Kıyısına varılamayan gecede, dalgalar zincirlenmiş bedenler gibi kıvranıyordu; deniz, her çığlıkta kendi tuzunu kusuyordu.
Uzakta ince çizgiler göğe değil, göğsüme saplanmış bıçaklar halinde, her biri ışık yerine irin akıtıyordu.
Zeminin üstünde sürünen bacaklar vardı; kırık diz kapağından çıkan kemikler toprağı tırnaklıyordu.
Eski bir ismin gölgesi, çürümüş bir dilin içinde hapsolmuştu; adı anıldıkça kurtçuklar çoğalıyordu.
Yönsüz rüzgâr, konuşmadı bugün; toprağın altına gömülmüş cansız elleri, soğuk bir dua gibi öptü.
İnce bir tül, yıldızları örtmeye yetmedi; gökyüzü derisinin altından soyuldu, kanlı ışıklar bağıra bağıra düştü.
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan
Eşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Devamını Oku
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan
Eşya fışkırmış gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi.
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta