ben nereden bilirdim
yaşlarına göre konuştuklarını insanların;
Kitab’a el basıp
ekmek
ve nice kutsallıklar adına
yeminler ettiklerini
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Muhterem banyatunga muzipliğim üzerimdeydi bilerek ve istiyerek yazdım.Uyak ta destek verdi tabiki.
Maşaallah çok dikkatlisiniz.Tebrik ve teşekkürlerimle.
selam
Liseyi yeni bitirmiş Ankara da iş arıyordum. Cebimde onlira vardı. Gazi Eğitim Matematik bölübünü kazanmış kayıt parası arıyordum. Bentderesine geldiğimde Cambazlar yüksük altından bul bilyeyi al parayı dediler. Kayıt yaptırırsın. Önce para verdiler. Sonra hepsini aldılar. On liar vaedı o paramda gitti. Kırşehir e yol paramda kalmadı. Hiç unutamadığım acı bir anımdır. Şairin yazmak istediklerini anlatabildim mi bilemem. Haklısın şair.saygılarımla.
Günün şiirini ve şairini sevgiyle selamlıyorum.Emek verilmiş bir şiir.
Ancak,kafam hala dünkü şiir de..Suzzy QUATRO gitarıyla ’’İMGE’’adlı parçasını seslendirdi..binlerce şair sükun içinde dinledik eseri..lakin konser çıkışı biz sanat severler şaşkınlık içersindeydik..anlamadığımız tınılara karışan sözcükler karşısında..sanki gökyüzü kararmış ve
gezegen kıyamete bir adım mesafedeymiş gibi..ve biz SÜPERMEN’i bekleyen dünyalılar... bu meydan okuma karşısında ellerimizi kavuşturmuş monitörün karşısında acizdik!
Henüz şiir yazmaya başlamış biri olarak bu beni çok etkiledi..bilmemek ayıp değil tabii ki..farklı lisanla yazılmış…alışılmışın dışında sıra dışı bir eser,kutlamak gerek..
Sayın Onur BİLGE, efendim şiir değerli demişsiniz..açıklıycağım diye de beyanınız var..sabırla beklemekte binlerce okur.
Saygılarımla.
Muzaffer AKIN
Adem Turan, duyarlı, biraz içine kapanık ve oldukça kırılgan bir şair. İçinde biriktirdiklerini insan yüzüne belki de hiç haykırmayan ama şiirlerine döken bir kalem. Az sözle çok şey söylemek yerine çok sözle derinliklere inmeyi seçen biri. Çalışmalarında çocukluğa dönüş, İstanbul tutkusu, masumiyet arayışı, haksızlıklardan sessizce şikâyetçi olan yaklaşımlar izliyoruz. Ve başta deniz, kıyı, bulut, rüzgâr, ay olmak üzere kendini doğa ile karşılaştıran; kimi zaman onlarla özdeşleştiren; bu tutumun zaman zaman çeşitli hesaplaşmalara kapılar açtığı bir tavır görüyoruz. Hayatı sorguladığı gibi ölümü de sıkça sorguluyor. Onlarla yüzleşirken genellikle narin, incelikli ve naif bir üslubu tercih ediyor. Bazen de isyan ediyor…
Yukarıdaki şiirden daha etkileyici bir şiiri seçilebilirdi. “Kızarmış Nâr Aşkına” başlıklı çalışmasından son bölüm – keşke şiir Antoloji’de kayıtlı olsaydı - bu hesaplaşmanın bariz örneklerinden biridir.
“Şimdi, âniden çıkan rüzgârla, başımı
Şimdi, içimde büyüyen dünyayla, sesimi
Yüz yıl mı desem, elma mı desem, Afrika mı?
Şehri boydan boya geçen kuzular aşkına
mı desem?
Beni ey güz, ağlayan bulutlar aşkına!
Beni ey geçip giden günler, kızarmış nâr aşkına!
Ölüm kapımı çalmadan
Beni dünyanın bütün yokuşlarına…”
“Beyaz Kirli”de ise düpedüz hesap soruyor:
“İnsan haklarıymış, özgürlüklermiş,
beyaz sayfalarmış hepsi hikâye bunların!
Karton adamlar... hepsi hikâye... karton...
hepsi... ne iğrenç! …”
Benzer bir isyanı “Mavi Kirli”de de görüyoruz:
“Mavi kirlidir... Ve sanmayın bu bize ait bir kader!
Kederleniriz mahsur kalınca aynalarda
Mavi sabah, mavi deniz, mavi düş filan
yok böyle şeyler!
Üstelik, ne kılıcımız var
ne de heybemiz!...”
Ve deniz başka bir şeydir onda.
Bazen kurur, bazen çoğaltır adamı.
Bazen yok, bazen var eder…
“ben, Erzincanlı lokman
denize girdim
yok oldum...”
(“Lokman” şiirinden)
“Durgun sulardan acı bir olgunluk çağıran” sesini duyarız kimi zaman:
“diyorum ki ay ışığı ve kıpırtısız gecelerde
nasıl yorumlanır bebeklerin kahraman kokusu
sözgelimi, acı bir olgunluk çağırsak durgun sulardan
o vakit deniz
gitgide unuttuğumuz bir şey olur
ya da kopamadığımız…”
(“Sessizlikler” şiirinden)
Bana göre, bugün değerli bir şairi ağırlamış “günün şiiri”. Ama yukarıdaki şiir onu tanıtmaya yeterli mi derseniz, kişisel görüşüme göre yetersiz.
Ancak, şiir her ne kadar pek parlak değilse de,
“suları çekilmiş bir denizin önünde
ayaklarını öpeceğim
yorgun denizcilerin...”
dizeleri, Adem Turan’ın gerçek şiir dilinden yansıyan bir ışıltı gibi…
Tebrik ve teşekkürlerimle…
Ne mana, nede sanat açısından günün şiiri olma niteliğine sahip bir şiir olmadığı kanaatindeyim.
Ama yinede her eser gibi emek verilmiş,
umutla yazılmış bir şiir.
Yazarını tebrik ediyor, daha güzel, net mesajları, öğretici yönü, ahlaki değerleri olan eserler vermesi dilek ve temennilerimi bildiriyorum.
Sanatı sanat için değil sanatı toplum için yapmaya çalışanlar sanatın hakkını verenlerdir.
Sanatın toplum için olabilmesi içinde! Okurlarına hayata anlam kazandırıp, yaşanmaya değer kılan mesajlar,
Ahlaki değerlere katkı sağlayan tavsiyeler, fertleri adil olmaya ikna eden eserler sunmak gerektiğine inanıyorum.
Toplumsal değerleri erozyona uğratan,
hayatı anlamsızlaştıran,
kişiyi ahlaki değerlerden uzaklaştıran, bencilleştirerek adalet anlayışını yok eden yazılar bir kolera mikrobu niteliği taşıyacağı gibi, yazar veya düşünürler ise maalesef insana ve insanlığa ihanet eden cani bir canavardan başka bir şey değildir.
İ N S A N! ! !
İnsan!
İnanç ve Amacı kadar
Büyük.
Aklı, irade ve azmi kadar
Başarılı.
Fedakarlığı kadar
Değerli,
İnsanlık ve insanlığın geleceği için yaşadığı kadar
İNSANDIR.
Sevgili Kanra herhalde harf sürçmesi oldu. Şiir'inizin son dizesinde kafiye uysun diye 'ha bira olmuş. Ha bire olmayacak mı?
Sizin deyiminizle ucu açık lastik gibi ne yana çekseniz oraya gider.
Biz sizinle tartışır ama kavga etmeyiz. Doğrusu da bu değil mi?
Günün şiir'ine herkesin yorum yazma hakkı bir tane mi? İkidir yorumlarım siliniyor.
günün siirinin yorum sayfalarini ilan panolarina cevirerek, gazete haberleri konusunda burada yorum yapma dogru degil bence. yorum yapmak elbette dogru ama burada yapilmasini ben de dogru bulmuyorum.
yapilacaksa günün siirine yorum yapilmali bence. bu yorum siirle alakali bir haber icerebilir ama haber özetleri gibi sunulmasini yanlis buluyorum.
Cihat beyin iletisini görünce bu konuda ona hak verdigimi buraya yazmak istedim. Cihat beyin iletisine hak vermis olmam her gün burada rivayet ve hadis yazabilir anlamina gelmez. bu tür davranisi da yanlis buluyorum.
siire gelince; giris bölümünden sonrasi kayip. bence.
saygilar,
VE bir EKLEME beraberinde TEKRARLA…
Ve bu gün Biraz da gündem:
Ankara'da üniversitelerde ürküten kavgalar..Başlık böyle..
Ve kısaca özetle:
Başkent'te dün gün içerisinde üniversitelerde meydana gelen olaylarda bazı öğrenciler yaralandı.
Olaylar akşam saatlerinde sokaklara yansıd.İlk kavga Ziraat Fakültesi Dışkapı Kampüsü'nde karşıt görüşlü iki öğrenci grubu arasında çıktı..
Bir diğer kavga ise akşam saatlerinde Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde meydana geldi. Karşıt görüşlü öğrenciler arasında ciddi bir gerginlik yaşandı.
Öte yandan yine akşam saatlerinde Cebeci Fakülteler Mahallesinde iki araçla gelen ve sağ görüşlü oldukları iddia edilen şahıslar, 5 öğrenciyi çeşitli yerlerinden yaraladı. .. VE DAHA NİCELERİ…
Bu durum bizi ta 1960 lara götürüyor.. Totaliter, askeri displinli ya da ortaçağı halka dayatma zihniyetlerinin diyebilirsiniz ki önemli bir katkısı/ters tepkisi.., artık korku güdülerinden insanların HALKIN kendilerini arındarımaları etkisinin yaratılması.
Ve bunların, korku güdülerinden tamamen arınanların ilk başında da üniversite öğrencileri geliyor. Kimlik, benlik, ulus, yurtdaş, cağdaşlık.özgürlük vs gibi kavramlarda bilinçlenme yolunda ki gençleri siz sindireceğinizi, tutuklama, protostalara 2 yıla kadar hapis korkutmalarına kadar yıldırıp kişisizlikleştireceğinizi sanıyorsanız o halde tarih tekerrür eder..Ve suratınıza mecazi iyi bir şamar atılır!
HELE ki siz şu ÖSYM düzenbazlığına bakın.. . ümmetçi takımı toplumda ki her yere takunyalıları takanı oturtacak ki ancak öyle hükümdarlıklarını kurabilsin.. Benzeri düzenbazlıklarıyla zihniyetileri kendinden, kendileri zihniyetten kokuşmuş takunyalılar etrafta böcek görünümünden farksız duruma düşüyorlar..Ve Dünya ile okyanus ötesi seyrediyor... SIRITMALARI su içerken boğazlarına kaçtığından OLMALI yüzleri ancak öyle kıp kırmızı olabiliyor! Tabii ne vicdan ne de ahlak arama bunlarda!
AMA Yemezler..hele ki Atatürk’ü her şeye ..her şeye karşı içsellleştirmiş, HALK..ve çağdaş bir TOPLUM olmasına gönül vermiş ve tüm bunları beyinlerinde degerlendiren güzel, mert, onurlu üniversite ögrencileri sana BİAT etmez…Ve biz o gençliğin ama aklı-selim ve onurlu..ve ama insancıl savaşımında ve vur-kır dövüş ile bir birine düşmeden bilakis, dayanışma ve kollektif olarak her türlü haklarında ki eşitlik mücadelesinde ölene dek yanlarındayız!.
Bu gün de böyle..
Saygıyla..
Günün şiiri, serbest şiir okurlarının albenisini taşıyan vasıflara sahip.Şiirde duygu ve düşünceler açık seçik anlatılmış; imgeler olsa da, hayali zorlayan benzetmelere pek yer verilmemiş.Doğal akışlı, kendine göre musikisi olan, vasat üstü bir şiir.Ancak 'iki cambazın kaç ipte yaşadığını...' sormak yerine, 'iki cambazın kaç ipte oynadığını...' sorsaydınız, hem açmak istediğiniz anlama ulaşmakta fikir eksikliği olmazdı, hem de o atasözünü doğru kullanmış-öğretmiş olurdunuz, diye düşünüyorum..Sevgi ve tebriklerle.Enver Özçağlayan
Bu şiir ile ilgili 44 tane yorum bulunmakta