ölüm erken iner akşamlara sinsidir kucaklaması
pusuda bekleyen kangren yalnızlıklar öter dallarda
sesini dinlersin ıslık ıslık rüzgarın, içinde erir kemiklerin
soğuk derin, fısıl fısıl sürten gözlerine karanlık derin
durma geç yalayarak akşamın sis kokan penceresini
sana dil ucuyla ölüm fısıldayacak korkusuz puhu
Öylesi saf öylesi temizdi
Kana kana içilesiydi pınarlardan
Bedenimiz yıkanırdı tüm benliğimizle
Öylesine duruydu ki aşkımız
Su kıskandı.
Nihavent akşamlar konar toprağıma
Sarsılır uyanırım baktığım korku dağından.
Zerre iner yüce başından aşağıya
Çoğalır sen olur, oturur koca dağ yüreğime.
Amânın hayalinde var olan dünyanın
Resmidir gözlerimde asılı kalışın.
taşın ucunda ruhundan öpmüştüm
tuttu genzimi
boğumladı hıçkırığımı
gözlerimden düşünce boşluğa saçma sözler
peşinden ben de düşmüştüm
anladım
..sakızlı nihavent gibi atamamak içimden
hüznüme hüzzam adını
dilime dolasaydım keşke /yüreğime değil
çünkü uyuşmuş olsaydı dilim /bir büyüğe danışınca
belki yanlış söylerdi adını..
içimde akıp giden bir bahar var
tutsakları salın
ölüm yakın
çocukluğum kan revan içinde
parmaklarımı da kurutmayın
tutun yıldızları
Adımladığım sokaklarında, yaralı bir yürek bıraktım,
Sabahına uyandığın o eşsiz gecelerden arta kalan;
Bilsen sokağında şu an nasıl da sırıl sıklamdım,
Ben galiba, avuçlarıma sığmayan umudun ardına saklandım.
Köşe başındaki yaslanmışlığım olan çınar ağacına,
Çok derin..
Üşümeye de başladım
Tırnaklarıma kadar
Böyle bilmezdim kendimi
Tanıyamamışım
Epey zaman oldu;
Biri tarafından
'- hey delikanlı! ' diye
seslenilmeyeli..
Öyle ya! artık yaş kemale erdi...
- Kemal mi?
Gel! Seninle iki kelam edelim,
Muhabbet güzeldir; sevelim, sevilelim,
İçtikçe bade-i şarabı sevişelim;
İçimizi boşaltıp yeniden içelim.
Böyle gördük; adabı budur içmenin,
Bu şiirin ilham perisi
Değerli şair ve yorumcu Cumhur karacadır....
-***Ihlamur Kokusu (Şiir Yürek'li Tarkan Köksoy'a itafen)
Sokaklar rengarenk bahara boyanmış
...Radyoda eski kırk beşlik çalıyor
Şu parkta sallanan benim dünyamı
Ihlamur kokusu sen miydin yoksa