Dağ Eriği Şiiri - İbrahim Çelikli

İbrahim Çelikli
1151

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Dağ Eriği

Eriklerin Yannı’nda karşılanır,
manolyayla gelenler
Cıngıdık Koyağında
Hasan Ali’nin Üseyin’in Goca Armıdı
Löpelide Kösolların Garamığı
garşısında Hacıosmanoğlunun erik ağacını
görmezden gelirler
geçince Gafar’ın bulut vuruğu eriği
kağnı yolu
amaçsız, kendini bayıra vurmuş

oysa hemen yukarısında
şemsiye! !
ıscaklarda
bebelere
yoğurt keselerine
su testilerine
harmancı birkaç aileye
Dağ Eriği
sanki kurumuş

dibindeki çalıya ters geçirilmiş taslar
yan yatırılmış tıkaçlı testilerden
diz yaslamadan doldurulmuş
düğende dönen başı mendilli adamlar
döğene taktaklanıp
durdurulmuş

hürmet duyulmuş göbeğe
göğse giden ellerden
ho denilmiş öküzlere
dah denilmiş taylı beygirlere
ne gelir elden
güneşin gözünde dönülmüş de
dönülmüş

saptan gelen,
samandan dönen
nispeten daha dinlengin gençler
nöbeti devralmış
suyunu içer içmez
Dağ Eriğinin gölgesindeki testiden
Dağ Eriğinin
gölgesine koşmuş

dinlenen,
dinlendirilen
hep Akyola karşı oturulmuş
ufuk ovanın ilerisindeki köylere kadar
tahminler yürütülmüş
köye gelen bir araba mı var
iki kişi aynı şeyi söylemese de
üstünde durulmamış
kimin dediğinin çıktığının
hoş görülmüş

mesele anlaşılana kadar
“sar bakalım”a fırlatılmış
süslü tabakalardan
tez elden tütün
sol elin baş ve işaret parmağına
yalak kıstırılmış cığara kaadına
bir karar serilmiş,
yuvarlanmış iki elin üç parmağı arasında
ucu yalanıp, kopartılmış
yapıştırılmış,
fafif bükük
tütün bulaşığı orta ve işaret parmaklarla
gaz kokusu eşliğinde mıhtar çakmağından
'işmdene gedesiceler'ce
tüttürülmüş,
tütmüş

felsefi dedikodulara dalınmış
evin abılası kelek tarlasından
kavuniçli kelek
bıyığı kurumuş garpızla dönmüş
komşu harmancılardan
erik, zerdeli gayıse, göksulu armıt
yeni desdinin sovuk suyuna dutulmuş
cırt firenk-gök pıransa çomacı duzlu çökelekli
gören gözün hakkı ayrılmış
yumulunulmuş

Semerci, Deli Yakıp, Koca Durmuş
Cığara içmese de Kart Mustafa, Ala Kemal
Tuzladaki Dağ Eriğinin gölgesinde
sövgülü muhabbetten uyanan bebeğe somruk
sinek, karınca ve kağnı sesinde uyumuş,
iki sallamaya susmuş,
altının değişdirilmesi
unudulmuş

Koca Durmuşun yardımı,
Deli Yakıbın oğlu
Semercinin kağnısı
Gafarın arabası yok-muş
harmanyeri bayır
yollar yokuşmuş

ne gam
selam,
bereket dileği
bir tas su
iki dönüvermek
ne kimsenin tarlada yığını
ne harmanyerinde samanı
galmış

Gucur Emminin adı belli
el harmandan kalkmış aldırmazdı
illa sabah çay demlenmeli
illa pişmişi pişmeli
üç taş ayaklı sağcakda
evmezdi
keyfelli
herkes ölmüş getmiş
hiç umrunda
olmamış

ikindi üzeri eser de,
deniz yeli
ne yapıp edip tınaz etmeli
yağmıra yakalanmayalım
Allah vere de
geceleri çec başında, gözer
bir kepenek, bir yastık,
eserde sivrisinek ne gezer
“-dola” ısrarı,
erkeğ adam yüklenmesi ve
köse ve ağanın karısı,
patişahın kızı üstüne
belden aşşa muhabetlerde gençler
horsasını alma gayretiyle
gecenin leylisi ne farkeder
bir hayıflanma ve “ah”lı
“yaş tahtaya yan bastık”lı
kadere okkalı
bir sövüş,

kurumuş nohut destesinden ütme
tuzlanın kuru ve
samana batmış çıtıraklı çalıları üzerinde,
askerden en son dönenlerden tafsilatlar
gedikliye hışımlı
varsa yeni yeni gündeme giren
kızlar, kız istetmeler, havaslıklar
gonşu gayretinde kendine gelmeler,
ıvgalar, dengini aramalar, bulmalar
“köyde gelinlik gız galmayıp batı(r) ”
analardan eviş

köyün üst yandan gelen katınçlar
alt yandan gelen sürüler
sıra azığı gelen çobanların ilk hedefi
belki küçük bir hediye
belki de defter ortasından koparılmış
nektup....
çıkı içine saklanmış
ya da
ulaştırılamamış
çobana tuz taşında yardım edenler
Kedi Omar depesinin şemşiye ağacını
Dağ Eriğini bilirler
Dağ Eriği de onları
ne günler görmüş
geçirmiş

