanırdı,
Malım-mülküm çok sanıp kul gibi tapınırdı.
Aklı-fikri denizde, plajda ve kotrada,
Umardı ki; yaşayıp duracağız yatlarda.
Gençleri bilirsiniz; çok yalancı olurlar,
Karasevda uğruna yalandır uydururlar.
Olduğumdan çok başka gösterdim kıza beni,
İmrendirdim uydurup her aklıma geleni.
Güya gayet zengindim, katlarım, köşküm vardı,
Sadece altınlarım deve yükü tutardı.
Hizmetçilerim vardı kadınlı ve erkekli,
Seferdeydi tırlarım çok büyük tekerlekli.
Arabalarım vardı mersedes ve Be Em Ve,
Kimim-kimsem de yoktu, servetimden kime ne?
Mutsuzdum, zavallıydım, sevgiye susamıştım,
Özetle; ben bu kızı çok yaman kandırmıştım.
Fakat kanıt gerekti bu görkemli varlığa,
Çok çareler aradım ben işte bu zorlıuğa.
Sizin bu mersedesi sırf caka için çaldım,
Kıza gösteriş için tutup yerinden aldım.
Amacım gezdirmekti bopazda sevgiliyi,
Dünyada gördünüz mü benim gibi deliyi?
Hırsızlığı ben asla yakıştırmam kendime,
Kötülük bıçak olur saplanır yüreğime.
Bir süre kız gezdirip getirdim arabayı,
Çarem yok ki, yakmışım ben o kıza abayı.
Ne değdim, ne dokundum bu güzel arabaya,
Üstelik bir tam depo benzin koydum depoya.
Gıcır gıcır yıkattımi parlattım, siliverdim,
Böylece mersedesi yine size getirdim.
Yalvarırım affedin, gencimi, deli-doluyum,
Sizin gibi ben dahi bir Allah 'ın kuluyum.
Sayenizde o kızla evlenmek üzereyim,
İzin verin de bana elinizden öpeyim.
Düğünüm öbürsügün, Bin Düğün Salonu 'nda,
Atatürk Caddesi 'nde, Tütünbank 'ın solunda.
Saat tam ondokuzda bu düğün başlayacak,
Siz de davetlimsiniz, artık oldu olacak.
Davetiyeler işte ayni zarfın içinde,
Affınızı dilerim senin de yengemin de.
Lütfen düğüne gelip bizi mutlu ediniz,
Bizleri dışlamayıp evladınız biliniz.'
-4-
Dayısız gülüverdi, katıldı kahkahadan,
Davetiyeyi alıp çıkarken arabadan.
Karı-koca neş 'eyle girdiler evlerine,
Adeta binbir rahmet yağmıştı üstlerine.
Dediler: 'Vay ahlaksız, ne de erkek çocukmuş,
Sanki esen rüzgarı avuçlarıyla tutmuş.
Ne yapsın delikanlı? Aç gözlü bizim kızlar,
Parasız olanlara yüz vermiyor kadınlar.
Zavallı zorda kalmış, hakkıdır caka satmak,
Aklından hiç geçmemiş bizleri kazıklamak.
Amacı gezip-tozmak yariyle şurda-bura,
Allah asla koymasın kimseyi böyle darda.
Ben vallahi mestoldum bu oğlanın işine,
Hayatta rastlamadım bu olayın eşine.
Gel hanım, öbürsügün bu davete gidelim,
Şu iki sevgiliyi biz de mutlu edelim.
Bir kutu baklavayla alalım lokum, şeker,
Biz bu çifte verelim önemli hediyeler.
Zira; ödümüz koptu mersedes gitti diye,
Bir bilezik takalım biz o taze geline.
Genç dediğin nedir ki; yeller eser başında,
Yoğrulmamış ki henüz bu yaşam savaşında.'
-5-
Dayısız 'la karısı çarşıya yollandılar,
Gelinle güveyiye armağanlar aldılar.
Pastalar, baklavalar, lokumlar ve şekerler,
Geline takılacak burmalı bilezikler.
Zarfa para koydular damada harçlık diye,
Sonra da yollandılar bu damadı görmeye.
Vur patlasın, patlasın. Çal oynasın, oynasın,
Böyle güzel düğüne kimse engel olmasın.
Damat kibar bir öçocuk, artistten yakışıklı,
Son derece sempatik, ince kara bıyıklı.
Saçları dökülüyor alnına, ensesine,
Belki iki genç sığar görkemli gölgesine.
Gelin gencecik, güzel, utangaç bir yavrucuk,
Damada her haliyle yakışıvermiş çocuk.
Dayısız 'la eşine çok saygı gösterdiler,
Yürekten davranarak hayli ilgilendiler.
Bilezik takılınca gelin kızarıverdi,
Damat dayanamayıp eldir ki öpüverdi.
Armağanlar damatla gelini çok şaşırttı,
Dayısız 'la eşini davetliler kuşattı.
Kısa bir süre sonra herkes baktı keyfine,
Damat güldü uzaktan bu Dayısız Çifti 'ne.
Gelin eller salladı, sonra dansa girişti,
Dayısız gelini de damadı da sevmişti.
O da çok mutlu oldu genç çift mutlu olunca,
Eşiyle dansettiler bütün gece boyunca.
Hem yediler, içtiler, hem eğlenip durdular,
Bir yığın davetliyle arkadaşlık kurdular.
Gece sabaha doğru dağıldı davetliler,
Damatla gelin gelip yeniden el öptüler.
Dayısız zarfı verdi damada ciddiyetle,
Sırf harçlık etsin diye tümden iyi niyetle.
Dedi ki: 'Geçmişi sil, mutlu ol ömür boyu,
Senin soyun belli ki gerçekten insan soyu..'
Mutluluklar dileyip düğündeki herkese
Mutluluklar içinde bindiler mersedese.
Döndüler evlerine binbir neş 'e içinde,
Fakat bir geldiler ki; ev bambaşka biçimde.
Koskoca ev tamtakır, hem de kuru bir bakır,
Sanki oturulmamış hiç bu evde yıllardır.
Eşya-meşye arama, ne varsa uçup gitmiş,
Antikalar, tablolar evi-barkı terketmiş.
Vidyo ve müzik seti, televizör ve pikap,
Halılar, avizeler, tümü gitmiş rederap.
Buz dolabı, yataklar, somyalar ve yastıklar,
Şimdi artık hiçbiri yerlerinde hiç yoklar.
Mutfak boş, odalar boş, salon boş, banyolar boş,
Haydi artık otur da ağla haline kodoş.
Sen düğünde oynarken eller boşaltmış evi,
Kimsecikler görmemiş soygunun böylesini.
Konu-komşu dedi ki: 'Kapıya geldi bir TIR,
Hamallar taşıdılar eşyayı patır patır.
Vallahi biz sandık ki; evi falan sattınız,
Köşke taşınmak için bu evi boşalttınız.'
Dayısız bir ah çekti, yeri-göğü inletti,
Olanca feryadını eşe-dosta dinletti.
Tırnak çaldı göğsüne, yoldu saç ve başını,
Kendisiyle ağlattı eşini-yoldaşını.
Dedi: 'Tükendim, bittim, çöp kalmadı elimde,
Allah canımı alsın tez zamanda benim de.
Ne de kolay aldandım 'Damat' diye hırsıza,
Dünyaları kaptırdım o soysuz, hayırsıza.
Bir yandan armağanlar, bir yandan zarfla para,
Baklavalar, lokumlar ikram ettim hıyara.
Biz orda dans ederken herif götürdü evi,
Dünyada görülmemiş böyle soygun, iyi mi?
Nasıl aldattı bizi arabayı getirip,
Sonunda tuttu yükü malı-mülkü götürüp.
Ulan inek, ben bunu koyar mıyım yanına?
İnan ki; ot tıkarım ben de senin canına.'
Karakola yüklendi dayısız tüm gücüyle,
Dedi: 'Bayım, yuttular deveyi hörgücüyle.
Şöyle şöyle yaptılar insaf etmeden bana,
Komiserim çektirin o çifti karakola.'
Polisler getirdiler güveyiyle gelini,
Evli çiftler yutmuştu korkusundan dilini.
Başlandı sprgulara, alındı ifadeler,
Duvar gibi bembeyaz oluverdi tazeler.
Damat dedi: 'Komserim, ben tanımam bu beyi,
Kendisiyle karısı davetlim de değildi.
Düğünüme gelince sandım ki, kız tarafı,
Ben zaten bir garibim, hiç tanımam etrafı.'
Gelin dedi: 'Komserim, beyi yeni tanıdım,
Kocamın tarafıdır, akrabasıdır sandım.
İlişkimiz yok bizim hırsızlıkla, mal ile,
Bunlar rezil eyledi balayımı haliyle.'
Dayısız anladı ki; gençler gerçekten suçsuz,
Onlara ve kendine oyun oynamış hırsız.
Davetiye uydurup yallah etmiş düğüne,
Sonra da hamallarla girivermiş evine.
Vazgeçti şikayetten, bıraktı yakaları,
Nereye gittiğini bilmedi ayakları.
Evine bir döndü ki; karısı çözüm bulmuş,
Komşuların birinden döşek-yorgan uydurmuş.
Onların yanısıra bir kilim atmış eve,
Aynı evin içinde yaşam başladı yine.
Uyumadı iki eş bütün gece boyunca,
Yeni plan yaptılar karınca kararınca.
Sabahleyin kalkınca paraya kıymalıydı,
Daireye yeniden eşya alınmalıydı.
Herşeye gerek vardı, toplu iğneye kadar,
Kimbilir onca eşya ne kadar para tutar.
Uykusuz, aç ve susuz merdivenden indiler,
Asıl büyük oyunu işte o an gördüler:
Geri gelen mersedes yoktu yine yerinde,
Feryat-figan boşuna, o yeni seferinde.
Bu kere parçalandı veya tümden satıldı,
Kaportası, motörü tiftik tiftik atıldı.
Böyle kazık yemedi tüm ömründe Dayısız,
Sidikten para vurmak ona geldi uğursuz.
El işesin, sen kazan, nerde öyle beleş iş,
Beleşten yükselişte yaman olur devriliş.
(MÜHENDİS BEY isimli Şiirsel Gülmeceler 'inden > 59-72/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 10.8.2004 18:21:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/08/10/damat.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!