Güne sevdalı gözlerle bakar ay çiçekleri
Takılırlar güneşin o yakıcı halkalarına
Sarı güneş çiçekleri büyürler durmadan
Gece nöbete durunca bükerler boyunlarını.
Durmaksızın dönen zaman dairelerinde, zikzaklı yollardan geçip, sarp dağların yalçın zirvelerine tırmanmayı istersin kendinle uzlaştığın anlarda. Yorgun gönlünün kilometrelerini aşıp, yolları sabırla çiğneyerek seni saracak mekanlara koşarak gidersin.
Suskun hallerinin, kırıla kırıla nasırlaşan küskün yüreğinin kendiyle uzlaştığı anlarda güneş bir başka döner başının üzerinde. Gecenin sereserpe uyuduğu anlarda çoban köpekleri hiç susmaz, ava çıkan yarasalar sığınacak yer bulamaz ve garip bir öykü gibi hayat farklı kareler sunar yaşamdan haz almasını bilenlere.
Güneş yorgun toprakların üzerine en can alıcı ışıltılarını uzattığında, güne sevdalı gözlerle bakar ay çiçekleri. Takılırlar güneşin o yakıcı halkalarına. Sarı güneş çiçekleri büyürler durmadan, gece nöbete durunca bükerler boyunlarını. Hızla geçen zaman koridorlarında Ayçiçeği tarlalalarının güneşe yüzünü döndüğü anlarda ince bir sızı, bir mutluluk kemendi sarar insanı. Ve insanların yaşama yüzünü çevirdiği anlarda sarı sarı güneş çiçekleri özünü sergilerler bir hayal alemine bakar gibi.
Yokluğuna, vefasızlığına sitemlere durduğum anlarda kendimi defalarca yargılayıp, günlerce, aylarca, hatta yıllarca sürecek bir kaçışın suretlerini bastırdım şimdi yüreğime. Efsaneye dönüşen bir aşkın kırılgan notalarından derlediğim müziğe son bir beste yapıp çekildim kabuğuma işte. Sen, öfkelerinden kızılcık şerbetleri yapmakla geçirmeye devam et ömrünü. Rüyalarındaki bilgilere bedenini sunmaya devam et ve bu hüzzam şarkıya mırıltılı sözler türet.
Parmakların vücudunu her okşadığında ve attığın tiz çığlıklarda aynaları yüreğinden uzak tutma sakın. Gizli sarsılışlarla içini burkan zevk dalgaları gün gelince etkisini kaybedecek, bedenin bir gün ellerini de itecek ve dipsiz taşlıklarda kanlar içerisinde bulacaksın kendini. Sana sunduğum kutsal yollara korkulu gözlerle bakmayı seçtikçe yürüyecek yolların da bitecek, dumanlı sarhoşlar gibi içip içip bitireceksin kendini.
Tanrıların göklerden indiğinde, yüreğinin sızıları da artacak acılar prensesi. Senin için boşladığım, sırf senin için ittiğim nice sevdaların hesabını da ben vereceğim. Benim şahidim yıllar, seninkisi acılar olacak. Yılları acılara, acıları yıllara yüklediğimizde ortaya hüzünlü bir sevdanın son sözleri dökülecek. Gözlerimizdeki son yaşlar, içimizdeki isyanlar telefon tellerinin kilometrelerinde yitip gidecek, sen ve ben bu öyküyü tamamlamanın huzurunu duyumsayacağız.
Bugün doğum günümüz olsun bebeğim. Birbirimiz için son yanışımız, son ayrılışımız olsun. Bağrımızdaki aleve son dokunuşumuz, bu ayrılık şerbetini son içişimiz olsun. Korkularımız son bulsun, özlemlerimiz kafeslerinden kurtulsun, ihtiras nöbetlerimiz bitsin ve bu saralı bedenlerin dermanı da artık ayrılık olsun.
Çöz bileğini sıkan kelepçeleri. Aynı kelepçenin anahtarları ile benim ellerimi de sana bağımlı olmaktan kurtar hadi. Hışımla kapatılan bir telefon gibi, geri al benden yüreğini. Benim rotam ovalar, mekanım karlı dağlar. Özgürlüğünün şerefine kadeh kaldır ve dilindeki türkülerle geçir günlerini. Ben özümden sözler türetirken, sen bomboş yüreğinle dağlara söyle türkülerini
Kayıt Tarihi : 11.8.2005 09:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selahattin Yetgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/08/11/daglara-soyle-turkulerini.jpg)
Ne diyim sana ben üstat, ne diyim. Kutlarım seni tüm kalbimle.
TÜM YORUMLAR (1)