bu sözde erik ağacına asılır tuz çıkıları
çobanların azıklı, mataralı sırt çantaları,
çobana yardıma gelen katınçların gocukları
çoban köpeklerinden korkanların tırmanma menzilleri
Tuzla Harmanyerinin,
Dağ Eriği
ne büyük nimetmiş

ne iki serçe yuva yapmış
ne saksağan ikiden fazla kuyruk sallamış
hasbelkader bebe sallangacı
o da hoyratça sallanmamış
Günsüz Çeşmeden dolan
harmancıların testi gölgesi
Gart Mustafaların, Goca Durmuşların
Yakıpların, Feyzullahların
Aladellerin gölgeliği,
sallangaç dalı
Kedi Omar Depesinin tek ağacı
Dağ Eriği
onca ailenin,
birliğiymiş

ne tanır bilir başkaları
bu bodur, kendi halinde yabani erik ağacını
ne umrundadır çiçek açmadığı,
saksağandan başka kuş konmadığı
harmandan harmana
birbirine girmiş sap yığınları
homşu harmancıların bebek salıncakları
Günsüz Çeşmeden dolmuş kırmızı testiler
uzun belikli eltiler
hamarat görümceler
Koca Durmuşun; zira(a) t
siyah gözlüklü Dal Memedin; Aydın
Yakıbın; askerlik
Semercinin; Senget yarenliği,
Gafarın ne dediği anlaşılmazdı
Hidayetin; foteri
Gart Mustafanın; namazlığı,
kaçı bir araya gelirse gelsin
kim koğlaşılırsa koğlaşılsın
hepsinin tek şahidi
Kedi Omar Tepesinin tek ağacı
Dağ Eriği
ne güzelmiş

ne konan kuşlara sapan taşı
ne gölgesinden Günsüz suyu
ne beni çoban köpeklerinden korudu
ne harmancılar bilirdi beni
ne de ben harmancıları
tuzlada tuzlanan sürülerin de katıncı olmadık
salıncak kurulan dalları kırık
cılız gödesi yatık
Kedi Omar Depesinden yol geçmiş
Tuzladaki şemşiye Dağ Eriği
..
.

.

.

.

köklenmiş

İbrahim Çelikli
Kayıt Tarihi : 9.11.2007 15:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


odununa bile sahip çıkan olmamış kimsenin ne gölgesine ne odununa ihtiyacı kalmamış yollar düz gitsin diye yazık olmuş gönlümün Dağ Eriğine ilk onu aradı gözlerim bunca yıl sonra.. Nafile sevinemedim yola

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Reyhan Apil
    Reyhan Apil

    şiveyi bozmadan şiir yazabilmek ayrı bir yetenek gerektirir. konu da çok güzel ayrıca.. çok güzel olmuş, yüreğiniz ve kaleminiz daim olsun..

    Cevap Yaz
  • Yılgın Yağmur
    Yılgın Yağmur

    Maalesef yaş kuru demeden kesiyoruz, kestikçede yeşilin, geçmişimizin içine ediyoruz. çok güzel anlatmışsın ama sonunda üzüldüm be dost. saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Ramazan Topoğlu
    Ramazan Topoğlu

    Bir dağ eriği, bir yalnız ağaç..
    Neler söyletir şaire.

    Eriklerin Yannı’nda karşılanır,
    manolyayla gelenler
    Cıngıdık Koyağında

    O koyak, şairin anlatımıyla bana gel otur, dinlen diyor. Cıngıdık koyağı.

    Bir ağaç altında pek çok yerde su testisi bulunur.
    suyunu içer içmez
    Dağ Eriğinin gölgesindeki testiden
    Dağ Eriğinin
    gölgesine koşmuş

    Tarlaya bahçeye gelenler yada geçen yolcular içsin diye. Bir dağa eriğinin gölgesinde olmak istedi canım şiiri okuyunca. İbrahim Çelikli dağdan taştan, ovadan ağaçtan, kırdaki, köydeki her şeyden ustalıklar şiir yazan şair. Toprak, doğa köy özlemlerini şehirdekiler için de dindiriyor.

    Şiirde geçen yerleri kokluyuorum. Kokusunu duyuyorm. Mutlu oluyorum.

    Cevap Yaz
  • Hamiyet Göz
    Hamiyet Göz

    ne tanır bilir başkaları
    bu bodur, kendi halinde yabani erik ağacını
    ne umrundadır çiçek açmadığı,
    saksağandan başka kuş konmadığı
    harmandan harmana
    birbirine girmiş sap yığınları
    homşu harmancıların bebek salıncakları
    Günsüz Çeşmeden dolmuş kırmızı testiler
    uzun belikli eltiler
    hamarat görümceler

    yüreğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Helin Elif İlbey
    Helin Elif İlbey

    Kutlarım kaleminizi.
    Sevgilerimle..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

İbrahim Çelikli