Dadaşım Dur Hele! Şiiri - Ahmet Karaoğlu

Ahmet Karaoğlu
105

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Dadaşım Dur Hele!

Birinci bölüm; (yöresel)
O sene okullar gene yaz tatiline girmiş,
Azıp gudurmak için ahlım köye getme havasında.
Yayla zamanı olduğundan, köyde yannız yaşlılar vardi.
Onnar da, vakhit geçirmah için camının havlusunda
Gölgede oturmuş, ezanın okhunmasıni beklirlerdi.
Dayımgilin yoncadan, köye o gün erkenden dönmüştüm.
Üsdüm başım da ele gün goğhiiir.
Çocuhluh işte, bülmirem abdestlimiyem. Bende ezani beklirem.
Camının önünde oturanlar her yıl sorar di, bu yıl gene sordular.
“Hele gel yegen. Şeher mi ey, yohsam köy mi?
Şeherde kimin gözi var ki.
Emi "elbet burasi ey"derdim. Her sene sorsalar gene de hoşuma giderdi.
Köyde, yaşıdım olan Yusuf’nan gezer oynardım.
Baca goymaz atlar, bosdan goymaz yolardım.
Danaların, atların peşinden goşmahdan patlardığh.
Ezan saati eyce yahlaşmışti.
Bir gör ki, camının önündeki yaşlılar nasıl tütün içirler. O sıra;
Aşağıdaki yoldan bir adam köye doğri gelirdi. Ati peşine tahmış.
Adam köye yanaşdıhca birbirlerine sordular”acep bu gelen de kim”?
Halından yorgun olduği belliydi. Toz, toprah içinde. Yüzüni de gıl basmış.
Yakhışıhli genç bir ağabeyi. Camiye eyce yahlaşti.
Evle ezani da, o ara başlamış di okhunmaya.
Yanımızdan geçen o ağabeyinin, sanki hali yoğhti bahmaya.
Eliynen selam verir gibi yapıb, yola devam edirdi ki;
Camının bağhçasında oturan çatıh gaşli, nur yüzli, beyaz saggalli
Halim Dede-"DADAŞIM DUR HELE"! Dedi.
Genç ağabeyi, duymadi mi bülmirem.
Atının yulari goluna takhılı halda tam yanımızdan geçerken,
Halim Dede bu sefer, basdonini yere vurarah gene;
"Dur hele! duymirmisan dedim". Ama duyan kim.
Genç ağabeyi yoluna devam etdi. Ordakiler de bir şey annamadi.
Halim Dede, dur diye de, insan durmiya.
Ezanın okhunmasi bitmişdi ki namaz gılmaya girdiler.
Çocukluh işte, abdestin varına yoğuna bahmadan, yallah bizde içeri.
Namazi nasıl gıldıksa, Yusuf'nan benim namazımız tez bitmişti.
Oyundan gendimizi geri alamirih. Garnımız da ac, ele acıkmışıııhh.
Gudura gudura köyün dışına çıkmışıhh.
Az ileride yerde birisi yatirdi.
Atından tanıdım. Camının önünden geçen o genç ağabeyiydi.
Adam namaz gılar gibi yumulmuş,cecim parçasi üsdünde cansız haldaydi.
Ölmüş mi ne, gorkhup geri dönüp,Yusuf gile geldik, hemen sofraya oturduk.
Yusuf un babasi Cemil Emi”Caminin önündeki o atli adamda neyin nesiydi” diyende;
Emi O adam ileride ölmüş gibi yatirdi dedim,sofradan birden fırladi,
"Hadi beni oraya götürün" dedi, parladi.
Biraz sonra neyseki toparladi
Getdiğimizde,Cemil Emi”Uşah,her hal namaz gılarken bayılmış".
Çaydan akhan suyi avucuna alıp yüzüne sürende.
Yalan olmasın ölmüş gibi olan adami, cannanır gibi gördüm bende.
Adam birez doğruldi “E.Emine” dedi gene bayıldi.
Cemil Emi-"Uşah tutun, galdırıp eve götürah haydi".
Hep beraber gucahlayıp genç ağabeyi yi Yusuf gile götürdük.
Zayıf görinir ama ele de ağırdi ki. Daşımahdan öldük.
Eve girende Cemil Emi”Gız Hetce ano sediri bir boşalt”.
Hetce eze şaşgın, şaşgın hem bahır, hemde sediri hazırlir.
Genç ağabeyiyi sedire uzattığh.
Cemil Emi”Hetce gız ecele bir herle çorbası yap,
Vağh vağh uşah perişan olmuş,ac susuz gırılmış".
Ezem tasınan getirdi. Ele güzel goğhir çorbada.
Cemil Emi”Ola balam, hele bir gaşşıh al daaa.
Mümkün mi ağzi açılmir.Birez sonra gaşşıhı uzatdi bi daha.
Dodahlarının arasından çorbayi yudumladi. Bir, iki derken tas yarıladi.
Her hal birez doydi ki, olduği yerde yanının üsdüne düşdi.
Cemil Emi sessizce”Uşah buradan çıkhın adam yatsın mayışdi.
Ahşama doğri birez gendıne gelir gibi olmuşdi.
Genç Ağabeyi”Ben nerdeyem” diyende…
Cemil Emi”Ola yegen hele rahat et,merağh etme,emin yerdesen,bizim evde
Gözleri gene daldi. Heç gelemir gendine.
Ola oğul,adamın ati da orda galdi,bi gidinde hayvani ağhıra çekin,alaf verin.
Cemil Eminin dediğini duyduğh. Arayıp da bulamadığımız bi şeydi.
Yusuf nan göz göze gelmiştim. İkimizin de gözleri parladi.
Heç durmadan ati almaya gettik, ayılani bayılani orada unuttuğh.
Köyün tozlu yollarında bir gaç tur yaptığh. At hele bizdeydi.
Ben atın terkisinde, Yusuf öndeydi.
Cemil Emi, iki gün sonra adamın adının Ali!
Dört gündür aç, susuz yollarda olduğuni, ancah öğrenebildi.
Bi şey yiyip, içmir. Gonuşir nede.
Basdoni camının önünde hiddetnen yere vuran Halim Dede,
Durumi duymuş ki o halıynan oraya bir telaşınan gelır.
"Ola oğul, geçmiş ola, nedir bu halın, bi genden gel. Kimsen,nerelisen.
Durumi ey değil.Ola Cemil, ne lazım olursa söyle gurban,
Perişan olmuş, belli sahapsız bu gariban”.
Der, bir göz oda hazırlatdırır. Orada günden güne birez daha eyleşir.
Duvar usdasi olduğuni, kövde galmak isdediğini söyler.Bu işinen eyleşir.
Yapı işi olan, Ali ağabeyi yi çağır, oda işini yapar, ne güler nede söyleşir.
Geceleri bir şeyler okhunur gibi tek gözli odasından sesler gelirdi.
İkinci Bölüm;
Artık aradan yedi yıl geçmişti. Bende Hukuk biri okuyorum.
Eskisi gibi köyümde herkesi ziyaret ederim. Ocak, ocak.
Yine o yaz köyümdeyim. Yusuf’ta kışın, asker olacak.
Cennetlik olsun. Rahmetli olmuş, Halim Dede.
Senelerce kapalı duran sağlık evine, bu yaz görevlendirilmiş bir ebe.
Çocuklar, kuzuları, danaları kovalıyor.Her şey yine aynı köyümde.
Otlaktan dönen davar sürüsü, tozlu yollardan geçince göz gözü görmüyor.
Bir gün; İskeleye çıkıp, ahırın duvarını yapan, Ali ağabeyi ile karşılaştık.
Hatırını sormak istedim. Göz ucuyla ne sor, ne öğren der gibi bakıştı.
Kimseye bahsetmezdi ama belliydi.Onuda bir kalp yakmıştı.
Oradan hemen ayrılmıştık ki.”Ali usta iskeleden düştü”,diye bir bağırtı duyduk.
Hastasının ziyaretinden dönen, Ebe hanımda oradan geçiyormuş.
Ebe Hanım yere kapanmış birhalde,
Yanındaki bayanda, “yardım edin” diye bağırıp duruyordu.
Ali ağabeyi iskeleden düşmüş kanlar içinde.
O haliyle bir şey mi oldu diye, Ebe ablaya yardım etmeye çalışıyordu.
Ebe Abla “Bende bir şey yok, ustaya bakın, düşünce başını taşa vurdu,
Hastaneye yetiştirin” diyip için için ağlıyordu ve…
"Sana kavuşmadım bir bakış kadar
Buldum seni amma koymadı kader
Boşuna yaşadım hasretle keder
Hiç sensiz olmadı olamaz Ali’m". Diye söyleniyordu.
Ali Ağabeyinin kulağından kan gelmişti.
Gülümseyerek baktı. E. Emi. Emine diyerek kucağıma yığıldı,
Orada hemen uzatıp, üzerini çarşafla örttük.
Meğer; Ebe Abla, Ali Ağabeynin aynı köyden kavuşamadığı Emine'siymiş.
(Erzurum.02.2012)

Ahmet Karaoğlu
Kayıt Tarihi : 17.8.2012 17:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir Dadaşın sadakat,samimiyet,inanç ve sevdasını işleyen öykü,ağıt türü şiir çalışmam.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Güner Kılıç
    Güner Kılıç

    ahmet bey kültürümüzle ,şivemizle YALIN BİR DİLLE anlatılan öykü için teşekkürler. çocukluk yıllarıma,gençlik çağlarına uzandım biraz....sağol güner kılıç

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    güzel hüzünlü bir hikaye emek verip bize aktarmışsınız. hayatta ne insan manzaraları var. Erzurum uzun yılar kaldığım yer. severim yöresini töresini. tam puanla kutlarım hayırlı bayramlar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ahmet Karaoğlu