Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)
Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
Biz yazalım destanı siz okuyun tadında.
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)
Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
Biz yazalım destanı siz okuyun tadında.
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:D****Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BUL ... Şiiri ...
8 Nisan 2025 Salı - 06:58:41
kaleminizden harika bir destan okudum . var olasın tebrikler selamlar.
Cok begendim ne kadar güzel bir destan, hikaye tadinda, yüreginize saglik hocam...Tebrikler...
Güzel çalışmayı saygılarımla kutluyorum Emeğine sağlık Osman hocam MEHMET KINDAP
Osman abi şiirin bir masal gibi akıcıydı
bir solukta okudum allah kaleminize zeval vermesin.
hürmetim sonsuz abi
BU HİKAYEYİ OKUL ÇAGLARIMDA OKUMUŞTUM. BİR DE DEGERLİ USTA OSMAN ÖCAL HOCANIN KALEMİNDEN OKUDUM . ÇOK GÜZELDİ KUTLARIM BU DEGERLİ USTAYI EN DERİN SAYGI VE SEVGİLERİLE EROL SAGUN.
Bir destanın kalem ve ağız ve çağ değiştirerek yenilenmesine tanıklık ediyor olmak ne güzel....
Teşekkürler ve saygılar sayın Osman Öcal .....
' Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
Biz yazalım destanı siz okuyun tadında. '
Olağanüstü...Bütünüyle olağanüstü bir güzellik! İşine saygının, Gülce' ye sevginin adı bu olsa gerek! Ne kadar etüt edilmiş konu üzerinde, ne kadar yüksek bir performansla yazılmış, belli! Yorum ne ki..Sözcükler naçar kalıyor...
Akıcı anlatımıyla, kurgusuyla, anlaşılır ve arı Türkçe şiir diliyle, içeriği ve geçmişin geleceğe aktarım anlayışıyla bu olağanüstü güzelliğe katacak daha büyük bir güzellik bulamıyor, düşünemiyorum! Destan yazmak, hele ki yüzyıllarca kanıksanarak bugüne gelmiş bilinen destanları yepyeni bir edebi anlayışın ürünü olan GÜLCE nazım türleriyle yeniden yazmak büyük bir cesaret ve birikimle bilgi ister. İşte Osman Bey ve O' nun gibi nice güçlü Gülce kalemleri tarihe, edebiyata ve insanlığa karşı sorumluluklarını, duyarlılıkllarını bu şekilde yerine getirmekte.
Güçlü üretken kaleme, damıtan öze saygıyla...
..) Yine Osman Öcal yine bir destan..
..) Bu çalışma okunmadan asla geçilmemeli, harikanın üstünde bir ruh vaR bu çalışmada,,.,
...) Başaralımayanı başarmış sevgili şairimiz, ilginç mi ilginç,
..) Geç gecelerde gündemime girdi, sindirerek okudum bu şaheseri, duymuştum çocukluğumdan beri hepimiz aslında bu hikayeye aşinayız, ..deli dumrul...serüveni mitolojik yankısı..
...) Hikaye o kadar ahenkle resmedilmiş, şiir tadına bandırılmış ki, tanıma gireceği yok,,,
..) Çok çok çok önemli bir bam'ı var bu çalışmanın, bakın süregelen,. serüven sürecinde, kendi yerine anne ve babasından canını isteyen, azraile teslimen isteyen Dumrul'un aldığı yanıt çok hayatidir., ebeveyn, tatlı canından vaçmeyerek, istemi geri çevirmişlerdir,,,
..) İşte bam teli....EL KIZI ...mesafe bu kan bağı yok, statü bu EL KIZI..ama görüldüğü gibi sevdiğine canını hibe ediyor, bağışlıyor..
..) İşte hikayenin zirvesi , nolmuş yani canını verince...olur mu, bakın anne-baba canını vermekten çekiniyor...EL KIZI sevgili seve seve veriyor...
...) Anne-baba daha yakını var mı EVET VAR tanrı ne alakası var şimdi, çok alakalı, beşeri sevgi yolu ile tanrıya gitme kapısı ..SEVGİLİ KAPISIDIR...el kızı mevkisindeki sevgili canını bağışlıyor sa bunda bir hikmet yok mu..
...) Demek ki sevgili sevgili sevgili, sonsuzluğun kapısı,
..) Aşkın belkide en düşük çıtası...
...) Sevgili güzergahı ile tanrı yolunun açık olduğunun çok açık resmi, ne yani anna-baba sevgisine mi birşey diyoruz hayır, onun yeri ayrı sevgilinin yeri ayrı,...
...SELAM CANINI CANANDAN ÖNCELEKLEYEN SEVGİLİYE...
..Selam VUSLATİYE..
******************Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı(GÜLCE- BULUŞMA)
Yüce Oğuz elinde Duha Koca’nın oğlu,
Yiğit bir er var idi Deli Dumrul adında.
Adı şanından gelir hem cilasun hem deli,
Biz yazalım destanı siz okuyun tadında.
Kuru çayın üstüne bir gün köprü yaptırıp,
Tam otuz üç akçeye severek geçirirdi.
Geçmek istemeyeni öfkesine kaptırıp,
Kırk akçesini alıp döverek geçirirdi.
‘Benden daha bir yiğit daha benden cilasun,
Varsa çıksın karşıma benden daha bir deli.
Vuruşup savaşalım kazanan al kan döksün,
Çalkalansın erliğim bilsin Şam’la Rum eli.’
Derdi ya, bir gün oldu köprünün yakınına,
Dumrul’un haberi yok bir oba gelip kondu.
Yakışıklı bir yiğit hasta düşmüştü, öldü;
Bağırıp ağlaştılar karaları giyerek,
Kimi oğul diyerek kimi kardeş diyerek.
Deli Dumrul ansızın dörtnala yetişerek:
‘Bre kavatlar! ’dedi. Ne bu ağıt gürültü;
Köprümüzün yanında oturup eğleşerek?
Dediler: ‘Hânım beyim bir yiğidimiz öldü;
Ağıtımız onadır gürültümüz onadır,
Güzel bir yiğit idi çağrışımız onadır.’
Kükredi deli Dumrul ulu ortaya dalıp:
‘Bre söyleyin bana bu yiğide kıyan kim? ’
Dediler: ‘Bey yiğidim Allah’tan emir alıp;
Al kanatlı Azrail aldı canı nitekim.’
‘Azrail dediğiniz bre nasıl kişi ki,
Böyle güzel yiğidin acımaz canın alır?
Ondan hesabı sormak Deli Dumrul işi ki,
Çekmeli cezasını yaptığı kâr mı kalır.’
‘Ey yeri ve göğü yaradan Tanrı,
Varlığın ve birliğin hakkı için;
Azrail’i gözüme göster benim.
Savaşayım vuruşayım er gibi,
O güzel yiğidin hatırı için.’
Tanrı’ya hoş varmadı Deli Dumrul’un sözü,
Kırmaz zorlu deliyi dedi: ‘Bir görsün gözü.
Tanımaz deli sersem şöylece dursun şükür,
Birde benlik eyliyor zavallı aklı fakir.’
Deli yiğit kırk er ile,
Otururdu yiyip içip.
Geldi Azrail ansızın,
Herkesin yanından geçip.
.
Ne üşendi ne yerindi,
Vardı Dumrul’a göründü,
Tutar eli tutmaz olup,
Yiğidin gözü süründü
Dünya âlem karardı çağırıp Deli Dumrul,
Azrail’e söyledi Hânım neler söyler:
‘Bre ne heybetli ihtiyarsın
Kapıcılar seni görmedi
Çavuşlar seni görmedi
Benim görür gözlerim görmez oldu
Benim tutar ellerim tutmaz oldu
Titredi benim canım taşacak oldu
Altın kadehim elimden yere düştü
Ağzımın içi buz gibi
Kemiklerim tuz gibi oldu
Bre sakalcığı akça ihtiyar
Gözceğizi bulanık ihtiyar
Bre ne heybetli ihtiyarsın söyle bana
Kızdırırsan kötülüğün dokunur bugün sana.’
