DAĞ KÖYLÜSÜDÜR ONLAR
‘milletin efendisi’ dediler, değil kardeşim değil
dağ köylüsüdür onlar
erinden beş adım geridedir kadınlar
ve çocuklarının büyüyen yüküyle yürürler
ayaktadırlar gün boyu, ha yağmur ha fırtına
gün boyu emekleri çevrilemez paraya
bilseler kahırdan ölürler
yaz çalışır, kış çalışırlar, elde avuçtakiyle yetinirler
ne maaş, ne ikramiye, ne bayram harçlığı
doğum izni, çocuk yardımı da öyle
emekliliği gevşeklikten sayarlar ki
kolay kolay yedirmezler kendilerine
eşiyle dostuyla konuşmadıkları kadar
toprakla, ağaçla, suyla konuşurlar
kurallarına bağlıdırlar doğanın
güneşe dönüp işemez, rüzgara karşı yürümezler
çamurla karla savaşır, yağmurla barışırlar
küfürbazdırlar ama kan aksa da vermezler sırrı
horozlar ötmeden kalkar işe başlarlar
güneş doğduğunda kahvaltıları gelir
akşam olur iki büklüm gönderirler güneşi
özgürlükleri bu kadardır
hem sabah gurubu hem akşam gurubu
doyururcasına içirir kendini
karanlık bastığında gün bitmiştir onlara
dağ örtmüştür üstüne o serin gölgeyi
sofra toplanmış, açılmıştır yer yatağı
haftalık sakalı keserken aynada
şöyle bir göz gezdirirler yüzlerine
kol saati, şemsiye, eldiven
hele bu yeni icat güneş gözlüğü
şehirli işidir onlara
şehirli dedin mi nüfus memurları gelir akla
bir de meydanda dikilmiş heykel
karşı dağın gölgesinden bilirler
günün ilerleyen saatini, yemek ve çay vaktini
kulak vermezler hava raporuna
bulutlar anlatır geçip giderken
ve kışın çetinliğini bilirler yazdan
tanırlar kör arı yuvalarını ve kanatlı karıncaları
‘milletin efendisi’ dediler, değil kardeşim değil
dağ köylüsüdür onlar uzun yolun yolcusu
askerlik çağı gelip çattığında ancak
tanışır ve ayrışırlar devletle
bir de seçim zamanı sandıklar kurulduğunda
ellerinden tutup oy atmasını öğretirler
şehre indirirsen eğer, gözleri bozulur onların
ayakları dolanır birbirine yürüyemezler
uçar gider dağın gölgesi, guruba susar dudakları
aynılaşır yollar, karışır gider sokaklar
ve üstüne yürür gibidir o şaşı kalabalıklar
güneş saatine muhtaç, akar suya muhtaç,
alışıncaya bilmezler şehri, ne tarafından doğar güneş
‘milletin efendisi’ dediler, değil kardeşim
şehrin eziğidir onlar
dilsizdirler, şaşkındırlar üstelik
bakmayın topraklarında bir şahin gibi durduklarına
karış karış tanıdıklarındandır toprağı
kazanmak zordur onları, kavgacıdırlar
ama bir kazanınca da sırdaştırlar
yedi başlı deve karşı bir yumruk
ömürlerini koyar öne yürürler seninle
huyunu bilirler komşu köpeğinin
sahibine benziyor diye suyundan giderler
keçiye kıyarlar sonbaharda ama
besiye alırlar kısır ineği yıl boyu
saman ister, yem ister inek bilirler,
bilirler de büyük baştır işte, büyük başı beslerler
‘milletin efendisi’ dediler, değil kardeşim değil
ormanla kardeş dağ köylüleridir onlar
doğaya dostturlar, yabancıya asi…
ve onlar binince eşeğe gözü olmaz beygirde
ama beygire binince de dönüp bakmazlar eşeğe
sözleri kısadır onların siyaseti derin
gözüyle gördüklerinedir hikayeleri
babadan bilme yaşar, yeni ürünü bilmezler
bir yıl ekerler tarlayı bir yıl ayırırlar nadasa
yılı devirmeyince erzakı mart dokuzuna bağlarlar
patikadır yolları dağ yamacına kurarlar taş duvardan evleri
dağ köylüsüdür onlar aşılacak dağları bilirler
(Adsız Fırtınalar Doğuyor)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 16.11.2008 02:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
‘milletin efendisi’ değil dağ köylüleridir onlar doğaya dostturlar, yabancıya asi ve onlar binince eşeğe gözü olmaz beygirde ama beygire binince de dönüp bakmazlar eşeğe,
![Ercan Cengiz](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/11/16/dag-koylusudur-onlar.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)