*Coşkunlukların çerçisiyim. Çoşumları taşırım aşka.Mutlu olmanın muhkemlerinde derin bir sızı yakalar beni.
Hüznün kımıldanmalarında unuttum sensizliği. Gelmenin şifrelerinde sustum.
-Kapına, evine, ilmine, dostluğuna gelene merhamet kapısı açmak gerekir; ancak gönlüne gelene gönlün de isterse kapını açmalısın.
-Mağfiretin ahir sonlarında gül gibi, gülden kalan gibi.Anlık dillere teslim oluyor hayat.
-Suretimden yansık yarınlar yari görülür.Görünmenin ödevi başlar.Beni görmelisin artık.
Aşka bölünük aynalara soyunuk yarınlar dilinde, kendimi taradım ışıklarla…
-Sevgiliye gitmişliği öğret.Yolda seni düşünmüşlüğü yaşat.Gözlerinde eritil kılan dünyalık seller yolla.
Çözülmüş bağlarımın matematiğinde tığınla oyala bölmemi.Benimle bölüşül zevklere payda ol.P’ayına geldim. S’ağlaması yok bu üleşil anların.Çoğurtkan anlara taşıdım.
-İntihal bir ihtilal yaşat bana. On yılda bir yapılmış devrik sülüklerin ihtilal sayfalarında uyandır beni.Kendi vatan bağlarına kurşun sıkmış dışa bağıl papağanların çıkar ağında uyandır beni.
-Üç beş kelam yazayım.
Kaç gram aklınız var? Hangi peynirin faresi tarafında kemirilmektesiniz. Hangi çıkarın közünde maşa olarak kullanılma talihsizliği oluyorsunuz.
-Siz kimsiniz?
Sizi insandan saymanın sayfasına geldim. Sperm gibi milyonda bir insan olma şansı vardı.
-Vatanın bağrıyla, algısıyla, huzuruyla, kalbiyle, oynamanın insanlıkla ilgisi yok.Kendi yürek bayrağını yakıp derin sülüklere dersiz silik kelam olmanın insanlıkla alakası yoktu.Hüzünler perdesini çekip, kendine mutluluk hırsızlığı yapmanın insanlıkla alakası yok.
-Sevgilim uyandır beni.Böyle sülüklere karşı diriliş kitabında beni bulsun benlik.
*Bu hal neye ha’mal? Bu hayal hamalı kimseciliğimi neden taşır ki?
Esefin şefi olmuşum.Estağfurullah demişim.
Maaleseflere mesafe koymuşum.Gitmişliğimi gezdirmişim sen yokken. Gelmişliğim var hayattan kalma.Kendimin kedisini salmışım aşk mutfağına.
-Peynirin nerde? Tenin gibi mi? Yüreğin gibi mi? Aşk faremin kemirmesinden utanır mı?
-İçinin tadında dimağının aynası yansır mı? Beni senle buluşturur mu gerçeklik.
Dilime dolanmış yarınlar, yar gölgesi uzatırken, sensiz ne kadar sensizim ki…
*Bu aşkı kaç’a ‘ya teslim ettin? Günceler satın aldın mı ki?
Geleceği dölleyen umudun emekleyen çocuğuna sevgili olur mu emzik…
-Emzik ile emek ikileme olur mu? Tezatlarını birleştirirler mi?
Antikası Antartika’dan alınma penguen düşlerim nerde? Nerde bulamadığım ben? Beni en son ne zaman buldun Şulenar…
-Dudaklarımda neler dökülüyordu, ellerimi tutabildin mi? Gözlerin sözsüz romanlarını giydirmiş çırılçıplak özlemlerime.
Kadınlığının ışıltısıyla hangi karanlığımın ömürlük aydınlığı oldun? Kaç kez, kezalarımı besleyecek umudun.
Fanusun içindeki üç heceli aşk mı cin mi bilemedim? Neden uzaklığın cin gibi? Neden yoksun karşımda?
-İki çizgiden bir aşk harfi çıkar mı?
Bir noktadan sonra cemalinin cümlesi başlar mı? Aynı başın ucunda kalır mı umudun?
Beni bilir mi yıldızların kendi ışıltısı? Hareketlerini bizim için sunar mı? Seni sana yazdım aşk diye.Aşk, aşka benzemezmiş.Herkesin, aşkı kendine eşit aynaymış.Bizimkisi evveli, ezeli, kendine toparlanıştı Şulenar.
Kayıt Tarihi : 21.4.2013 00:38:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/04/21/coskunluklarin-cercisiyim-sulenar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!