Deyince Deli Dumrul,
Hiddetlendi Azrail:
‘Bre deli budala
Gözümün bulanık olduğunu ne beğenmezsin
Gözü güzel kızların gelinlerin canını çok almışım
Sakalımın ağardığını ne beğenmezsin
Ak sakallı kara sakallı yiğitlerin canını çok almışım
Sakalımın ağarmasının anlamı budur.’
‘Bre deli sersem seni,
Hani övünürdün hani
‘’Al kanatlı şu Azrail,
Geçse elime öldürsem.
Yiğidin tatlı canını,
Alıp elinden kurtarsam.’’
Diyordun ya be hergele,
İşte geldim karşındayım,
Dünya başına dar gele.
Alacağım bil canını,
Gönüllüce verir misin,
Yoksa savaş mı istersin? ’
‘ Bre alca kanatlı o Azrail sen misin? ’
‘Evet, benim ne sandın korkumu salıyorum’
‘O güzel yiğitlerden canı alan sen misin? ’
‘Her bedendeki canı evet ben alıyorum’
‘Bre kapıcılarım kapıları kapayın!
Geniş yerde arardım dar yerde kaldı ele;
O güzelce yiğidin canını kurtarayım.’
Diyerek, kılıcını sıyırıp aldı ele,
Kuş olup uçup gitti çalınca Azrail’e.
Eline vurdu eli:
‘Yiğitlerim gördünüz,
Korkuttum Azrail’i.
Geniş kapıyı koyup
Darca bacadan kaçtı.
Madem benim elimden
Güvercin olup uçtu,
Bre bırakır mıyım;
Arayıp buldurayım
Doğana aldırayım.’
Diyerek, bindi ata doğanını alarak,
Öldürdü birkaç tane tüylerini yolarak.
Döner iken evine Azrail’i gördü at,
Ürküp attı Dumrul’u obasına sürdü at.
Darda kaldı düşünce kara başı bunaldı,
Ak göğsünün üstüne Azrail basıp kondu.
Az önce mırıldanan
O anda hırıldandı:
‘Bre Azrail aman
Tanrının birliğine yoktur güman
Ben seni böyle bilmezdim
Hırsız gibi can aldığını duymazdım
Tepesi büyük büyük bizim dağlarımız olur
O dağlarımızda bağlarımız olur
O bağların kara salkımlı üzümü olur
O üzümü sıkarlar al şarabı olur
O şaraptan içen sarhoş olur
Şaraplıydım duymadım
Ne söyledim bilmedim
Beylikten usanmadım yiğitliğe doymadım
Canımı alma Azrail medet.’
‘Bre deli budala yalvarma sakın bana,
Ne var benim elimde faydam olmaz ki sana;
Ben bir emir kuluyum dönüp yalvar Allah’a.’
‘Can veren ve can alan Allah Teâlâ mıdır? ’
‘Evet, O’dur.’ Deyince, dönerek Azrail’e:
‘Sen ne biçim belasın çekilesin aradan,
Haberleşip sorayım cevap versin Yaradan.’
Diyerekten söyledi,
Hânım neler söyledi:
‘Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin
Güzel Tanrı
Nice cahiller seni gökte arar yerde ister
Sen inananların gönlündesin
Sonsuz olan cebbar Tanrı
Baki kalan settar Tanrı
Benim canımı alacaksan sen al
Azrail’e almağa bırakma.’
Deli Dumrul’un sözleri,
Hak Teâlâ’ya hoş vardı.
Azrail’e emir verdi:
‘Canı yerine can bulsun,
Onun canı azat olsun.’
Deyince, HakTeâlâ
Seslenerek Azrail:
‘Hey bre Deli Dumrul,
Hak Teâlâ’nın emridir;
Senin canın yerine
Gayri can bulacaksın,
Başka can bulduğun an,
Sen azat olacaksın.’
‘Ben nasıl can bulayım,
Kime varıp alayım?
Bir kocamış anam bir de babam var,
Gidelim o zaman sen onlardan sor,
İkisinden biri vermiş olursa,
Alırsın verenden benimkini kor.’
Deli Dumrul ata binerek sürdü,
Önce babasının yanına vardı.
Divanına durup elini öptü,
Verir misin diye canını sordu:
‘Ak sakallı aziz izzetli canım baba
Biliyor musun neler oldu
Küfür söz söyledim
Hak Teâlâ’ya hoş gelmedi
Gök üzerinde al kanatlı Azrail’e emreyledi
Uçup geldi
Benim akça göğsümü bastırıp kondu
Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu
Baba senden can dilerim verir misin
Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın? ’
Diye, babasına söyledi derdi,
Babası anında karşılık verdi:
‘Oğul oğul ay oğul
Canımın parçası oğul
Doğduğunda dokuz buğra kestiğim aslan oğul
Penceresi altın otağımın kabzası oğul
Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
Karşı yatan kara dağım gerek ise
Söyle gelsin Azrail’in yaylası olsun
Soğuk soğuk pınarlarım gerek ise
Ona içme olsun
Tavla tavla koç atlarım gerek ise
Ona binek olsun
Katar katar develerim gerek ise
Ona kervan olsun
Ağıllarda akça koyunum gerek ise
Kara mutfak altında onun şöleni olsun
Altın gümüş para gerek ise
Ona harçlık olsun
Dünya tatlı can aziz
Canıma kıyamam iyi bil
Benden aziz benden sevgili anandır
Oğul anana var.’
Evlat tatlı amma can daha tatlı,
Babaya bakarak ana şefkatli,
Sürüp anasına vardı boz atlı,
Söyledi görelim neler söyledi:
‘Ana biliyor musun neler oldu
Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi
Benim akça göğsümü bastırıp kondu
Hırıldatıp canımı alır oldu
Babamdan can diledim ana vermedi
Senden can dilerim ana
Canını bana verir misin
Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın
Acı tırnak ak yüzüne çalar mısın
Kargı gibi kara saçını yolar mısın ana? ’
Dünya bir yanadır evlat bir yana,
Doğurup dünyaya getiren ana,
Bir oğul hatrına kıyar mı cana,
Azrail eline bırakıverdi:
‘Oğul oğul ay oğul
Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul
On ay diyince dünya yüzüne getirdiğim oğul
Dolma beşiklerle belediğim oğul
Dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul
Akça burçlu hisarlarda tutulaydın oğul
Dini bozuk kâfir elinde esir olaydın oğul
Altın akçe gücüne dayanarak seni kurtaraydım oğul
Yaman yere varmışsın varamam
Dünya tatlı can aziz
Canıma kıyamam iyi bil.’
Can yerine bir can alamayınca,
Canını almaya geldi Azrail.
Aman’dan başka yol bulamayınca,
Seslenip Dumrul’a dedi Azrail:
‘Bre deli kavat dileme aman,
Vermedi canını kocamış baban,
Anana da gittin tatlı dedi can,
Var mı daha acep umut kapısı? ’
‘Bir de hasretlim vardır onunla görüşeyim.’
‘Kimdir senin hasretlin? ’ Diye sordu Azrail.
‘El kızı bir helallim ondan iki oğlum var,
Bırakayım emanet ondan sonra canım al.’
Helallisine geldi,
Bakın Hânım ne dedi:
‘Biliyor musun neler oldu
Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi.
Benim beyaz göğsümü bastırıp kondu
Benim tatlı canımı alır oldu
Babama ver dedim can vermedi
Anama vardım can vermedi
Dünya şirin can tatlı dediler
Şimdi
Yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun
Soğuk soğuk sularım sana içme olsun
Tavla tavla koç atlarım sana binek olsun
Penceresi altın otağım sana gölge olsun
Katar katar develerim sana kervan olsun
Ağıllarda beyaz koyunum sana şölen olsun
Gözün kimi tutarsa
Gönlün kimi severse
Sen ona var
İki oğlancığı öksüz koyma.’
Nimetlinin nimetlisi,
Kıymetlinin kıymetlisi,
Deli Dumul helallisi,
Görelim Hânım ne dedi:
‘Ne diyorsun ne söylüyorsun
Göz açıp da gördüğüm
Gönül verip sevdiğim
Koç yiğidim şah yiğidim
Tatlı damak verip öpüştüğüm
Bir yastıkta baş koyup emiştiğim
Karşı yatan kara dağları
Senden sonra ben neylerim
Yaylar olsam benim mezarım olsun
Soğuk soğuk sularını
İçer olsam benim kanım olsun
Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun
Tavla tavla koç atını
Biner olsam benim tabutum olsun
Senden sonra bir yiğidi
Sevip varsam yanında yatsam
Alaca yılan olup beni soksun
Senin o namert anan baban
Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar
Yer tanık olsun gök tanık olsun
Benim canım senin canına kurban olsun.’
Diyerek, razı oldu bu dünyadan göçmeye,
Çıkıp geldi Azrail canın alıp geçmeye.
İnsanoğlunun yiğit ejderhası sarardı,
Kıyamadı eşine Hak Teâlâ’ya yalvardı:
‘Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin
Güzel Tanrı
Çok cahiller seni gökte arar yerde ister
Sen, inananların gönlündesin
Sonsuz olan cebbar Tanrı
Ulu yollar üzerine
İmaretler yapayım senin için
Aç görsem doyurayım senin için
Alırsan ikimizin canını birlikte al
Bırakırsan ikimizin canını birlikte bırak
Keremi çok kadir Tanrı.’
Dumrul’un bu sözünden,
Yaradan hoşnut kaldı.
O an yüce Tanrı’dan,
Azrail emir aldı:
‘Ana ile babanın
Al tatlıca canını
Seni buna gönderdim.
Mutluca yaşasınlar
İki deli aşığa
Yüz kırk yıl ömür verdim.’
Dedem Korkut geldi destan söyledi,
‘Bu destan ve deyiş Dumrul’un.’ Dedi.
‘Benden sonra nice ozan söylesin,
Alnı açık cömert eren dinlesin.’
Dua edeyim Hânım:
‘Yerli kara dağların yıkılmasın.
Gölgeli kaba ağacın kesilmesin.
Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
Kadir Tanrı seni alçaklara el açtırmasın.
Ak alnında beş kelime dua kıldık, olsun kabul.
Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın Hânım hey! …’
Osman Öcal
Deli Dumrul...
Önce Azrail'e meydan okuyan, sonra can derdine düşüp, en yakınlarından canına karşılık, kendi yerine Azrail'e can vermelerini isteyen bizim kahramanımız. Köprünün başına bağdaş kurup geçenden, geçmeyenden alacağını alan bizim korkusuz kahramanımız. 'Deli Dumrul gibi' sözü dilimize hükümetin vergi uygulamasını anlatım için gelip yerleşmiş sanırız. Oysa, DELİ DUMRUL, bizim tarihî köklerimizde yaşayan bir korkusuz yiğit.
*
Şair, dili yoğuran dil işçisi, dil ustasıdır. Dünü bugüne, bugünü geleceğe taşıyan kültür kahramanıdır. Türk şairi, Türk tarihinin derinliklerine bir dalgıç misali dalıp oradan, en derinden inci danelerini çıkarıp, sanat eserini abideleştirip sunandır. Kendini çağa ve milletine karşı sorumlu addeden şairin başarısıdır bu okuduklarımız.
Osman ÖCAL...
Harika Türkçesi ile, bir çırpıda okuduğumuz, mükemmel destanlara imza atmakta. GÜLCE' nin şaire sunduğu rahatlık ve yeni nefes alanında doya doya at koşturan bir dil kahramanı...
Tebrikler...
Teşekkürler Osman Hocam...
Gönülden kutlarım Osman Bey destan çalışmalarınızı büyük bir zevk ile okuyoruz kaleminize sağlık Mesut Özbek
Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta