Birinci Bölüm
“Nevruz Çiçeğinin Doğumu”
Soğuk bir kış akşamı doğmuştu Bahar. Ailesinin ilk ve tek çocuğu idi. Zekâsı ile herkesin örnek olduğu, güzel, ahlaklı ve dindar birisi idi. Annesi ev hanımı, babası devlet memuru idi. Babası Hasan Bey adalete çok önem verirdi. Bu yüzden bazen dairede çalıştığı mesai arkadaşları ile sürekli tartışır ve onlara Allah kokusundan ve kul hakkının asla mazereti ve affı olmayacağından bahsederdi. Garibim aldığı üç kuruş maaşı ile zar zor evini geçindirmeye çalışırdı. Ama olsun Hatice Hanım ve kızları Bahar mutluydular. Belki onların kendilerine ait evleri, arabaları yoktu ya da akşam yemeğini hangi lüks lokanta da yiyelim diye telaşa giren zengin aileleri gibi dertleri yoktu ama onların küçük bir gecekonduları ve içinde hiçbir akşam sofralarından eksilmeyen sıcacık tarhana çorbaları vardı. Bu onları fazlasıyla mutlu ediyordu. Asla mutlu olmak için daha fazlasını istememişlerdi. Bahar her akşam hemen okulundan gelir gelmez ödevlerini yapıp, sonra annesine yardım edip, babasının yolunu gözlüyordu. Babası ona akşam yemeklerinden sonra sıcacık hikâyeler anlatıp, neşelendiriyordu. Bahar bazen oluyordu ki, hayal dünyasına dalıp kendisini babasının öykülerinde buluyordu ama Bahar’ın daha çok sevdiği bir şey vardı. Bunu babasına ve annesine söylemeye çekiniyordu. Sanki mahrem olan bir şeymiş gibi zannediyordu. Bahar şiiri ve şairleri çok seviyordu. Bu duygu ona annesinden geçtiğini tahmin ediyordu. Annesi de bazen onun gibi dalardı, babasının yolunu beklerken evde. Bir sefer annesi farkında olmadan sesli bir şekilde bir şiir mırıldandı. Bu aşk şiiri idi. Bahar annesinin ağzından dökülen namelerle mest olmuştu. Bir an o da şiirin ahengine kendini kaptırarak bu ne güzel şiir anne kime ait dedi. Annesi bir an durdu ve düşündü. Sonra anlatmakla anlatmamak arasında kalıp dile getirdi her şeyi. Her şeyden kasıt gençlik yıllarını anlattı kızına. Hasan Efendi’yi nasıl sevdiğini ve evlendikleri ilk zamanlardaki sıkıntıları. Bahar, annesinin anlattıklarını masal gibi dinliyordu ve sonunda şiirin sahibini öğrendi. O annesi idi. Annesi babasını sevdiği ilk yıllarda yazmıştı. Hatice Hanım ile hasan Bey’in aşkları gerçekten büyük bir sevda idi. Kim aşkı anlamak isterse, onların hayatından öğrenecek muhakkak bir şeyleri olurdu. Geçmiş yılları yâd ettikten sonra Hatice Hanım kızına dönüp, ona bir takım öğütlerde bulundu. “Bahar‘ım, Cancağızım, kızım sen artık genç bir kızsın. Güzel ve İslam ahlakı üzerinesin. Biz elimizden geldiğince seni yetiştirmeye çalıştık ve devamda ediyoruz. Bizler bu gün varız yarın yokuz. Kimin ilerde ne olacağı bilinmez. Ben senden annen olarak bir takım isteklerim olacak. Öncelikle asla bu yürüdüğümüz yoldan, ehlisünnet yolundan ayrılma. Ortam kötü, nice insanlar kayıp hayatlarını şeytana satıyor. Bizler belki fakiriz ama gönüllerimiz zengin. Çünkü kalplerimizde Allah aşkı var. Biz babanla birbirimizi Allah aşkı için sevdik ve senide öyle. Sende her zaman Allah aşkı için insanları sev. Onlara doğru yolu göster ve karşılaşacağın sıkıntılara sabret. Çünkü bizler bu dünyaya gülüp eğlenmeye değil sıkıntı çekip rabbimizin rızasını kazanmaya geldik. Rabbimiz bizi imtihan etmek için türlü türlü sıkıntılar verir. Sakın inancından bir şey eksiltme. En kötü anlarında eğer bir gün bizi bile kaybetsen, içinden inna lillahi ve inne ileyhi raciun demeyi bırakma. Rabbim sana o zaman yardım edecektir. Bir gün sende babanla bizim birbirimizi Allah rızası için sevdiğimiz gibi birini seveceksin. Onun sana olan sevgisinden emin ol. Eğer seni nefsi için seviyorsa ondan uzak dur. Sana ancak hüzün ve zulüm verir. Kalbi asla senle iken mutlu olmaz ve zamanla senden soğur. Sen öyle bir yuva kur ki, asrı saadeti evinde yeniden yaşat ve gönlümden geçen odur ki senin öğretmen olmanı çok isterim. Küçücük kalplere İslam’dan, Kur-an’dan, Sünnetten bahset. Hak âşıkları yetiştir. Eğer bu dediklerimi yaparsan ben sonsuz hayatımda mesut ve bahtiyar olacağım.” Der ve Bahar göz yaşlarını tutamaz, ağlar. Anne kız birbirlerine sarılırlar. O gün Bahar annesine söz vermiştir ve annesinin istediği yolda gidecektir.
Gece geç bir vakitti. Uğultu ve sarsıntı ile tüm mahalle uyanmıştı. Deprem olmaktaydı. Ev müthiş bir şekilde sallanmakta ve Bahar çok korkuyordu. Annesine ve babasına seslenmesine rağmen onlar onu duymuyordu. Bir an geçtikten sonra ani bir sesle Bahar bayıldı. Gece tüm mahalle şok içindeydi. Herkes depremin yaralarını sarmaya çalışıyordu. Ama en büyük acı Bahar’ların evinde idi. Komşular durumu gördüğünde dehşete kapılmışlardı. Bahar’ların evi dümdüz olmuştu. İçerden sağ olarak kimsenin çıkması mümkün değildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip kurtarma ekipleri gerekli çalışmaları başlatmıştı ve nihayet müjdeli haber gelmişti. Bahar baygın bir şekilde ve sadece birkaç sıyrık ve kırıkla kurtulmuştu ama Bahar’ın annesi ve babası için aynısını söylemek pek mümkün değildi. Çünkü onlar çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştu. Hatice Hanım teheccüd namazı için kalkmış ve ilk rekâtını kılarken yakalanmıştı depreme ve Hasan Bey’de banyoda abdest almakta iken kavuşmuştu Rabbine. Komşular onları o vaziyetlerde bulduğunda hüzün ve şaşkınlık içindelerdi. Herkesin içinden Allahın sevgili kullarıymış demek geldi. Çünkü onlar Allah yolunda iken şehit olmuşlardı.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta