D******Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğünün D ...

Osman Öcal
730

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

D******Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğünün Destanı (GÜLCE- BULUŞMA)

Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğünün Destanı (GÜLCE- BULUŞMA)

Bir gün Oğuz üstüne baskın yaptı düşmanı,
Oğuz göçtü ürkerek yer geceydi gök gece.
Aruz Koca’nın oğlu ufaktı düştü yükten,
Ağız yok dil konuşmaz kurtuluşu bilmece.

Yıldızlar söner iken vakit olmuş tan gibi,
Bir aslan bulup bunu büyütür destan gibi.
İzini görür olur dönüp bakan ardına,
Zaman oldu yeniden Oğuz döndü yurduna.

Oğuz’un at çobanı haber getirdi bir gün:
‘Sazdan çıkan bir aslan sallanarak yürüyor,
Sanki bir insan gibi basıp bir at vuruyor;
Hiç doymayı bilmiyor her gün kan sömürüyor.’
Aruz Koca söyledi derlenip şöyle dedi:
‘Göçerken kayıp olan yavrucuğumdur belki.’

Beyler atlanıp uçtu vardılar saz dumanlı,
Aslanı ürküterek tutuldu delikanlı.
Aruz aldı evine taze körpe bu toyu,
Yeme içme eğlenme sürüp gitti gün boyu.

Aslanın yatağına getirildikçe döndü,
Dedem Korkut gelerek buna öğütler verdi:

‘Sen bir insan o hayvan,
Ondan arkadaş olmaz,
Güzel güzel ata bin
Bir yiğit atsız kalmaz.
Kıyan Selçuk kardeşin
Senin ki Basat olsun,
Adını veriyorum
Yaşını Allah versin.’

Gün yandı zaman uçtu
Oğuz yaylaya göçtü,
Pınar suyundan içti
Yaylarken davarını.

Aruzun çobanı vardı,
Konur Koca Sarı Çoban.
Konmuştu uzun pınara,
Sürüsü ürktü bir ara.

Önde giden tekeye kızıp vardı yanına,
Gördü peri kızları uçar kanat kanada.
Attı hemen keçeyi birini yakaladı,
Esir aldı duygusu sarılıp kucakladı.
Sürü ürktü yeniden çoban koştu önüne,
Kanat vurdu peri kız uçtu geliş yönüne:
‘Bir yıl sonra gelip al emanetin var,’ dedi,
‘Başınızda felaket Oğuz işin zor,’ dedi.
Çobanın yüreğinde korkular çiçek açtı,
Amma kızın derdinden benzi sararıp uçtu.

Zaman oldu yaylaya göçüş yaşandı yine,
Çoban sürüyü alıp pınara geldi gene.
Yine ürktü koyunu yine vardı ileri,
Gördü bir yığın yatar baktı ileri geri.
Yaldır yaldır ışıyor, peri kız geldi o an:
‘Çoban emaneti al ama bu bir felaket.’
Çoban düştü telaşa peri kızı korkuttu,
Uzaklaşıp oradan sapanla taşa tuttu.
Taş değdikçe büyüdü görünmüyor sıradan,
Koyun düştü peşine çoban kaçtı oradan.

Seyrandaydı beylerle Bayındır Han o ara,
Hiçbir şeyden habersiz geldiler bu pınara.
Başı kıçı belirsiz gördüler bir şey yatar,
Benzemez bir varlığa her gören göze batar.
Çevresini sardılar inip tepti birisi,
Tepildikçe büyüdü bakın nasıl gerisi.
Aruz Koca mahmuzla dokununca yarılır,
İçinden görülmemiş acayip nesne çıkar;
Gövdesi adam gibi tepesinde gözü var.
Aruz aldı nesneyi tutup eteğe sardı:
‘Hânım bunu bana ver Basat’la besleyeyim,’
Deyince, Bayındır Han: ‘Senin olsun,’ dedi.

Aruz Tepegöz’le vardı evine,
Kimler üzülecek kimler sevine.
Bu çocuk aç diye doyurmak için,
Bir dadı buldular asrın devine.

Bir emdi dadıyı sütünü aldı,
İkinci çekişte kanını aldı,
Üçüncü emişte canını aldı,
Dayanmadı yeni yeni dadılar.

Daha fazla candan etmemek için,
Sütle beslemeye verdiler karar.
Günde bir kazan süt yetişmez oldu,
Göründü ufuktan gelecek zarar.

Beslendikçe büyüdü her yeri gezer oldu,
Oynadığı çocuklar canından bezer oldu.
Kiminden kulak aldı kiminde gitti burun,
Çekilmez hale geldi her gün büyüdü sorun.
Şikâyetler çoğaldı Aruz köpürdü kızdı,
Dövdü hapsetti amma Tepegöz daha azdı.
Dayanılmaz olunca tutup evinden attı,
Peri anası gelip gücüne kuvvet kattı.

Parmağına yüzük geçirip gitti,
Anaç kartal gibi uçurup gitti.
‘Sana ok batmasın kılıç kesmesin,’
Diyerek, Oğuz’dan göçürüp gitti.

Oğuz’dan ayrılıp bir dağa vardı,
Sanki tek kişilik bir ordu kurdu.
Yol kesip can alan eşkıya oldu,
Çoban bırakmadı varanı yordu.

Ne kılıç doğradı ne ok saplandı,
Oğuz’dan da adam aldı Tepegöz.
Basıp öldürmeye yiğit toplandı,
Yüreklere korku saldı Tepegöz.

Bir ağaç koparıp savurdu o an,
Elli altmış kişi birden öldürdü.
Yiğitlerin başı şaşırdı Kazan,
Alınca darbeyi düşman güldürdü.

Kazan’ın kardeşi Kara Göne Bey,
Tepegöz elinde perişan oldu.
Ve Kıyan Selçuk’un patladı ödü,
Büğdüz Emen ise kanlı yaş doldu.

Alp Rüstem, Uşan Koca şehit düştü,
Ak sakallı Aruz Koca kan kustu.

Oğuz Tepegöz'e kâr eylemedi,
Ürkerek geriye dönüp de kaçtı.
Tepegöz çevirip durdu önüne,
Oğuz’un yurduna ne korku saçtı.

Göç etmek istedi tam yedi kere,
Salmadı Tepegöz önünü aldı.
Ne kesim yaptı ne verdi süre,
Şaştı koca Oğuz perişan kaldı.

Dedem Korkut’a varıp şöyle karar aldılar;
Bir kesim kesmek için Tepegöz’e saldılar.

Dedem Korkut varıp selam eyledi,
Oğuz’un derdini açıp söyledi.
Tepegöz: ‘Her güne altmış adamı,
Yemek için bana veriniz,’ dedi.

Sıkı pazarlığın sonunu duyun,
Günde iki adam beş yüz de koyun.
Ayrıca iki de aşçı istedi:
‘Onlar pişirsinler ben yiyip doyum.’

Dede Korkut dönüp dedi Oğuz’a:
‘Yünlü Koca ile Yapağlı Koca,
Aşçı olaraktan görevlendirilsin.
Her gün iki adam beş yüz de koyun,
Şaşmamak kaydıyla hep gönderilsin.’

Dört oğlu olandan birini aldı,
Üç oğlu olanın ikisi kaldı.
Kapak Kan denilen bir adam vardı,
İki oğlanından birini saldı.

Sıra dönüp dolanıp tekrar geldiği zaman,
Kan ağladı anası yara indi derine.
Aruz’un oğlu Basat o sırada gazadan
Dönmüştü, duydu kadın bir oğlunun yerine
Bir esir almak için otağına yöneldi.
Basat altın işleme gölgelikte oturur,
Gelip girdi içeri selam vererek dedi:

‘Avucuna sığmayan karacalı oğlu
İri teke boynuzundan katı yaylı
İç Oğuz’da Dış Oğuz’da adı belli
Aruz oğlu Hânım bana medet.’

Basat: ‘Ne istiyorsun? ’diye sordu kadına,
Kadın ağlayaraktan cevap verdi Hânına:
‘ Yalan dünya üstünde azgın bir er türedi,
Bir gün Oğuz elini otlağa kondurmadı.
Kara Polat öz kılıç kara kılı kesmedi,
Ne bir gönder saplandı ne kayın ok kâr etti;
Yiğit başı Kazan’a bir vurdu sersemletti.
Kardeşi Kara göne perişan hale geldi.
Bıyığı Kanlı Büğdüz Emen kaldı çaresiz,
Baban Aruz Koca’ya kan kusturdu imansız.
Kardeşin Kıyan Selçuk can verdi ellerinde,
Oğuz’u yedi defa sürgün etti yerinde.
Haraç alır her gün iki adam beş yüz koyun,
Böyle devam ederse bir gün kesilir soyun.
Dört oğuldan bir gitti üç olandan birisi,
İki oğlum vardı biri gitti döndü sıra;
Diğerini isterler Hânım sen medet eyle.’

Basat’ın gözlerine buğu çöktü yaş indi,
Üzüldü kardeşine onun için söyledi;
Bir görelim bakalım Hânım neler söyledi:

‘Kenar yerde dikilmiş otağlarını
O zalim yıktırdı demek kardeş
Yüğrük olan atlarını tavlasından
O zalim seçtirdi demek kardeş
Besili melez soydan aşgın develerini katarından
O zalim ayırdı demek kardeş
Şöleninde kestiğin koyununu
O zalim kesti demek kardeş
Güvencim ile getirdiğim gelinciğini
O zalim senden ayırdı demek kardeş
Ak sakallı babamı oğul diye ağlattın demek kardeş
Akça yüzlü anamı sızlattın demek kardeş
Karşı yatan kara dağımın yükseği kardeş
Akıntılı güzel suyumun taşkını kardeş
Güçlü belimin kuvveti kardeş
Karanlık gözlerimin aydını kardeş
Kardeşimden ayrıldım.’

Diye çok sızlandı ağladı
Yüreğini dağladı,
Kanlı yaş çekik gözden
Pınar olup çağladı.

O hatun kişiye bir esir verdi:
‘Götür de oğlunu var kurtar,’dedi.
Kadın döner iken Aruz Koca’ya,
Müjde vermek için evine vardı.

Aruz beyler ile karşılık vardı,
Oğul diye diye sevinçle sardı.
Vardı anasının öptü elini,
Çağırdı Basat’ı dağların ardı.

O arada girdi acele söze:
‘Koymuşum kafama diyeyim size,
Kardeşim uğruna ben Tepegöz’e,
Gitmek istiyorum siz dersiniz? ’

Kazan Bey burada söyledi,
Görelim Hânım ne söyledi:

‘Kara bir canavar oldu Tepegöz
Gök yüzünde çevirdim yenemedim Basat
Kara kaplan oldu Tepegöz
Kara kara dağlarda çevirdim yenemedim Basat
Kükremiş aslan oldu Tepegöz
Kalın sazlarda çevirdim yenemedim Basat
Er olsan bey olsan da bre
Ben Kazan gibi olmayasın Basat
Ak sakallı babanı ağlatma
Ak pürçekli ananı sızlatma.’

Basat der: ‘Varmam gerek,’
Kazan der: ‘Sen bilirsin.’
‘Düşmanı kırmam gerek,’
Aruz der ki: ‘Ölürsün.’

‘Ocağımız sahipsiz
Neylesin anan sensiz,
Kerem eyle be oğul
Koma bizi güvensiz.’

‘Ak sakallı aziz babam,
Ak pürçekli canım anam.
Tepegöz’e varmam gerek,
Bundan gayri oktur çabam.’

Kılıcını çaprazlama kuşandı,
Oklarını yerleştirdi beline.
Helallik dileyip esenlik dedi,
Vardı dudak anasının eline.

Nice dere nice tepeyi aştı,
Salahana kayasına ulaştı.
Gördü ki Tepegöz yatmış güneşe,
İlk okunu atıp hasma bulaştı.

Batmadı ok döndü sırtından geri,
İkinci okun da tükendi feri.
Üçüncü de parça parça dağıldı,
Gördü ya Tepegöz düştüğü yeri.

Sıçrayıp tedbirin aldı
Elini eline çaldı,
Basat’ı küçümseyerek
Kasıla kasıla güldü:

‘Bir turfanda kuzu gelmiş Oğuz’dan,
Cesareti varmış belli, yağızdan.
İkindi vaktinde çevirin bunu,
Geçireyim bütününü boğazdan.’

Diyerek, ihtiyarlara koşarak tuttu Basat’ı,
Boğazından sarkıtarak çizmenin koncuna attı.

Uyuyunca, Basat çizmeyi yardı,
‘Ölümü nerdendir? ’ diyerek sordu.
‘Bilemeyiz’ dedi iki ihtiyar,
Hemen Tepegöz’ün başına vardı.

Kaldırıp kapağı baktı gözüne,
Sadece bir tek göz düştü gözüne.
‘Şişleri ocakta kızdırın,’ dedi,
Güzel Muhammed’e salâvat ile
Kızgın şişi öyle bir sapladı ki,
Narasından dağlar taşlar yarıldı.
Basat sıçrayarak mağaradaki
Koyun sürüsünün içine daldı.

Anladı ki Tepegöz Basat sürüye girdi,
Mağara kapısını tutup önünde durdu.
‘Bre sürü başları bir bir gelip geç,’dedi,
Sürü tek tek geçerken başını sıvazladı.
‘Toklacuklar, devletim sakar koç gel geç,’dedi,
Bir koç kalktı yerinden Basat Bey boğazladı.
Kuyruk ve kafasına dokunmadı ve yüzdü,
Başını ayırmadan hemen içine sızdı.
Ve durdu Tepegöz’ün tam önüne gelince,
Tepegöz de bildi ki Basat deri içinde.
‘Ey sakar koç bildin ya zayıf yerim neresi,
Kuyruğunla yağlansın duvarın her köşesi.’
Basat koçun başını Tepegöz’e uzattı,
Tepegöz boynuzundan sıkı sıkıya tuttu.
Kaldırınca başıyla deri elinde kaldı,
Bacağı arasından Basat kapıyı buldu.

Tepegöz deriyi kaldırıp çaldı:
‘Çocuk kurtuldun mu? ’ diyerek sordu;
Basat cevap verdi: ‘Tanrım kurtardı.’
‘Al şu yüzüğü de parmağına tak,
Kılıç kar etmesin ok saplanmasın.’
Basat parmağına taktı yüzüğü,
Tepegöz: Taktın mı? ’ diyerek sordu.
Basat cevap verdi: ‘Takındım,’ diye.
Saldırdı Tepegöz Basat üstüne,
Basat sıçrayarak açıkta durdu;
Yerde yatar gördü bu kez yüzüğü.
‘Çocuk kurtuldun mu? ’ diyerek sordu,
Basat cevap verdi: ‘Tanrım kurtardı.’
Sordu: ‘Şu künbeti gördün mü? ’ diye,
‘Gördüm; ’ dedi Basat yine temkinli.
‘Benim hazinem var onun içinde,
Var mühürle ihtiyarlar almasın.’
Basat varıp girdi künbet içine,
Görünce akçeyi kendin unuttu.
Tepegöz künbetin kapısın tuttu:
‘Girdi mi künbete? ’ diyerek sordu,
‘Girdim; ’ dedi Basat biraz telaşlı.
‘Öyle çalayım ki,’ dedi Tepegöz,
‘Darmadağın olsun etin kemiğin.’
Basat dilden: ‘Lâ ilâhe illallah,
Deyince; ‘Muhammedün Rasûlullâh.’
Künbet ayrılarak tam yedi yerden,
Kapılar açıldı fırladı birden.
Tepegöz künbete soktu elini:
‘Kurtuldun mu çocuk? ’ diyerek sordu,
Basat cevap verdi: ‘Tanrım kurtardı.’

‘Sana ölüm yok imiş mağaraya bak,’ dedi
‘Biri kınlı bir kızsız orda iki kılıç var
Kınsız keser başımı al getir boynumu vur’

Basat mağaraya baktı kapıdan,
Gördü kınsız kılıç inip çıkıyor.
Önlem olsun diye kendi kılıcın,
Çıkarıp tutunca ikiye böldü.
Çıkarıp yayını zinciri vurdu,
Koptu zincir kılıç yere gömüldü.
Sapından sımsıkı tutarak geldi:
‘Nicesin Tepegöz? ’ diyerek sordu.
‘Daha ölmedin mi bre ey çocuk? ’
Basat cevap verdi: ‘Tanrım kurtardı.’
‘Sana ölüm yokmuş,’ diye Tepegöz,
Çağırıp söyledi neler söyledi:

‘Gözüm gözüm yalnız gözüm
Senin gibi tek bir göz ile
Ben Oğuz’u kırıp geçirmiştim
Ala gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Mevlâm seni
Öyle ki ben çekerim göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin Yaradan Tanrı göz acısını

Memleketten doğum yerinden yiğit yerin neresidir
Karanlık gece içinde yolu kaybetsen umudun nedir
Büyük sancak tutan Hânınız kim
Savaş günü önden at tepen yiğidiniz kim
Ak sakallı babanın adı nedir
Alp erenin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana.’

Basat Tepegöz’e burda söyledi,
Görelim bir Hânım neler söyledi:

‘Memleketten doğum yerinden yerim güney
Karanlık gece içinde yolu kaybetsem umudum Allah.
Büyük sancak tutan Hânımız Bayındır Han
Savaş günü önden at tepen yiğidimiz Ulaş oğlu Salur Kazan
Babamın adını sorar olsan koca ağaç
Anamın adını dersen kükremiş aslan
Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basat’tır.’

Anladı Tepegöz ölüm kapıda,
Dedi: Biz kardeşiz gel kıyma bana.’
Vazgeçer mi bir kez karar eyledi,
Söyledi ki Basat neler söyledi:

‘Bre sersem ak sakallı babamı ağlatmışsın
Kocalmış ak pürçekli anamı sızlatmışsın
Kardeşim Kıyan’ı öldürmüşsün
Akça yüzlü yengemi dul eylemişsin
Ala gözlü bebeklerini öksüz koymuşsun
Bırakır mıyım seni
Kara çelik öz kılıcımı çekmeyince
Kafandaki börklü başını kesmeyince
Alca kanını yer yüzüne dökmeyince
Kardeşim Kıyan’ın kanını almayınca
Bırakmam.’

