D****Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı( ...

Osman Öcal
730

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)

Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
Biz yazalım destanı siz okuyun tadında.

Tamamını Oku
  • Eyüp Şahan
    Eyüp Şahan 02.06.2010 - 01:08

    kaleminizden harika bir destan okudum . var olasın tebrikler selamlar.

    Cevap Yaz
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak 02.06.2010 - 00:48

    Cok begendim ne kadar güzel bir destan, hikaye tadinda, yüreginize saglik hocam...Tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Mehmet Kındap
    Mehmet Kındap 01.06.2010 - 19:03

    Güzel çalışmayı saygılarımla kutluyorum Emeğine sağlık Osman hocam MEHMET KINDAP

    Cevap Yaz
  • Şefika Türk
    Şefika Türk 01.06.2010 - 13:08

    Osman abi şiirin bir masal gibi akıcıydı
    bir solukta okudum allah kaleminize zeval vermesin.
    hürmetim sonsuz abi

    Cevap Yaz
  • Aydınlı Erol Sagun
    Aydınlı Erol Sagun 01.06.2010 - 10:30

    BU HİKAYEYİ OKUL ÇAGLARIMDA OKUMUŞTUM. BİR DE DEGERLİ USTA OSMAN ÖCAL HOCANIN KALEMİNDEN OKUDUM . ÇOK GÜZELDİ KUTLARIM BU DEGERLİ USTAYI EN DERİN SAYGI VE SEVGİLERİLE EROL SAGUN.

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 01.06.2010 - 07:42

    Bir destanın kalem ve ağız ve çağ değiştirerek yenilenmesine tanıklık ediyor olmak ne güzel....

    Teşekkürler ve saygılar sayın Osman Öcal .....

    Cevap Yaz
  • Refika Doğan
    Refika Doğan 01.06.2010 - 02:15

    ' Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
    Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
    Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
    Biz yazalım destanı siz okuyun tadında. '


    Olağanüstü...Bütünüyle olağanüstü bir güzellik! İşine saygının, Gülce' ye sevginin adı bu olsa gerek! Ne kadar etüt edilmiş konu üzerinde, ne kadar yüksek bir performansla yazılmış, belli! Yorum ne ki..Sözcükler naçar kalıyor...
    Akıcı anlatımıyla, kurgusuyla, anlaşılır ve arı Türkçe şiir diliyle, içeriği ve geçmişin geleceğe aktarım anlayışıyla bu olağanüstü güzelliğe katacak daha büyük bir güzellik bulamıyor, düşünemiyorum! Destan yazmak, hele ki yüzyıllarca kanıksanarak bugüne gelmiş bilinen destanları yepyeni bir edebi anlayışın ürünü olan GÜLCE nazım türleriyle yeniden yazmak büyük bir cesaret ve birikimle bilgi ister. İşte Osman Bey ve O' nun gibi nice güçlü Gülce kalemleri tarihe, edebiyata ve insanlığa karşı sorumluluklarını, duyarlılıkllarını bu şekilde yerine getirmekte.
    Güçlü üretken kaleme, damıtan öze saygıyla...

    Cevap Yaz
  • İlhami Bulut
    İlhami Bulut 01.06.2010 - 01:53


    ..) Yine Osman Öcal yine bir destan..

    ..) Bu çalışma okunmadan asla geçilmemeli, harikanın üstünde bir ruh vaR bu çalışmada,,.,

    ...) Başaralımayanı başarmış sevgili şairimiz, ilginç mi ilginç,

    ..) Geç gecelerde gündemime girdi, sindirerek okudum bu şaheseri, duymuştum çocukluğumdan beri hepimiz aslında bu hikayeye aşinayız, ..deli dumrul...serüveni mitolojik yankısı..

    ...) Hikaye o kadar ahenkle resmedilmiş, şiir tadına bandırılmış ki, tanıma gireceği yok,,,

    ..) Çok çok çok önemli bir bam'ı var bu çalışmanın, bakın süregelen,. serüven sürecinde, kendi yerine anne ve babasından canını isteyen, azraile teslimen isteyen Dumrul'un aldığı yanıt çok hayatidir., ebeveyn, tatlı canından vaçmeyerek, istemi geri çevirmişlerdir,,,

    ..) İşte bam teli....EL KIZI ...mesafe bu kan bağı yok, statü bu EL KIZI..ama görüldüğü gibi sevdiğine canını hibe ediyor, bağışlıyor..

    ..) İşte hikayenin zirvesi , nolmuş yani canını verince...olur mu, bakın anne-baba canını vermekten çekiniyor...EL KIZI sevgili seve seve veriyor...

    ...) Anne-baba daha yakını var mı EVET VAR tanrı ne alakası var şimdi, çok alakalı, beşeri sevgi yolu ile tanrıya gitme kapısı ..SEVGİLİ KAPISIDIR...el kızı mevkisindeki sevgili canını bağışlıyor sa bunda bir hikmet yok mu..

    ...) Demek ki sevgili sevgili sevgili, sonsuzluğun kapısı,

    ..) Aşkın belkide en düşük çıtası...

    ...) Sevgili güzergahı ile tanrı yolunun açık olduğunun çok açık resmi, ne yani anna-baba sevgisine mi birşey diyoruz hayır, onun yeri ayrı sevgilinin yeri ayrı,...

    ...SELAM CANINI CANANDAN ÖNCELEKLEYEN SEVGİLİYE...

    ..Selam VUSLATİYE..



    ******************Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)

    Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)

    Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
    Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
    Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
    Biz yazalım destanı siz okuyun tadında.

    Kuru çayın üstüne bir gün köprü yaptırıp,
    Tam otuz üç akçeye severek geçirirdi.
    Geçmek istemeyeni öfkesine kaptırıp,
    Kırk akçesini alıp döverek geçirirdi.

    ‘Benden daha bir yiğit daha benden cilasun,
    Varsa çıksın karşıma benden daha bir deli.
    Vuruşup savaşalım kazanan al kan döksün,
    Çalkalansın erliğim bilsin Şam’la Rum eli.’

    Derdi ya, bir gün oldu köprünün yakınına,
    Dumrul’un haberi yok bir oba gelip kondu.
    Yakışıklı bir yiğit hasta düşmüştü, öldü;
    Bağırıp ağlaştılar karaları giyerek,
    Kimi oğul diyerek kimi kardeş diyerek.

    Deli Dumrul ansızın dörtnala yetişerek:
    ‘Bre kavatlar! ’dedi. Ne bu ağıt gürültü;
    Köprümüzün yanında oturup eğleşerek?
    Dediler: ‘Hânım beyim bir yiğidimiz öldü;
    Ağıtımız onadır gürültümüz onadır,
    Güzel bir yiğit idi çağrışımız onadır.’

    Kükredi deli Dumrul ulu ortaya dalıp:
    ‘Bre söyleyin bana bu yiğide kıyan kim? ’
    Dediler: ‘Bey yiğidim Allah’tan emir alıp;
    Al kanatlı Azrail aldı canı nitekim.’

    ‘Azrail dediğiniz bre nasıl kişi ki,
    Böyle güzel yiğidin acımaz canın alır?
    Ondan hesabı sormak Deli Dumrul işi ki,
    Çekmeli cezasını yaptığı kâr mı kalır.’

    ‘Ey yeri ve göğü yaradan Tanrı,
    Varlığın ve birliğin hakkı için;
    Azrail’i gözüme göster benim.
    Savaşayım vuruşayım er gibi,
    O güzel yiğidin hatırı için.’

    Tanrı’ya hoş varmadı Deli Dumrul’un sözü,
    Kırmaz zorlu deliyi dedi: ‘Bir görsün gözü.
    Tanımaz deli sersem şöylece dursun şükür,
    Birde benlik eyliyor zavallı aklı fakir.’

    Deli yiğit kırk er ile,
    Otururdu yiyip içip.
    Geldi Azrail ansızın,
    Herkesin yanından geçip.
    .
    Ne üşendi ne yerindi,
    Vardı Dumrul’a göründü,
    Tutar eli tutmaz olup,
    Yiğidin gözü süründü

    Dünya âlem karardı çağırıp Deli Dumrul,
    Azrail’e söyledi Hânım neler söyler:

    ‘Bre ne heybetli ihtiyarsın
    Kapıcılar seni görmedi
    Çavuşlar seni görmedi
    Benim görür gözlerim görmez oldu
    Benim tutar ellerim tutmaz oldu
    Titredi benim canım taşacak oldu
    Altın kadehim elimden yere düştü
    Ağzımın içi buz gibi
    Kemiklerim tuz gibi oldu
    Bre sakalcığı akça ihtiyar
    Gözceğizi bulanık ihtiyar
    Bre ne heybetli ihtiyarsın söyle bana
    Kızdırırsan kötülüğün dokunur bugün sana.’

    Deyince Deli Dumrul,
    Hiddetlendi Azrail:

    ‘Bre deli budala
    Gözümün bulanık olduğunu ne beğenmezsin
    Gözü güzel kızların gelinlerin canını çok almışım
    Sakalımın ağardığını ne beğenmezsin
    Ak sakallı kara sakallı yiğitlerin canını çok almışım
    Sakalımın ağarmasının anlamı budur.’

    ‘Bre deli sersem seni,
    Hani övünürdün hani
    ‘’Al kanatlı şu Azrail,
    Geçse elime öldürsem.
    Yiğidin tatlı canını,
    Alıp elinden kurtarsam.’’
    Diyordun ya be hergele,
    İşte geldim karşındayım,
    Dünya başına dar gele.
    Alacağım bil canını,
    Gönüllüce verir misin,
    Yoksa savaş mı istersin? ’

    ‘ Bre alca kanatlı o Azrail sen misin? ’
    ‘Evet, benim ne sandın korkumu salıyorum’
    ‘O güzel yiğitlerden canı alan sen misin? ’
    ‘Her bedendeki canı evet ben alıyorum’

    ‘Bre kapıcılarım kapıları kapayın!
    Geniş yerde arardım dar yerde kaldı ele;
    O güzelce yiğidin canını kurtarayım.’
    Diyerek, kılıcını sıyırıp aldı ele,
    Kuş olup uçup gitti çalınca Azrail’e.

    Eline vurdu eli:
    ‘Yiğitlerim gördünüz,
    Korkuttum Azrail’i.
    Geniş kapıyı koyup
    Darca bacadan kaçtı.
    Madem benim elimden
    Güvercin olup uçtu,
    Bre bırakır mıyım;
    Arayıp buldurayım
    Doğana aldırayım.’

    Diyerek, bindi ata doğanını alarak,
    Öldürdü birkaç tane tüylerini yolarak.
    Döner iken evine Azrail’i gördü at,
    Ürküp attı Dumrul’u obasına sürdü at.
    Darda kaldı düşünce kara başı bunaldı,
    Ak göğsünün üstüne Azrail basıp kondu.

    Az önce mırıldanan
    O anda hırıldandı:

    ‘Bre Azrail aman
    Tanrının birliğine yoktur güman
    Ben seni böyle bilmezdim
    Hırsız gibi can aldığını duymazdım
    Tepesi büyük büyük bizim dağlarımız olur
    O dağlarımızda bağlarımız olur
    O bağların kara salkımlı üzümü olur
    O üzümü sıkarlar al şarabı olur
    O şaraptan içen sarhoş olur
    Şaraplıydım duymadım
    Ne söyledim bilmedim
    Beylikten usanmadım yiğitliğe doymadım
    Canımı alma Azrail medet.’

    ‘Bre deli budala yalvarma sakın bana,
    Ne var benim elimde faydam olmaz ki sana;
    Ben bir emir kuluyum dönüp yalvar Allah’a.’
    ‘Can veren ve can alan Allah Teâlâ mıdır? ’
    ‘Evet, O’dur.’ Deyince, dönerek Azrail’e:
    ‘Sen ne biçim belasın çekilesin aradan,
    Haberleşip sorayım cevap versin Yaradan.’

    Diyerekten söyledi,
    Hânım neler söyledi:

    ‘Yücelerden yücesin
    Kimse bilmez nicesin
    Güzel Tanrı
    Nice cahiller seni gökte arar yerde ister
    Sen inananların gönlündesin
    Sonsuz olan cebbar Tanrı
    Baki kalan settar Tanrı
    Benim canımı alacaksan sen al
    Azrail’e almağa bırakma.’

    Deli Dumrul’un sözleri,
    Hak Teâlâ’ya hoş vardı.
    Azrail’e emir verdi:
    ‘Canı yerine can bulsun,
    Onun canı azat olsun.’

    Deyince, HakTeâlâ
    Seslenerek Azrail:
    ‘Hey bre Deli Dumrul,
    Hak Teâlâ’nın emridir;
    Senin canın yerine
    Gayri can bulacaksın,
    Başka can bulduğun an,
    Sen azat olacaksın.’
    ‘Ben nasıl can bulayım,
    Kime varıp alayım?

    Bir kocamış anam bir de babam var,
    Gidelim o zaman sen onlardan sor,
    İkisinden biri vermiş olursa,
    Alırsın verenden benimkini kor.’

    Deli Dumrul ata binerek sürdü,
    Önce babasının yanına vardı.
    Divanına durup elini öptü,
    Verir misin diye canını sordu:

    ‘Ak sakallı aziz izzetli canım baba
    Biliyor musun neler oldu
    Küfür söz söyledim
    Hak Teâlâ’ya hoş gelmedi
    Gök üzerinde al kanatlı Azrail’e emreyledi
    Uçup geldi
    Benim akça göğsümü bastırıp kondu
    Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu
    Baba senden can dilerim verir misin
    Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın? ’

    Diye, babasına söyledi derdi,
    Babası anında karşılık verdi:

    ‘Oğul oğul ay oğul
    Canımın parçası oğul
    Doğduğunda dokuz buğra kestiğim aslan oğul
    Penceresi altın otağımın kabzası oğul
    Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
    Karşı yatan kara dağım gerek ise
    Söyle gelsin Azrail’in yaylası olsun
    Soğuk soğuk pınarlarım gerek ise
    Ona içme olsun
    Tavla tavla koç atlarım gerek ise
    Ona binek olsun
    Katar katar develerim gerek ise
    Ona kervan olsun
    Ağıllarda akça koyunum gerek ise
    Kara mutfak altında onun şöleni olsun
    Altın gümüş para gerek ise
    Ona harçlık olsun
    Dünya tatlı can aziz
    Canıma kıyamam iyi bil
    Benden aziz benden sevgili anandır
    Oğul anana var.’

    Evlat tatlı amma can daha tatlı,
    Babaya bakarak ana şefkatli,
    Sürüp anasına vardı boz atlı,
    Söyledi görelim neler söyledi:

    ‘Ana biliyor musun neler oldu
    Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi
    Benim akça göğsümü bastırıp kondu
    Hırıldatıp canımı alır oldu
    Babamdan can diledim ana vermedi
    Senden can dilerim ana
    Canını bana verir misin
    Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın
    Acı tırnak ak yüzüne çalar mısın
    Kargı gibi kara saçını yolar mısın ana? ’

    Dünya bir yanadır evlat bir yana,
    Doğurup dünyaya getiren ana,
    Bir oğul hatrına kıyar mı cana,
    Azrail eline bırakıverdi:

    ‘Oğul oğul ay oğul
    Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul
    On ay diyince dünya yüzüne getirdiğim oğul
    Dolma beşiklerle belediğim oğul
    Dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul
    Akça burçlu hisarlarda tutulaydın oğul
    Dini bozuk kâfir elinde esir olaydın oğul
    Altın akçe gücüne dayanarak seni kurtaraydım oğul
    Yaman yere varmışsın varamam
    Dünya tatlı can aziz
    Canıma kıyamam iyi bil.’

    Can yerine bir can alamayınca,
    Canını almaya geldi Azrail.
    Aman’dan başka yol bulamayınca,
    Seslenip Dumrul’a dedi Azrail:

    ‘Bre deli kavat dileme aman,
    Vermedi canını kocamış baban,
    Anana da gittin tatlı dedi can,
    Var mı daha acep umut kapısı? ’

    ‘Bir de hasretlim vardır onunla görüşeyim.’
    ‘Kimdir senin hasretlin? ’ Diye sordu Azrail.
    ‘El kızı bir helallim ondan iki oğlum var,
    Bırakayım emanet ondan sonra canım al.’

    Helallisine geldi,
    Bakın Hânım ne dedi:

    ‘Biliyor musun neler oldu
    Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi.
    Benim beyaz göğsümü bastırıp kondu
    Benim tatlı canımı alır oldu
    Babama ver dedim can vermedi
    Anama vardım can vermedi
    Dünya şirin can tatlı dediler
    Şimdi
    Yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun
    Soğuk soğuk sularım sana içme olsun
    Tavla tavla koç atlarım sana binek olsun
    Penceresi altın otağım sana gölge olsun
    Katar katar develerim sana kervan olsun
    Ağıllarda beyaz koyunum sana şölen olsun
    Gözün kimi tutarsa
    Gönlün kimi severse
    Sen ona var
    İki oğlancığı öksüz koyma.’

    Nimetlinin nimetlisi,
    Kıymetlinin kıymetlisi,
    Deli Dumul helallisi,
    Görelim Hânım ne dedi:

    ‘Ne diyorsun ne söylüyorsun
    Göz açıp da gördüğüm
    Gönül verip sevdiğim
    Koç yiğidim şah yiğidim
    Tatlı damak verip öpüştüğüm
    Bir yastıkta baş koyup emiştiğim
    Karşı yatan kara dağları
    Senden sonra ben neylerim
    Yaylar olsam benim mezarım olsun
    Soğuk soğuk sularını
    İçer olsam benim kanım olsun
    Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun
    Tavla tavla koç atını
    Biner olsam benim tabutum olsun
    Senden sonra bir yiğidi
    Sevip varsam yanında yatsam
    Alaca yılan olup beni soksun
    Senin o namert anan baban
    Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar
    Yer tanık olsun gök tanık olsun
    Benim canım senin canına kurban olsun.’

    Diyerek, razı oldu bu dünyadan göçmeye,
    Çıkıp geldi Azrail canın alıp geçmeye.
    İnsanoğlunun yiğit ejderhası sarardı,
    Kıyamadı eşine Hak Teâlâ’ya yalvardı:

    ‘Yücelerden yücesin
    Kimse bilmez nicesin
    Güzel Tanrı
    Çok cahiller seni gökte arar yerde ister
    Sen, inananların gönlündesin
    Sonsuz olan cebbar Tanrı
    Ulu yollar üzerine
    İmaretler yapayım senin için
    Aç görsem doyurayım senin için
    Alırsan ikimizin canını birlikte al
    Bırakırsan ikimizin canını birlikte bırak
    Keremi çok kadir Tanrı.’

    Dumrul’un bu sözünden,
    Yaradan hoşnut kaldı.
    O an yüce Tanrı’dan,
    Azrail emir aldı:

    ‘Ana ile babanın
    Al tatlıca canını
    Seni buna gönderdim.
    Mutluca yaşasınlar
    İki deli aşığa
    Yüz kırk yıl ömür verdim.’

    Dedem Korkut geldi destan söyledi,
    ‘Bu destan ve deyiş Dumrul’un.’ Dedi.
    ‘Benden sonra nice ozan söylesin,
    Alnı açık cömert eren dinlesin.’

    Dua edeyim Hânım:
    ‘Yerli kara dağların yıkılmasın.
    Gölgeli kaba ağacın kesilmesin.
    Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
    Kadir Tanrı seni alçaklara el açtırmasın.
    Ak alnında beş kelime dua kıldık, olsun kabul.
    Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın Hânım hey! …’

    Osman Öcal

    Cevap Yaz
  • Mustafa Ceylan
    Mustafa Ceylan 31.05.2010 - 23:09

    Deli Dumrul...
    Önce Azrail'e meydan okuyan, sonra can derdine düşüp, en yakınlarından canına karşılık, kendi yerine Azrail'e can vermelerini isteyen bizim kahramanımız. Köprünün başına bağdaş kurup geçenden, geçmeyenden alacağını alan bizim korkusuz kahramanımız. 'Deli Dumrul gibi' sözü dilimize hükümetin vergi uygulamasını anlatım için gelip yerleşmiş sanırız. Oysa, DELİ DUMRUL, bizim tarihî köklerimizde yaşayan bir korkusuz yiğit.

    *
    Şair, dili yoğuran dil işçisi, dil ustasıdır. Dünü bugüne, bugünü geleceğe taşıyan kültür kahramanıdır. Türk şairi, Türk tarihinin derinliklerine bir dalgıç misali dalıp oradan, en derinden inci danelerini çıkarıp, sanat eserini abideleştirip sunandır. Kendini çağa ve milletine karşı sorumlu addeden şairin başarısıdır bu okuduklarımız.

    Osman ÖCAL...
    Harika Türkçesi ile, bir çırpıda okuduğumuz, mükemmel destanlara imza atmakta. GÜLCE' nin şaire sunduğu rahatlık ve yeni nefes alanında doya doya at koşturan bir dil kahramanı...

    Tebrikler...
    Teşekkürler Osman Hocam...

    Cevap Yaz
  • Mesut Bayram Özbek
    Mesut Bayram Özbek 31.05.2010 - 22:57

    Gönülden kutlarım Osman Bey destan çalışmalarınızı büyük bir zevk ile okuyoruz kaleminize sağlık Mesut Özbek

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta