Biliyor musun?
Ben ilk kez düştüm dama,
Hiç bakmadan ardıma.
Bu dört duvar,uzanamadığım ranza,
Kim bilir ne kadar uzak,
Çıkış kapısına,
Sokaklara.
Bazı geceler yıldızlar görüyorum,
Üst ranzadan,
Parmaklık aralarından.
Gündüzleri;
Havalandırmaya çıkıyorum,
Yüreğimin avlusuna.
Duvar kenarına bağdaş kurup,
Yukarıya,
Gökyüzüne dalıyorum sıkça.
Pamuk bulutlara uzanıp.
Adını yazıyorum oralara.
Belki,
Sokaklardasın.
Belki bir kafede yazarken bana,
Kafanı kaldırıp baktığında,
İsmini görürsün diye ufukta.
Sabah;
Baş Efendiyle konuşacağım.
Ulucanlara yollasınlar Ankara'ya.
Hiç olmazsa aynı kentin
Sen sokakların da,
Ben damında atarız birlikte volta.
Ne kadar uzun zaman oldu,
Ankara'ya uğramayalı.
Kışları en çok Kuğulu Parkı severdim;
Bir bankta oturup,
Saçı,sakalı ağarmış ağaçlar altında,
Seyrederken kuğuları,
Onların yerine ben üşürdüm bankta,
Yağan karın altında.
Yazları en çok bira içmeyi severdim,
Sakarya'da.
Soğuk bira yanında,
Erken açılmış barlardan sızan şarkıları dinler,
Sokak aralarındaki amaçsız kalabalığı seyreder,
İmrenirdim özellikle el ele gezen sevenlere.
Güzün;
En çok Tunalı Hilmiyi severdim.
Çınar ağaçlarının altın sarısı yapraklarının,
Bir yorgan gibi kapladığı kaldırımları,
Kafelerini,
Sinema önündeki insanlarını.
Bahar da Çiftliği severdim,
Okullarını asan çocuklarla;
Yarım ekmek arası kokoreç,köfte yemeyi.
Yarın kesin konuşacağım Baş Efendiyle,
Ulucanlara Ankara'ya göndersinler diye,
Daha çok bahar,yaz geçireceğim bu dam da.
Uyku tutmaz oldu dam da,
Daha çok sigara içer oldum.
Ama ne olur sakın kızma.
Yan koğuşta sürekli bir öksürük sesi var,
Duvarların bile saklayamadığı.
Çok bakındım ama göremedim havalandırmada o sesi,
Hani görsem;
Anamın gönderdiği ıhlamurdan vereceğim,
Göğsü yumuşasın diye.
O sesi tanıyanlara sordum,
Ciğerleri su toplamış,
Dama girdiğinde benimle aynı yaştaymış,
Daha bir kaç sene cezası varmış.
Babam bol kağıt ve kitap yollamış avukatla,
Biliyorum hala kırgın bana.
İlk kez ağladığını görmüştüm duruşma salonun da.
Ama çıkar çıkmaz koşup ona,
Ellerini öpüp,
Sıkı sıkı sarılacağım doyasıya.
Anam;
Her akşam usanmadan,
Sevdiğim yemekleri yapıp,
Hiç sektirmeden ajansı dinliyormuş televizyonda,
Afla ilgili haber duyarım umuduyla.
En azından kız kardeşim mutluymuş.
Sağ olsun enişte,
Gözü gibi bakıp,çok seviyormuş.
Sana söylemeyi unuttum;
Dayı oluyormuşum yakında,
Dayı.
Artık seni daha çok sever,
Daha çok özler,hisseder oldum,
Bal gözlüm.
Biliyor musun?
Ben dama düştüm ama,
Volta attığım avluda,
Bu dört duvar arasında,
Yüreğim alabildiğince özgür sevdanla.
Her zaman senin yanında,
El ele,
Sarmaş dolaş,
Ankara sokaklarında.
Ankara Kasım 2002
Hakan ArıkanKayıt Tarihi : 8.6.2004 10:28:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hakan Arıkan](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/06/08/dam.jpg)
YÜREGiNE SAGLIK
SELAMLAR
kırmızı tuğlalar altı köşeli
bu yolda tutuktur hapse düşeli
git ve gel yüz adım bin yıllık konak
ne ayak dayanır buna ne tırnak
N.F.K şiirini aklıma getirdiniz tebrikler
Turhan Toy
TÜM YORUMLAR (3)