Gösterirken takvimler,
İki bin yirmi üçün Yirmi Dokuz Ekimini,
Sardı merak kimini,
Kimini neşe.
Karanlıkları eritip,
Bir türkü gibi gelince seher,
Dalgalandı ufuklar,
Doğuyordu çünkü güneş,
Her sabahki gibi yine doğudan.
Gülüyordu gözlerinin içi,
Yurdumun insanı gibi candan.
Huzurluydu dağ taş,
Çoktan başlamıştı Anadolu’da tatlı bir telaş.
Kardeşlik türküleriyle,
Uyanmıştı Şırnak, Hakkâri, Van...
Diyarbakır’a uğradı,
Birlik beraberlik üstüne,
Bir mısra dolanmıştı diline,
Ziya’dan mıydı, Cahit’ten mi,
Ayrımına varamadı.
Bir an kulak kesildi,
Davul ve zurna sesine...
Kenetlenmiş etle tırnak gibi,
Köylüsü, kentlisi; işçisi, esnafı,
Halay çekiyordu tüm gençler.
Allı yeşilli mendili aldı eline,
Geçti en öne.
Terlemişti…
Sıcağını alsın diye,
Pak yüzlü bir dede,
Bir karpuz koydu kucağına,
Ağrı dağından kocaman.
Baktı ki
Anaların yüreğinde,
Ne ağrı kalmış ne sızı;
Akan kan kesilmiş çoktan.
Vurup bıçağı ayırdı karpuzu ortasından,
Düşmanlar çatladı tasasından.
Karlar döktü Palandöken
Gezinsin diye sırtlarında serin serin.
Karşıladı Dadaşlar önünde adına yapılan büyük eserin;
Taşıdılar eller üstünde kongre evine.
Bastığında ayak Artvin’e,
Oğlu evlenen baba gibi gülüyordu yüzü,
Başlamıştı ziyarete çünkü Güneydoğudan,
İl il gezmişti de tüm doğusunu yurdunun,
Görmemişti hiç halinden gayrimemnun...
Parladı altın ışık,
Bir takanın güvertesinde.
Âşıktı dağı taşı gibi ona,
Suları da âşık.
Ak ak köpük oldu Karadeniz.,
Neşelenip coştu dalgalar...
Şerefine düğün dernek kurulmuştu,
Horon tepiyordu Trabzon’da uşaklar.
Rize ‘de taze demlenmiş çay,
Giresun’da bol fındıklı çikolata sunuldu...
Doyamasa da tadına,
Samsun’a gitmeli,
Kurtuluş meşalesini yaktığı sahili,
Ve adına dikilen anıtı görmeliydi…
Ziyaret etti bölgedeki her ili,
Tanımadı asık suratlı tek Karadenizli.
İstanbul yurdunun incisi,
Sütunlar, saraylar,
Medreseler, kubbeler, minareler, şehri…
Orada başka açar laleler,
Oraya dikilir gökdelenler,
Orada yıkılır fildişi kuleler,
Fethedilirdi oradan, kaleler…
Biraz elini ağırdan alsa,
Trafik bayağı rahatlamış da olsa,
Tamamlayamazdı seferini akşama güneş…
İşi çok, zamanı azdı.
Daha Dolmabahçe’yi gezecek,
Ayasofya’yı görecekti…
Geçip Boğaz’ı tünelden,
Kazanmak istedi zaman.
Fakat sevmezdi derin suları,
Ve karanlıkları.
O, doyamazdı aydınlık yüzleri seyre.
İstanbul Teknik mi,
Boğaziçi mi?
Seçmekte zorlandı,
Derken Marmara’ya dalıverdi.
Bir sevinç kapladı ki yüzünü,
Yer gök nur oldu.
Üniversitede kızlar çok, erkekler azdı.
Saçları uzun,
Yeni kuaför görmüş,
Mis kokulu kızlar.
Yağız, kirli sakallı temiz delikanlılar,
Ve havai bakışlar.
Saçları örülmüş, al başörtülü mazbut kızlar.
Çelebi duruşlu oğlanlar.
Herkes dinler olmuş bir birini,
Ve anlar olmuş diğerini…
Ne güzel memleket,
Ulusu özgür,
Gençliği özgür, üniversitesi özgür...
Şakalaşıyor bir başörtülü kızla,
Bir profesör.
Anlaşılan tarih olmuş,
İdeolojilerin dövüştürdüğü devir.
Hepsinde amaç bir:
Daha çok bilim,
Daha yeni, daha sağlam fikir...
Doyamasa da seyre Süleymaniye’yi,
Varıp Edirne’ye,
Dört minareden dinleyip ezan sesini,
Görmeliydi her köşeden,
Selimiye’nin sadece iki minaresini...
Çanakkale’yi geçerken,
Sardı vücudunu büyük bir heyecan.
Şehitlere saygısından,
Hareket edemedi uzunca zaman.
Ayrılıp huzurdan,
İzmir’de aldı soluğu.
Cıvıl cıvıldı insanlarla Kordon,
İhraç malıyla kaynıyordu liman.
Anladı Egeli de memnundu hayatından.
Esinlendi ilk hedef Akdeniz komutundan;
Geçerken Toroslardan,
Eksilmeyen uçakları gördü Antalya Semalarından.
Aman ne müthiş bir tabloydu,
Sahiller turist,
Seralar, bahçeler bereket kaynıyordu.
Turların birinin takılıp peşine,
Vardı Urfa’ya,
Fırat ve Dicle’nin adı enerji,
Önü deniz olmuş.
Su değil bereket taşar olmuş ovaya.
Dost kapısı olmuş, Suriye, Irak.
Üretilir olmuştu su gibi,
Ticaret de siyaset de ortak.
Yöneldi Anadolu’nun koynuna,
Bir köy mezarlığında,
Ulu bir çınar çıktı yoluna,
Havalanıverdi bir alay beyaz güvercin,
Saygısını sundular Nazım Hikmet’in.
Aksam yakındı,
Vardı adeta koşarak,
Daha hür dalgalanıyordu,
Ankara’nın kalesindeki bayrak...
Girdi Meclise göğsü kabararak,
Her düşünce,
Yer bulmuş Mecliste kendine,
Değil vekiller bir sınıfın,
Bir zümrenin;
Olmuş vekili bütün milletin.
Gölgesi yoktu Mecliste askerin,
Övünçle doldu göğsü...
Mahkemelerde dediği değil hâkimin,
Yazdığı oluyormuş yasaların.
İste, tam buydu, dedi,
Benim Cumhuriyetten beklediğim.
Onca yolu devşirmişti,
Ama değildi asla yorgun,
Çünkü ulusu,
Cumhuriyetten memnun.
Yoktu gelecekten korkusu,
Ve yoktu hiç de uykusu,
Fakat daha da güzel olmalıydı yarın,
Hava kararırken,
Düşmedi yüzüne hiç gölge,
Sonundaydı güneş,
Çünkü Aslanlı Yolun…
10.10.2008/ ESKİŞEHİR
Ana Duygu: Bu devleti kuranların hayallerine uygun hareket etmek istiyorsak,
Halinden memnun olanların şayisini arttırmalıyız. Bu amaçla devletimizi çok daha demokratik, çağdaş bir yapıya kavuşturmalı, çok ciddi ekonomik adımlar atmalı ve barış içinde milli birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak geleceğe güvenle bakan dinamik ve güçlü bir devlet olmayı başarmalıyız. Türkiye Cumhuriyetini Devletini savunarak belki sonsuza kadar koruruz. Ancak görevimiz korumak değil, yani sürünerek yasamasını sağlamak değildir. Asil görevimiz onu onurlu bir ülke olarak yaşatmaktır. Adımlar bu anlayışa göre atılmalıdır.
Kolayca anlaşılacağı gibi burada güneş olarak tasvir edilen Yüce Atatürktür.
Necip ZeybekKayıt Tarihi : 10.11.2008 20:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu siirde 2023 yilinda nasil bir Türkiye hayal ettigimi anlatmayi denedim ancak uzun olunca ilk iki kitayi kestim 'G-1' ve'G-2' kodlarini kullanarak ayri adlarla siir sayfamda yayinladim.Her ne kadar yorum kösesine yazi yazmayi sikintili bir is olarak görseniz de lütfen, siz de bir hayalinizi ilave edin.Ister dörtlükle ister düz yazi olarak... Bu inceligi güsterenlere tesekkürlerimi birakiyorum sayfama, istedigi kadar alsin.

Tamamen katılıyorum..
Uzun soluklu, güzel bir şiir.
Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle...
Nafi Çelik
Kim bilir belki de olur biz göremesekte inşaallah kardeşim. Bu harika duygularına katılmamak mümkün mü.
Yüreğine sağlık. Tam puanla tebrikler
Selam ve sevgilerimle
Seyfeddin Karahocagil
Birde şiirlerinizin uzunluğu konusuna değinmek istiyorum izninizle.Bende kısa şiirler yazamam ama bu kadar uzun olunca sıkılabiliyor okuyan.Siz bu şiiri anlam bütünlüğünü bozmadan daha kısa bir şekilde çalışabilirdiniz.
Şiirin mesajını çok sevdim..Barış içinde ,onurlu ve özgürce yaşamak kadar kadar güzeli var mı?Kolay kazanılmadı haklarımız .Öyleyse kolay da harcanmamalı.Sahip çıkmalıyız değerlerimize.
Haddimi aşmış isem özür dilerim.
Saygımla Sn.Zeybek.
TÜM YORUMLAR (5)