Bir cup sesi. Ve artık kavuşmuştu. İlk dalışıydı. Üstünü geze geze bitiremediği denizlerin nihayet içindeydi. Hep çok sevmişti suyla birlikte olmayı. Yüzmeyi öyle öğrenmişti. Severek. Nefesini tutmayı öyle öğrenmişti. Direnerek. Kulaç atmadan da güzel geliyordu sevince. Ve nihayet artık derindeydi.
Sanki ilk başta tüm balıklar ona doğru yüzüyordu. O yaklaştıkça hepsi sabun gibi kayıyordu. Kedisi gibi. Uzaktan çok güzel, yanına da keyfinden yaklaşılmıyordu hanımefendinin. O da alışkın olduğundan yüzmeye devam etti. Bir hayalin peşinden koşmaya.
Nihayet girmeye korktuğu mağaraya ulaştı. En dibine kadar gitti. O mezarlık gibi yerde çöp yiyen balıklar, ölü ruhların gezdiği gibi geziyorlardı. Korkmuştu yeniden. Ama yeniden o mağaraya girmeden rahatlamayacaktı. Yüzdü. En dibine kadar.
Ve o anda gördü müren balığını. Hiç tehlikeli durmuyordu. Çok güzeldi hatta. Taa ki yanına yaklaşana kadar. Ağzını öyle bir açmıştı ki, tüm yalanları, tüm dargınlıkları, tüm kayıplarını görmüştü. Film gibi. Pazar yerinin önüne kurulan açık hava sineması gibi. Hafif bir ürperti eşliğinde duyulan çiğdem sesleri. Öyle bir kayıp. Öyle bir yalan.
Bir gurbet akşamı
Mektep dönüşü...
Ağzımda sigara
'Of' çekiyorum,
Dumanlar yükseliyor,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta