Cumhuriyetimizin 98. Yıldönümü

Günümüzden 98 yıl önce,bugün,Ana-
dolu’nun bağrında, başkenti Ankara
ve adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti
olan yeni bir devlet kuruldu..
Egemenliğin, kayıtsız-şartsız millet eli-
ne verildiği ve bu egemenliğin, mille-
tin seçtiği vekiller aracılığı ile kullanıl-
dığı yönetim biçimi olarak tanımlanan
cumhuriyetimiz, 1924, 1961 ve 1982
anayasalarının getirdiği kuvvetler ay-
rılığı yani yürütme, yargı ve yasama
erg’lerinin birbirinden bağımsız olma-
sı ilkesiyle çağdaş bir özellik taşımak-
ta idi..Cumhuriyetimiz uzun yıllar bu
özelliğini korudu..
Kuruluşu ile dostlarını sevindiren,düş-
manlarında hazımsızlık yaratan bu ye-
ni devlet, devletin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’ün deyimiyle “insanlık
âleminin medeniyet ufkunda yeni bir
güneş gibi doğdu.”Çünkü 632 yıllık
sultanlık rejimi üstüne kurulan bu dev-
letin;lâik, demokratik, sosyal bir hukuk
devleti olma gibi bir özelliği vardı.
0smanlı Devleti’nin vatansever ço-
cukları tarafından,0smanlı Devleti’
nin enkazı üzerinde kurulan ve yak-
laşık 13 milyon nüfusa sahip Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin ilk yıllarında,
kırk bin köyün otuz bininde CAMİ,
otuz yedi bininde OKUL yoktu..
0smanlı’dan kalan ve gurur kaynağı-
mız olan büyük camiler, külliyeler ,
hanlar, hamamlar..vardı ama, şeker
fabrikaları, uçak fabrikaları, Etibank,
Sümerbank, hava alanları, demir-çe
lik işletmeleri gibi kurumlar ,elektrik,
asfalt yol, su, baraj, köprü, traktör,
batos, biçerdöver, özel taksi, otobüs,
gibi teknoloji ürünleri ve para yoktu.
Alışverişler genellikle veresiye yapılır-
dı..Ama bit, pire, sivrisinek, karasinek
gibi haşerelerle, verem, sıtma , tifo,
tifüs ,trahom, frengi gibi bulaşıcı sal-
gın hastalıklarla, deve katarları, öküz
arabaları, manda arabaları, karasa-
ban, döven ,orak, tırmık,, kosa,çapa,
yaba, küp, ibrik, testi, çanak,çömlek,
kazan,sac ayağı, tahta kaşık ,yasta-
ağaç, gaz lâmbası , peşkir gibi tarım
ve ev âletleri çoktu..
Kadınlar yanlarında erkek olmadan
lokantaya gidemezler, vapur ve tram-
vaylarda erkekleriyle yan yana otura-
mazlardı..Kızlar okula gönderilmezdi
Ülke genelinde erkeklerin bile % 90’ı
okul yüzü görmemişti..Kadınların seç-
me-seçilme hakkı yoktu
Küçük yaşta evlilikler çoktu.Kadın, ikin-
ci sınıf vatandaştı; nüfus sayımlarında
hayvanlar sayılıyor, kadınlar sayılmı-
yordu..Kadınlar, yollarda, eşekler gibi
erkeğinin arkasında yürüyorlardı…
Hekim , hemşire ve eczane yok dene-
cek kadar azdı….
İşte bütün bu yoklukları ve azlıkları
“var” haline getirmek, ulusu çağdaş
ulusların refah düzeyine eriştirmek
için, 23.nisan.1920 günü , Mustafa
Kemal önderliğinde Ankara’da açılan
TBMM, yine 0’nun önderliğinde 29.
Ekim.1923 tarihinde ,demokratik-
lâik-sosyal bir hukuk devleti özelliği-
ni taşıyan Türkiye Cumhuriyeti Dev-
leti’nin kurulduğunu tüm dünyaya
ilân etti..
“Cumhuriyet faziletli insanlar yetişti-
rir, sultanlık ise, korkuya, tehdide da-
yandığı için kaypak, sefil, rezil insan-
lar yetiştirir…” diyen Mustafa Kemal
Atatürk ,tek partinin bulunduğu yıllar-
da, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasın-
da, CHP nin II.Büyük Kurultay’ında,
yazmış olduğu ve TBMM kürsüsün-
den, günde altışar saatten , 6 günde
okuduğu ve toplam 36 saat 31 daki-
ka süren nutku’nda, TÜRK YURDU’
nun başta İngilizler olmak üzere,Fran-
sız, İtalyan ve Yunan orduları tarafın-
dan nasıl işgal edildiğini,işgal yılların-
da, işgalci kuvvetlerle işbirliği içinde
olanları,İngiliz Sevenleri Cemiyeti’ni
kuranları ve bu cemiyete üye olan
sultan Vahdettin’in, sadrazam damat
Ferit’in,dahiliye nazırı Ali Kemal ve
Sait Molla’nın aşağılık tutumlarını,İn-
giliz hegemonyası ile Amerikan man-
dası isteyenleri, ama asırlardır ba-
ğımsız yaşamış olan kâdim Türk Mil-
leti’nin,“ya istiklal ya ölüm” diyenle-
rin ardından giderek, Mustafa Kemal
önderliğinde verdiği mücadeleyi ve
Mustafa Kemal!'in düzenli ordu hali-
ne getirdiği mili kuvvetlerle işgalci
emperyal güçleri Ege'nin sularına
nasıl döktüğünü anlatıyor, padişah-
lıktan cumhuriyete geçişin nedenle-
rini belgeleriyle açıklıyor ve diyor-
du ki:
“Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce
işgal eden uzun ve ayrıntılı nutkum,
nihayet geçmişe karışmış bir devrin
hikâyesidir…Bunda milletim için ve
gelecekteki evlatlarımız için dikkat
ve uyanıklık sağlayabilecek bazı
noktaları belirtebilmiş isem, kendi-
mi bahtiyar sayacağım…
Efendiler, bu nutkumla, milli varlığı
sona ermiş sayılan büyük bir mille-
tin bağımsızlığını nasıl kazandığını,
ilim ve tekniğin en son esaslarına
dayanan milli ve çağdaş bir devleti
nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım..
Bugün ulaştığımız sonuç ,asırlardan
beri çekilen milli felaketlerin yarattı-
ğı uyanıklığın eseri ve bu aziz vata-
nın her köşesini sulayan kanların be-
delidir…Bu sonucu Türk gençliğine
emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği !
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve
müdafaa etmektir…Mevcudiyetinin
ve istikbalinin yegane temeli budur.
Bu temel senin en kıymetli hazinen-
dir..İstikbalde dahi seni bu hazineden
mahrum etmek isteyecek dahili ve
harici bedhahların olacaktır..Bir gün
istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mec-
buriyetine düşersen,vazifeye atılmak
için içinde bulunacağın vaziyetin im-
kan ve şeriatını düşünmeyeceksin!
Bu imkan ve şerait çok namüsait bir
mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine katledecek
düşmanlar , bütün dünyada EMSALİ
GÖRÜLMEMİŞ BİR GALİBİYETİN
TEMSİLCİSİ olabilirler.Cebren ve hi-
le ile aziz vatanın bütün kaleleri zap-
dedilmiş,bütün tersanelerine girilmiş,
bütün orduları dağıtılmış ve memleke-
tin her köşesi bil fiil işgal edilmiş ola-
bilir..Bütün şeraitten daha elim ve
daha vahim olmak üzere memleketin
dahilinde iktidara sahip olanlar GAF-
LET ve DALALET ve hatta hıyanet i
çinde bulunabilirler..Hatta bu iktidar
sahipleri şahsi çıkarlarını müstevlile-
rinin siyasi emelleriyle tevhit edebilir-
ler..Millet fakr-ü zaruret içinde harap
ve bitâp düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbâlinin evladı!İşte bu ah-
val ve şerait içinde dahi vazifen,Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmak-
tır..Muhtaç olduğun kuvvet damarla-
rındaki asil kanda mevcuttur..” söz-
leriyle, kurduğu cumhuriyeti gençli-
ğe emanet ediyor ve değişik zaman
ve mekânlarda da:
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fen-
dir..İlmin ve fennin dışında mürşit a-
ramak gaflettir, dalalettir …“
“Bizi yanlış yola sevk eden soysuz-
lar, bilirsiniz ki, çok kere din perde-
sine bürünmüşler, saf ve temiz hal-
kımızı hep din kuralları sözleriyle al-
data gelmişlerdir..Tarihimizi okuyu-
nuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, mille-
ti mahveden, esir eden, harab eden
fenalıklar , hep din kisvesi altında-
ki küfür ve kötülükten gelmiştir….”
“Din lüzumlu bir müessesedir….Din-
siz milletlerin devamına imkan yok-
tur...Yalnız şurası var ki, DİN, Allah
ile kul arasındaki bir bağdır…..”
“Bizim dinimiz akla ve mantığa en
uygun ve en tabii bir dindir..ve bun-
dan dolayıdır ki son din olmuştur….
Bir dinin tabii olması için akla, fen-
ne ve mantığa uygun olması gere-
kir..Bizim dinimiz bunlara tamamen
uygundur..”Diyerek , kafalardaki bu-
lanıklıkları yok ediyor, yolumuzu ay-
dınlatıyordu..
Biri, 1911 yılındaki I. Balkan Savaşı
sırasında, diğeri 1918 yılındaki Mon-
dros Ateş kes Antlaşması sırasında
doğmuş, 1924 yılındaki mübadele
göçünü yetim birer çocuk olarak ya-
şayarak,Keşan'ın Altıntaş Köyü'ne
iskan edilmiş, okul yüzü görmemiş,
cumhuriyetin ilk çeyreğinde yoklu-
ğun,kıtlığın, salgın hastalıkların ve
cehaletin faturasın, altı evlâdlarını
bebekken yitirmenin acısıyla ödemiş
Rumeli göçmeni bir ana-babanın oğ-
lu VE Atatürk Cumhuriyeti’ne kırk
yıl hizmet etmenin onurunu yüreğin-
de taşıyan emekli bir cumhuriyet
öğretmeni olarak, Atatürk Cumhuri-
yeti’nin kuruluşunun 98.yılında, bü-
tün gazi ve şehitlerimizi minnetle
anıyor, ruhlarının şâd olmasını dili-
yor, Cumhuriyetimizin 98.yılı ,
lâik-demokratik, sosyal bir hukuk
devleti niteliğindeki Türkiye Cumhu-
riyeti Devleti’ni kuran, bugüne dek
YAŞATAN ve sonsuza kadar YAŞA-
TACAK olan Türk Ulusu’na kutlu
olsun diyorum…Saygılarımla!