D ö n ü ş Şiiri - Necdet Arslan

Necdet Arslan
1352

ŞİİR


92

TAKİPÇİ

D ö n ü ş

Anımsa çakıl taşlarına bakar sonra donardı ellerimiz
Koy’un susuşayla oracıkta
Yan yana kalmanın erişilemezliği içinde
Sahi…

Kireçlenirse pozlar
Öylece yırtılırken zaman
Aylak adımlı gölgelerimiz bozulurken birden
Buğu altındaki ötelerin
Sevdaları sığınırsa türkülere

Bu kaçamak bakışmaların ürkeksi dakikaları

Anımsa körebe oyunundaki çocukların hınzırlığıydı yüreğimiz
Karadut kırmızısının telaşıyla
Elden ele uçarcasına
Sarmaşığın kucaklaması nasılsa
Yani…

Alacakaranlığın kozasından
Hani iç içe
Başka susuzlukların
Ki eşiğinden doruklarına dek sevdanın
Körpe tohumların serpildiği o yerde
Şimdi var yarın belki derken
Güneş mayalamaya hazırlanırken günü
Sonra çilelerimizi boşaltarak zehir zıkkım yumaklara
Çiğneye çiğneye bütün köprü altı yasaklarını
İyi ki…

Küpeştesinde,batık teknelerden birinin
Doludizgin,vahşileşirdik ya birden

Derken kır çiçekleri gibi açardı ya gözlerimiz
Türüm türüm tüterdi ya iki nefes arasında sıkışan vuslat

Hangi gecenin önüne dikilir hançer
Lanet okunan sahte gülüşmelerin güzlerinde
Gırtlağımıza dizilir mi birazdan kaldırım taşları
Gözleri nemli sultaniyegâhlar üşür
Üşür illâ ki

Anımsa nergislere teslim edildiğini
Bir araya gel(e)meyen iki yakamızı…
Uzanırken oracığa fıskiyeden son damla
Hani…

yirmisekizhaziranikibinonyedi

Necdet Arslan
Kayıt Tarihi : 28.6.2017 08:09:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Naime Özeren
    Naime Özeren

    Belki bir yaşanmışlık, belki de kurgu. Her hangisi ise Necdet öğretmenimin kaleminde sözcükler bezendiği argümanlarla bir başka kimliğe bürünüyor adeta.Şiir, okuru alıp dolaştığı mekanlara götürüyor.Özgün bir tablo seyretmek gibi Necdet Arslan şiirlerini okumak. Yaşıyor, yaşatıyor. Teşekkürler öğretmenim...Nicelerine. Esenlikle...

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Cebindeki son kuruşları "çeyrek ekmek/arası helvaya" yatıran çocuk gibi, hani..
    Kaçak sevişmelerin ardından acıkılır ya, hani...
    Yetişemeyiz korkusuyla şahitliğine bir sokağın... Koşarken boğazımıza dizilirdi bir çiğnemlik tadımız... Göğsümüzün sesinden ürkerken, hani...

    Utangaçlığımızı yendiğimiz için kendimize buzda gazoz ısmarladığımız o günlere...
    Yani boğaz kuruluğunun, "tuzu kuruluktan" daha prestijli sayıldığı o günlere dönebilir miyiz yine?

    Çok güzel...
    Kutlarım Necdet.....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Necdet Arslan