Kaç zamandır sana soracağım hatırını
Lakin edeceğin izahtan korkuyorum
Duyarım diye hicranın en beterini
Bahsedeceğin o nikahtan korkuyorum
Ben sana can pazarında kul idim
Keşke beni üç kuruşa satsaydın
Değersiz bir eşya gibi, hor görüp
Aşkımı da bir kenara atsaydın
İçimde akan sevda nehri sendin
Zannetme ki bu alemde her makam sahibi
Makamınca edep, ilim, irfan sahibidir
Bizim makamımız bir döşeklik bu handa
Tek arif varsa cihanda, o da han sahibidir.
Bir yobaz molla tanıdık, ilim hanesinde
Hak paylarken her kulun bahtını,
Bize bu bozuk yazı mı düştü?
Derdin elemin fazlası var da
Saadetin neş'enin azı mı düştü?
Eller gülmede ağızlar dolusu.
Sorma bana sakın kimsin sen diye
Yakının değilim lakin sana yaban değilim
Bir sevda çekerim asırlardır üzerimde
Dünya yükünü çeken köhne saban değilim
Ne kokunu biliyorum senin ne de adını
Aldanıverdim senin yalancı baharına
Belki de gönlümün aşka meyyâli vardı
Kırdığı o hasat gitmeyecekti de zoruna
Kalbimin, toprağına büyük infiâli vardı
Aylarca uykularımdan adınla uyandım
Ötme penceremdeki şaşkın kuş
Bahar mı geldi sanki, seher mi?
Uyandırma uyku ehini, sus!
Bu şehir hiç uyanmaya değer mi!
Sen ne durursun ki bu viranede?
Yüreğime her gece misafir bin bir hüzün
Issız yüreğimin mihmandârı sen olsaydın
Ne fermanlar verdirirdi bana güzel yüzün
Evrâk-ı aşkın mühürdârı sen olsaydın
Çevirmezdim bir an bile senden yüzümü
Karıştı yağmurun sesine bir içli sâbâ
Tûluğ kara bulutların ardına saklandı
Gecenin ehli yattı bir kör uykuya
Gündüz ehli ufak ufak ayaklandı
Seher vakti bir şuh, bir kutlu zaman
Anlamıyorlar çocuk, anlamıyorlar.
O toprakların altındakini
Üstündekinden değerli sanıyorlar.
Üstünde senin gülüp koşamadığın
Hayaller kuramadığın
Karnını bile doyuramadığın o toprağı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!