Hâlâ bir çocuk, hâlâ bir çocuk gibi yaşıyorum içimde…
Binlerce sabun köpüğünden balonlarım var avuç içlerimden üflediğim…
Yuvarlak yuvarlak içi boş dairecikler uçuşuyor gözlerimin önünden.
Ve ben bir ohh çekiyorum bir anlık.
Baloncukların savruluşlarına bakıyorum, dağılıyorlar uçuşarak.
Tek tek patlayışlarına bakıyorum, bir sevinçle.
Birden hüzün basıyor.
Hayatımın en sevinçli anlarımdan sonra gelen hüzünlerim, bağdaş kuruyor bir yerlerimde…
Bir off çekiyorum…
Yazmakla okumak arsındaki farka bakıyorum, bir hüsran…
Gelgitlerime bakıyorum, sanki baloncuklar patlıyor içimde.
Sevinçle, hüzünler…
Ardaşık sokaklarda, kayıp bir adresteki kapı numarasını arıyorum…
SIĞINAĞIM SANKİ YERLE BİR EDİLMİŞ.
Cep telefonumun soğukluğu avuçlarımda. İçim ürperiyor. Çalmayan zilinde cevapsız aranma var mı diye bakıyorum ekrana. Boş bir grilik, morluk ve açılış notum…”HAYAT KADERE İNAT SENİ YENİDEN YAŞAYACAĞIM” bir soğukluk sarıyor beynimi.
Hangi kadere inat? İnat ne kelime, çaresizlik bu bende. Kendi kendime inat, kendime çaresizlik…
Boşveremiyorum…
DALIYOR GÖZLERİM SİYAH ZAMANLARA.
Dolu dolu ben içinde,
dolu dolu acı, benle içinde.
Dolusunda yalnızlık,
dolusunda bir çaresizlik.
Eski mesajlara bakıyorum,
“bensem eğer, caymak yok hayattan”, diyor.
Bensem, ne acı bir kelime, kendimsem gibi bir kararsızlık…
Acı bir düşünce girdabı, bensem bu diyorum… Yıllar ötesinden gelen sesler sanki kulaklarımda. “seni çok seviyorum, inan, inan bana”…
Kendime inanmıyorum ki, bensem bu derken, eski masaja neden inanayım…
Kaç bayram geçti,
kaç kez çocuklar bombom şekeri topladı,
kaç kez üçbeş kuruşumuzu birleştirdik de simitler aldık,
Hangi satırlardaki kararsızlıklar almış başını gitmemiş?
Bir yazarın, “dürüst olmak aptallıktır” deyişi geçti gözlerimin önündeki satırlarla “Dostevyeski’nin Budala”sıyla.
Dürüst olmak, var gücümüzle yıllarımızı harcadığımız cümle kararlılığı…
Dürüst olduk,
olduk olabildiğimizce,
yaşadık var gücümüzle,
SEVDİK DÜRÜSTÇE,
düştük kör kuyulara sesimiz çıkmadı,
sevdik dürüstçe.
Var gücümüzle inandık aşka
ve var gücümüzle tutunduk
sevgiye…
DÜRÜST OLDUK SEVGİDE…
Sözümüz bir, hareketimiz bir olduk, birlik yaptık hareketlerimizle düşündüklerimizi…
Kaç yazar yapmadı, kaç şair yazmadı dürüst sevgiyi, kaç yazan ağlamadı?
Dürüst olduk hayata,
kaç yazan olamadı, var mı böyle bir şey…
Sevgi bu, sevildikçe istedi,
sevdikçe verdik,
dürüst olduk…
Bu hayat benim sevgimle hayat oldu,
bu hayat benim sevilmemle hayat oldu,
sevildiğimi anlayarak kırk yıl geçti,
ve,
ben dürüst kaldım sevgide,
bel ki de, öyle zannettim.
Peki,
Neden ağlıyorum, peki, neden ağlanılıyor?
SEN DEĞİL MİSİN, AZ BİRAZ, BİRAZ DAHA CESARETİN OLSAYDI DİYEN?
Olduk da ne oldu, dürüst olduk. Nereye kadar, bir bilsem… Ki, bugün göğsümü gere gere dürüst oldum, biraz daha cesaretli oldum, peki, neden ağlıyorum, neden ben, benden gidiyorum?
BELKİ DE İÇSELLİKLE GÖSTERİŞ SAVAŞI BU ÇIKMAZ…
Gösteriş, bir gölge savaşı değil mi, dürüstlük savaşında…
Kime göre dürüst olmak,
BEN DOĞRULARDAYSAM KENDİME GÖRE DÜRÜST OLDUM…
Bunun adına “Dostevyeski’nin” dediğine göre budalalıksa,
BEN APTALLIĞI YEĞLERİM…
Bu, benim görüş ve düşüncem, bu düşünceye yazılacak binlerce ve binlerce görüş vardır elbette. Ama, benim düşünceme göre yaşam buysa, bana göre söylenecek tek şey var. BEN AŞKA DÜRÜST OLDUM…
BU AŞKI, BU ŞARTLARDA KALMAKLA, BU AŞKI YAŞAMALIYIM,
KAÇIŞ YOK…
BU AŞKI BEN YAŞAMAYA MECBURUM, KAÇIŞ YOK, DÖNÜŞ YOK DEDİM…
VE,
YAŞADIĞINI ZANNETTİ,
KOCA BİR YÜREK BU,
KOCAMAN KAHKAHALARI VARDI…
Birkaç gün, birkaç zaman, gülerek kahkahalarla geçmişse eğer, o da yetti bu “Koca Yüreğe”…
SONSUZA KADAR GİDECEK DEĞİLDİ YA, DÜRÜSTLÜK, BU AŞKTA…
Ezik yıllar,
dökük yıllar,
yoklukla,
varlık arasında geçen,
KAYIP YILLAR…
Bir masumluk,
bir karanlık geçmiş
ve,
bir ezilmiş ruh,
bir kayboluş,
bir de var oluşum savaşı,
çakırkeyf bir başla, hayat dönerken,
bir dönüş bu boş kulvarlara…
Yıllar ezilmiş, taban altlarında,
bütün sokak lambaları sönük,
bir kaçış bu Otabanlara…
Kumdaki izler yok olmuş belki de,
bütün duvarlardaki isimlerimiz kazınmış,
bir gölge gibi ruh arayışlarda,
nerdeyim, neresi bu sahil karanlığı…
Yakamozlara bak diyor bir ses,
sus ve düşünme,
dinle,
ben gibi dinle, ve konuşmak istiyorum seninle,
bu karanlığın sesi,
buğulu, çatallı,
biraz da, ağlamaklı…
KOCAMAN KAHKAHALARIN,
BANA BENDEN FAZLA GÜVENİN VARDI DİYOR.
YARIN DİYORUM,
YARINLAR BELKİ,
BELKİ….
KAPANIYORUM KENDİME, KİMSESİZLİĞİME, SENSİZLİĞİME…. YALNIZLIĞIMA.
Senden gelen bir kargaşa,
benden giden bir ben,
yokluğa alışan bir beden,
EZİK YILLARA ULAŞAN BİR HAYAT BU…
Neylesin yollar,
çukurlar,
kör bir bakış bu zamana,
unutmak istenen,
acı hayata…
Görmek istemeyen bir göz bu,
Aklı sende olan,
bir baş bu karanlıkta.
Kör bir dalış bu çukurlara,
sana kurban,
HAYATA KARA BİR KURBAN BU…
Geldim işte yanına,
geldim işte yokluğunun yanına,
ne vereceksen ver,
BİR CANINA KURBAN BU CAN…
EYY YAR…
BEN SENİ İLK GÖRDÜĞÜM ESKİ HALİNLE SEVDİM,
durdum durdum kaldım,
yine de,
peşine geldim,
eyy yar…
Bitmiyor bu gece,
sen gelmiyorsun.
Tan ulaşılamayacak kadar uzak,
ve sen,
erişilmek istemediğim kadar yakınsın bana,
ezik yıllarla…
BİR İNSANLIĞIMIZ VARDI, İNSAN YÜZÜNE BAKACAK,
BARİ ONU VER BE YARİM…
Bedenimi al, ruhumu ver bana, be yarim…
Mustafa Yılmaz
(İzmir__ Çeşme)
Kayıt Tarihi : 11.11.2008 11:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Siyah bir gece ve geride kalan siyah bir gül...

O halde dedim kendime şiirinizle;
Güzel hissettiklerini yaşa bazen diplere dalıp karaltılar içinde kalsan da, elinde bir avuç kum olsun her yüzeye çıkışında savurmak için gün ışına...
Çok çok beğendim Şair'im, Gönül'den kutlarken sevgim yüklü saygılarımla derlediğim çiçekleri bırakıyorum yüreğiniz enginlerine.
Belki atbaşı koşuyorlar ikisi birden , ama nasıl bir koşu ve nerelerde....
İzleyen soluk soluğa kalıyor böylesi duygu yoğunluğunu çok ustaca dizginleyip ahenge kavuşturmuş sayın şairimizin 'gözlerinin daldığı siyah zamanlara ...
İçtenlikle kutluyorum bu çok önemli ve güzel çalışmanızı, saygı ile ...
TÜM YORUMLAR (7)