Her sayfayı çevirdikçe, bir sonraki sayfayı çevirmek istemenin arzusu artar iken, korkusu, endişesi ve mağduriyeti de artıyor. Gözlerdeki o sürekli mahmuriyet ve yorgunluk alfabeden çok daha fazla harf olduğunu öğrenir iken, dışarıya gülümseyen ancak içten içe düşünen, düşünceli ve suskun bir meret oluşturuyor bizlerden.
Masamın tam ortasında mahsur bir haldeyim. Önümde kitabım ve defterim, sağımda notlar, solumda kitapçıklar, broşürler, dergiler…Şöyle geriden yaslanıp bakınca sanki yedi kıtayı koynuma almışım, tam ortalarında da ben. Sanki dünya kollarımın arasında… Sonra hepsinden sıyrılıp daha da geriden bakınca, çocukluğumdaki misket oyunlarım, morslarım ve balyozlarım geliyor aklıma. Balyoz biraz daha iriceneydi. Şeffaf olanlarının içinde hep nasıl olur da bu deseni içine yapabilirler diye düşünüp durduğum yedi kıtayı andıran bir desen bulunur. İşte dünya şimdi tam da öyle gözlerimde. Yok yok, dünya seni küçümsediğimden ya da kendimi senden büyük gördüğümden değil. Milyon tane kelime var okuduğum ve ömrüm vefa ettikçe okuyabileceğim, ancak hepsi bunun içine sığacak kadar küçük mü, yoksa dünya bu kadar dar mı diye sormadan edemiyorum kendime.
Her bir sayfayı çevirişimde başka bir sarsıntı ile uyanıyorum. Öğrenilen her bilgiyi, yeni bir usül öğreniyorum, artık her şey eskisinden daha güzel olacak diye umut ile kucaklar iken, tam aksi karşımda vücut buluyor ve bana deniyor ki; “Hayır kardeşim, bu öğrendiklerin öğreneceklerinin sadece bir kısmı. Buraya kadar öğrendiklerin ve bundan sonra öğreneceklerin, gerçeğin ta kendisi olup, yaşanılan sahte gerçekliğin aynasıdır ve sen ona baktıkça kendin de dahil olmak üzere, aslında her şeyin bir kurmaca ve düzmece olduğunu, her sabah kendine yalan söyleyerek uyanacağından şüphe duymaman gerektiğini unutmamalısın. Utanmak mı? O sana kalmış. Biraz daha erken gitmek istiyorsan utanabilirsin. Ancak inan bana dostum aslında hepimiz çırılçıplağız. Emin ol, birisi bizi bir yerlerde fena halde görüyor. Sen artık üstünü kapat kapatabildiğin kadar. Bunları öğrenmek senin ne işine yarayacak biliyor musun, gerçek dediğin, diye zannettiğin şey kalıp gibidir, bir defaya mahsus şekil alır ve bir daha asla şekli bozulmaz, şekil vermek ile mükelleftir. Oysa yalan öyle değildir. İstediğin gibi esnetebilir, eğip bükebilirsin. Hatırla: Aslında kaşık yok! ”
Şimdi sol el, işaret parmağım ile baş parmağım arasında bir bilye var. Camdan ve şeffaf… Sağ gözüm kapalı ve sol gözüm kısık içine doğru bakıp, ışığın kırılmasını izliyorum. Sonra ışığa kızıyorum. Sen bu dünyanın nesine kırılıp duruyorsun ki, diyorum ona. Söylediklerini bu kadar ciddiye alacak ne var ki!
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta