gözlerimin içinden ruhuma baktın giderken
sen nasıl da mutluydun kim bilir
dünyayla aramdaki tek bağ iki arter bir venken
Her pazartesi semt pazarı kuruluyor hemen aşağıdaki caddede. Ve bazı zamanlar kalabalıktan hoşlanmamama, yolumu uzatma pahasına, inadına tam ortasından yürürüm o pazarın. Bunun sebebini ben ve bilgim dahilindeki kişi dışında kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Aynı zamanda ben, hayatımda daha önce hiç çarpışan arabaya binmemenin gururunu taşıyorum. İçim rahat bir şekilde gökyüzüne bakıp böbürlenerek diyebilirim ki 5 yaşındaki çocuk ben bütün şatafatına rağmen hemen yanıbaşındaki o oyuncağa binmeyi reddetti ve şimdi 19 yaşındaki yeni ben de aynı inat, kibir ve hüzünle zihninde sürekli çarpışan o arabalara binmeyi reddediyor. Bunun sebebini ise bilmiyorum. Açıkçası bunun sebebini Tanrının bildiğini de sanmıyorum. Bazı geceler rüyalarımda çarpışan arabalar görürüm, rengarenk parklar ve daha önce görmediğim insanlar. Uzaktan bakınca çok keyifli, neşeli bir düşe benziyor. Ama kafamı çevirip de çarpışan arabaları görünce içimde öyle bir korku vuku buluyor ki ateş gibi güneşin altında titremeye başlıyorum soğuktan. Bir süre peş peşe kendimi gördüm rüyamda. 6,7,8,9,10 yaşlarındaki 5 farklı beni. İnsanın zamanla özünü bulduğu söylenir. Bense her sene yavaş yavaş kaybediyorum. Rüyalarımda açıkça görülüyor bu, bir şeylerin kaybolduğu.. daha doğrusu çalındığı benden. Rüyamda 5 farklı ben ve yalnız 1 ses. Çocukken kendi kendini telkinler sürekli gevezelik ederdi beynim. Ben dünyanın sırtına saplanmış bir ur olduğumu düşünürdüm, şimdiyse dünya benim kafama saplamış bir tanesini.
Hani yazmışsın ya arkasına bir fotoğrafın;
"Bu cansız resmimi gördükçe beni hatırlarsınız inşallah" diye
Eklemişsin biricikleri olduğunu da
Ben unutamıyorum ki,
her anımda sen varsın baba
az sonra
öfkeli bir canavarın ıslak dudakları arasında yoğrulma deneyimi
al beni de yanına ne olur
yaptığın tek şey
parelenmiş yüreğime bir gazlı bez
içime doğuyor
tutunacak dalların kırılmışsa bir bir
düştüğünü hissediyorsan hiç uçmamana rağmen
aldığın soluk soluklaştırıyorsa ömrünü
batıyorsa ciğerine, gönlüne, en derinine
bir şeyin hasretiyle mi tutuşuyorsun yoksa sen de?
nihilistik sanrılarım, hilkat garibelerim ve ben
arşınlıyoruz geceyi periferinde dolaşarak bir çukurun
dindi rüzgarım, tuz bastım yarama
sen denizleri aşmışken
ben adım dahi atamıyorum
sürünmem gerekecek belki de
baba.
sihir yapma bana.
gördüğüm en gerçekçi illüzyon oldu gidişin.
gözaltlarımda açan mor çiçeklerden sonra
gözyaşımın acı sularıyla yeşerttiğim mor mor çiçekler
sen gittiğin için
Dünyanın sırtına saplanmış bir urum ben
18 senedir dönüyorum
Titrek ellerimle ikiye bölüyorum her şeyi
Gelmişi ve geçmişi
Esrikçe düşüncelerle savaştan mağlup beynim
Bu kaybedişin hatrına susuyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!