Daha fazla demokrasi istemek, daha fazla insan haklarını korumak, daha fazla düşünce özgürlüğünü dilemek, daha fazla çevreye duyarlı bir toplum arzulamak, hukukun egemen olmasını istemek suçsa bu ülkede ben suçluyum arkadaş.
Bugün bu koşulları demokrasi ve senin savunduğun ilkelerle çözümleyemeyiz diyenler. Demokrasiyi rafa kaldıralım. Gerektiği zaman biz onu toza bulandıktan sonra indiririz.
Zaten bize bu kadar demokrasi fazla. Diyenler.
Geldiğimiz noktada olayları demokrasiden, bilimden, hukuk devletinden yardım alarak mı çözeceğiz yoksa bunun tam karşıtı yöntemler mi çözümümüz olacak.
Demokrasiye bir kere toz bulaştı mı, o izleri silmek topluma çok pahalıya mal oluyor.
Hepimiz eğri oturup, doğru düşünmeliyiz.
‘Benden böyle düşünmem isteniyor, oyunun kuralı bu’, diyen düşün adamı olamaz.
Düşün veya fikir adamı topluma çözüm önerileri getirir. Toplumu çözümsüzlüğe götürmez. Toplumun çözümsüz görünen konularına, ‘ya bu beni ilgilendirmiyor’ şımarıklığı ve sorumsuzluğu ile yaklaşamaz.
Bugün içinde bulunduğumuz ve yirmi üç yıldır ulusumuzu derin acılara boğan terör sorunu devletin kurum ve kuruluşlarının ortak mücadelesi ile sürdürülüyor.
Terör devletten hak ettiği yanıtı almaktadır. Alacaktır da. Bu istemediğimiz, ama yaşadığımız bir vakadır.
Artık, ülkemizde, son yıllarda doğru düşünceyi doğru tavrı ortaya koyamamak ülkeyi hukukun bir tarafa atıldığı, demokrasinin rafa kaldırılmak istendiği, düşünce özgürlüğünün hiç önemsenmediği bir tabloyu ortaya koymuştur.
Sanırım terör, asıl amacına bu şekilde ulaşmaktadır.
Korku toplumu yaratarak, geleceği güvensiz ve belirsiz kılarak toplumun gelişimini önlemeye çalışmaktadır. Asıl tehlike, yarın ülkesine sahip çıkacak gençlerin nasıl bir demokraside yaşadığını bilmemelerini sağlamak dolayısı ile nasıl yaşayacağını da. Emperyalistler böylece Türkiye’de demokrasiyi yok ederek çözülmenin kolaylaşmasını hedeflemektedir.
Emperyalizm, bir ülkede karşıtlıkları kullanarak, o toplumun iç barışını, yok etmeye çalışmaktadır. Emperyalizm, 1800’lü yılların sonundan beri ulus devleti desteklemektedir.
Dünya ticaretinin kendi tekelleri altında sömürüye dayalı sürdürülmesi her ülkede kargaşa ve karışıklık çıkartarak başarılmaktadır. O toplumun çağdaş değerlerden hızla uzaklaşmasını, bu kargaşa ve karışık toplumu sağlamaktadır.
İşler artık çözümsüz noktaya ulaştığında ve ülke maddi ve manevi kaynaklarını tükettiğinde kendisi elini kolunu sallayarak çözüm olarak gelmektedir.
Bu çok pis ve kirli bir oyundur.
Bu oyuna gelmeyelim.
Ülkemizde bundan daha da acı bir durum siyasi partilerin artık topluma hedef koyamamaları ve sığ politikalarının kurumasıdır. Ne yazık ki ülkemiz afet derecesine varan bir kuraklık yaşamaktadır. Aynı kuraklık parti politikalarında görülmektedir. Kimsenin sosyal bir devletten söz ettiği görülmemektedir. Kimsenin demokrasiyi daha da ileriye götüreceği mesajlarında yoktur. Kimsenin atanmışların ve seçilmişlerin dokunulmazlığını kaldıracağı sözü yoktur. Kimsenin toplumu ellerinden yüreğinden beyninden kucaklayıp dünyanın sorunlarını çözmüş bir Türk devlet ve milleti yaratma propaganda gayreti yoktur.
Aykırılıklar körüklenmekte, demokrasi ulusal ölçütlere indirgenmekte, hukuk evrensel temellerinden uzaklaştırılmaktadır.
Hangimiz bu koşulların olmasını arzularız. İsterseniz yüzlerce kat gökdelenler dikin, Ankara İstanbul arasını bir saate indirin, kişi başına düşen geliri on beş bin ytl’ye çıkartan bir toplum yaratın. Ama demokrasisi olmayan, ama hukuku çiğnenmiş, yerine mafya ve benzeri örgütler türemiş, düşünce özgürlüğü ötelenmiş, aklı silinmiş bir toplum çürüyecektir.
Ne gökdelenler ayakta kalır, ne demiryolları çürümekten kurtulur, nede toplumsal gelişimi korursunuz.
Tam da bize en akılcı, en doğru, en isabetli, (kızacağımızı bilse de) ’ ben şöyle düşünüyorum sizin fikirlerinize de katılıyorum’, tavır almamızı sağlayacak bilgelere gereksinimimiz var.
Ajan provakotörler ülkemizi sarmış durumda. Doğru düşünmemizi engellemek için bunlar her yola başvurabilirler. Medyayı, internet ortamını, fısıltı gazetesini her ortamı kullanarak psikolojik harbi uygulayabilirler. Şaşırmış, sağa sola uçuşan bir durumda olmamalıyız.
Daima başı dik, aklı başında, sağduyulu, evrenin en temel ortağı, onurlu, guruna hâkim bir devlet ve millet olmalıyız. Türk’e yakışan budur. Biz ne badireler atlatmış bir ulusuz.
Düşmanı sevindirmenin anlamı yok. Düşmana bak terör olmasına karşın demokrasi ve hukuk nasıl korunuyor, onu göstermemiz gerekir. Yoksa zaten bize bu terörü ihraç edenlerin, ürünlerinin ne etki getirdiğini gösterme fırsatı yaratmış oluruz.
Biz emperyalistlerin deneylerinin yapıldığı bir laboratuar ortamı olmamalıyız.
Biz emperyalistlerin elli yüz yıllık politikalarına alet olmamalıyız.
Ey, sağda ve solda yer alan sadece ulusu ve ülkesini düşünen Türk gençliği, zaman ve mekân zor, dikenli, meşakkatli.
Hepinizi daha da bir uyanık olmaya çağırıyorum.
Daha uyanık olmak için daha fazla okumak, soru sormak, düşünmek, eleştirmek gerekir.
Yolunuzdan sizleri çevirmeye çalışanlara da dikkat.
Allah, ülkemizi ve insanımızı bu kirli ve kaypak oyundan korusun.
Kayıt Tarihi : 1.11.2008 19:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlhami Şenol](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/11/01/daha-fazla-demokrasi-istemek.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!