Her öğün göründü kazanın dibi,
Onca koyun adam doymamış gibi.
Aşçılar elinden gel gör neyledi,
Söyledi Tepegöz neler söyledi:

‘Kalkıp yerimden doğrulayım derdim
Kudretli Oğuz beyleriyle yeminimi bozayım derdim
Yeniden doğanını öldüreyim derdim
Bir defa adam etine doyayım derdim
Kudretli Oğuz beyleri üzerime toplanıp gelsin derdim
Kaçıp Salahana Kayasına gireyim derdim
Ağır mancınığı taşla atayım derdim
İnip taş başıma düşerek öleyim derdim
Ala gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Yaradan seni

Ak sakallı yaşlıları çok ağlatmışım
Ak sakalının ahı tutmuş olacak gözüm seni
Ak pürçekli ihtiyarcıkları çok ağlatmışım
Gözünün yaşı tutmuş olacak gözüm seni
Bıyıcığı yeni çıkmış yiğitçikleri çok yemişim
Yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni
Elceğizi kınalı kızcağızları çok yemişim
Ağıtları tutmuş olacak gözüm seni
Öyle ki çekerim ben göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin Yaradan Tanrı göz acısını
Gözüm gözüm ey gözüm yalnız gözüm.’

Basat öfkelenip kalktı yerinden,
Tepegöz’ü diz üstüne çöktürdü.
Bir darbede deldi boynu derinden,
Kendi kılıcına kanın döktürdü.

Aldı yay kirişi sel olup aktı,
Açtığı deliğe geçirip taktı.
Sürüyüp kapıya hasmı bıraktı,
Müjdeye yolladı yaşlı kurtları.

Yünlü Koca ile Yapağlı Koca,
Ak boz atlarına binip teptiler.
‘Basat Tepegöz’ü öldürdü,’diye,
Oğuz illerine haber ettiler.

At ağızlı Aruz evine erdi,
Hemen anasına müjdeyi verdi;
‘Müjde oğlun Tepegöz’ü öldürmüş,’
Bastırdı ananın sevinci, derdi.

Kudretli Oğuz’dan Beyler atlanıp,
Salahana kayasına vardılar.
Tepegöz’ün başı ortaya konup,
Basat Beyi kutlayarak sardılar.

Dedem Korkut geldi neşeli havalar çaldı,
Gazi erenlerin başına neler geldi anlattı.
Hem de Basat’a dua verdi:

‘Kara dağa seslendiğinde cevap versin,
Kanlı kanlı sulardan geçit versin.

Erlikle kardeşinin kanını aldın,
Kudretli Oğuz beylerini yükten kurtardın,
Yaradan Allah yüzünü ak etsin Basat.
Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın.
Günahımızı adı güzel Muhammed Mustafa’ya bağışlasın Hânım hey! ..’

Osman Öcal

Osman Öcal
Kayıt Tarihi : 21.6.2010 21:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


GÜLCE'DEN

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yener Sezgi
    Yener Sezgi

    Edebiyatımıza farklı eserleri kazandırmak adına büyük emek verilmiş ve bu emek ciddiye alınmalı.
    Tebrikler hocam mükemmel. Tam puan. Ant.listem.

    Saygılar

    Cevap Yaz
  • Halim Akın
    Halim Akın

    Harika eserlere imza atmış güçlü kaleminiz..Tekrar tekrar kutluyorum.. Sağlıcakla kalın.. Halim AKIN 10 PUAN+ANT

    Cevap Yaz
  • İbrahim Çelikli
    İbrahim Çelikli

    bir güzel sevdadır yaşamak çocukluğu
    ve bilmek başka şey edebiyatı coşkuyu
    nice destanlar yazılır da, olamaz asla
    Dedem Korkut soy soylar, boy boylar da

    kutlarım gardaş

    Cevap Yaz
  • Fatma Biber
    Fatma Biber

    Çocukluğumda okuduğum masallar canlanıverdi gözümde. Büyük emek ve zaman verilerek destan yazmışsınız.
    Sabrınızı, gücünüzü, yüreğinizi kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Gökhan Aynacı
    Gökhan Aynacı

    kendinize has uslup ve anlatımınızla ve kendi edebi akımınızla paylaşılan değişik bir şiir idi

    kutlarım abi seni ve usta kalemini saygılarımı sunuyorum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (29)

Osman Öcal