Uşun Koca Oğlu Segrek’in Destanı(GÜLCE-BULUŞMA)
Oğuz’un zamanında Uşun Koca derlerdi,
Bir yiğit kişi vardı aslan gibi gürlerdi.
İki de oğlu vardı bir tadımlık ömründe,
Büyüğün adı Egrek yakışıklı ve cesur.
Bayındır Han sohbeti kaldırır tek bir kusur;
GÜZEL BİR ÇALIŞMA.TEBRİK EDER;SELAM VE SAYGILARIMI SUNARIM.
Yüreğine gönlüne sağlık Osman ÖCAL üstadım bu destanların harika gerçekten hemde tarihten esintiler var.Acizane belki uzun olacak fakat paylaşım açısından uygun düşeceğini sandığım bir destan sunacağım hem destanı hemde şiiri.
Bİr yiğit vardı şu karşı bayıra diyor ya işte o destan.
Saygılar benden ümüt güngör
Gür bir ses duyuluyordu sisli dağın yamaçlarından. O ihtişamlı dağı inleten bu ses neyin nesiydi? Evet, bu ses insan sesiydi, fakat sahibi kim olabilirdi? Olsa olsa bu ses cihangirlere aittir, diye kararsızlık içinde inceden inceye düşünenler oluyordu. Âdeta açılmayı bekleyen bir muamma, çözülmeyi bekleyen bir bulmaca, bir sır olmuştu bu ses. Sesi duyanlar merak içindeydi.
Çok geçmeden bir süvari beliriverdi dağın yamacında. Sırtında koskoca bir yükle, dolu dizgin geliyordu. Dinmiyordu sesi soluğu; gözündeki yaş, yüreğindeki ızdırap, keder ve hasret... Sebebi bilinmiyordu bunun. Derdi neydi, ne olabilirdi? Sevdalı mıydı yoksa? Sesin ihtişamıyla büyülenenler, bu sefer bunu düşünüyorlardı: Niçin ağlıyor bu yiğit?
Haftalar geçti, aylar oldu o süvari yine ağlıyordu. Bu ağlayıştan bahsediliyordu divandan divana, diyardan diyara. Aradan geçen uzun bir zaman sonra, bir şarkı söylenmeye başlanmıştı güftesi ve bestesi etrafı kıvılcımlar salan genç süvariye ait. Şarkının sözleri anlaşılmıyordu ilk önce. Bir hayat sunan bu şarkı, sevmekten sevilmekten bahsediyordu. Gönüller sarmaş dolaş oldu bu şarkının ritmi karşısında. Dinmiyordu bu şarkının temposu, daha ziyade yükseldikçe yükselmek istiyor, ve yükseliyordu yükselmek istediği yerlere.
Daha tanınmayan bu genç yiğit acep Üveyk miydi, sevdalı Kerem miydi, yoksa Mecnun mu? Dağları aşıyor ve sevda yüklü şarkısına devam ediyordu. Onu şarkısıyla sevenler çok olmuştu. Ve anlamışlardıki, sevgi uzun ve meşakkatli bir yoldur. O yolda aşk ile şevk vardır; iyilik ve güzellik saklıdır; hasret tüter yanık yanık... Genç yiğitle yürümeye başlamışlardı.
Genç yiğidin, baldan tatlı sevgi eleğinden geçmiş sözleri vardı. Fakat ömrü buna müsaade etmiyordu. Emanet olarak verilen vadesi noktalanmak üzereydi. Bu sebeple herkesi büyük bir hüzün kaplamıştı. Ara sıra hıçkırık sesleri yükseliyor, gözyaşları damla damla akıyordu. İnsanlar yas içindeydi. Genç yiğit çoktan ruhunu teslim etmişti. Ah keşke, keşke şarkısının son nakaratını da söyleyecek kadar ömrü uzun olabilseydi.. sevgiyle coşan kalbi daha fazla dayanabilseydi.. sevdikleriyle biraz daha kalabilseydi! Kim bilir en güzel an o an olurdu.
Bilenler bilirdi, o yiğidin bir idealin adamı olduğunu . İdealinin simgesi sevgiydi, hoşgörü ve kardeşlikti.
Sevenlerine bir mektup ve bir adres bırakırken elveda demişti idealist adam. Elveda gençliğe, elveda dostlara!... Yeşeren mor menekşelere, güllere, yerde gezen karıncalara, gökte uçan kuşlara, dünyaya, fanilere elveda!...
Şimdi o yiğidin bestelediği şarkı söylenirken dillerde, yarım kalmış sevdası, 'bir yiğit vardı, gömdüler şu karşı bayıra' diyerek başlayan şiirler anlatılıyor her yerde.
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra... Arkadan kefenini, gömleğini soydular. “Aman kalkar!” deyip üstüne taşlar koydular, MİLLET RUHU
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
“Aman kalkar!” deyip üstüne taşlar koydular,
Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
Ağlayıp da sînelerimizi dağlayalım,
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayâlinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümîdiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!
Sırtımda ârdan bir gömlek, yılların vebâli,
Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor;
Kâh göklerde uçup, kâh yerlerde emekliyor.
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebâli.
Her tarafta harâb eller, baykuşlara bayram,
Köprüler birbir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
Gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler, susuz..
Her tarafta harâb eller, baykuşlara bayram.
İrâdelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
Târihi yağmaladı bir düzine tâlihsiz;
Değerler altüst oldu, mukaddesât sâhibsiz,
İrâdelerde çatırdı, ruhlarda müthiş şok.
Tıpkı rüyâlarda olduğu gibi diril, gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı rûhumda seni süzerken
Tıpkı rüyâlarda olduğu gibi diril, gel!
Cok emek verilerek yazilmis, güzel bir destan.
Biz iki dakikada okuyup bitirdik ama sizin bu esere günlereinizi gecelerinizi harcadiginizi saniyorum.
Emeginizi, yüreginizi ,kaleminizi 10 puanimla kutluyorum.
Selam ve Saygilar.
tarih,destan,öykü,şiir..
kutlarım kalemi.
namık cem
insanın okudukça okuyası geliyor... bazen vaktim yetmiyor okumaya...dönüp dönüp baştan okuyorum...kaleminize güç diliyorum..tebrik az gelir hocam....selamlarımla
İki kardeş tekrar döndü koruya,
Davul çalıp kısrakları kaçırdı.
Önlerine katıp vurup doruya,
Dereşam suyunu sürüp geçirdi.KARDEŞLER BİR OLAQ..‘Ağzın için öleyim kardeş
Dilin için öleyim kardeş
Er mi oldun yiğit mi oldun kardeş
Gurbete kardeşini aramağa sen mi geldin kardeş.’CANIM QARDAŞIM.CAN AZERBAYCANDAN SALAMLAR.
Yüreğin var olsun üstad,
yine güzel bir çalışma.
Kutluyorum...
Osman Hocam dikkatlice okudum İnsanı hayal alemine götürüyor Çocukluğumuzda akşamları yaşlı köylü kadınlar destan okurlardı O günlere gittim Selam ve saygılar
MEHMET KINDAP
güzel bir eser zevkle okudum kaleminiz hep yazsın tebrikler güzel dost
Gönülden kutluyor ve bu destanları büyük bir zevk ile okuyorum kaleminize yüreğinize sağlık Mesut Özbek
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta