Yine o avmede sevgili günlüğüm✍🏻
her şey var a’dan z’ye kadar yok yok yani…
Bolca restaurantlar, kıyafet kıyafet her yer kıyafet, cafeler, çokça sigara içen insanlar var sigara içme alanında, görsen üzülürsün, hızlı geç bu satırları intihar ediyorlar keyif diye.
Sahi ben ne için gitmiştim avmeye bir eşarp bakayım dedim etamin cinsinden, bir de çalar saat almaktı niyetim.
Gideceğim mağaza belliydi: İpek dedin mi etamin cinsi, veya tvili aynı; bir avuç bile değil alsan avuçlarının içine.
Nasıl bulmuşlar ipeği, nasıl akıl etmişler küçücük tontiş masum bir böcekten iplik elde etmeyi… Onlarda onların alanı yormayalım zihnimizi.
Güler yüzlü çalışan buyur etti, başımla selamına karşılık verdim: Etamin eşarbınız var mı diye sordum.
Önce anlayamadı, başıma örtmüş olduğumu gösterdim bundan dedim, evet var buyrun bu tarafta dedi.
Mağaza çok hoş kokuyordu. Boğa burcu demek koku hassasiyeti demek zaten.
Güzel hoş kokulara bayılırım.
Elime aldım yok gibiydi, hafif ve ipeğin kalitesini elimin hissetmemesi mümkün değildi.
Renkler alabildiğince yaz renkleri: Cıvıl cıvıl hepsini alıp örtünesim geldi bir an.
Ücretlerini ödeyip, uzaklarda çok uzaklarda ki çöllere ışınlanıp gitmeyi, ipek ile dans etmeyi istedim…
Serabı olur çöllerin, bir de metrelerce ipek kumaşları.
Çok yakışır çöle bu ikili… Hayal et bak sevgili günlüğüm anlayacaksın ne demek istediğimi.
Çölde güzel ve şık olurdu metre metre ipeği üzerimde taşımak yalnız ve bir başıma; bir o yana, bir de bu yana ne güzel dansım olurdu savrulurdum ipekle fersah fersah … Dokusu hissedilirdi ipeğin, rüzgar götüreceği yeri mutlak bilirdi.
Birde kırmızı renkte olursa ipek; ayaklarının altına sürüne sürüne gelir seraplar gerçek olur.
İpeğin yüzü suyu hürmetinedir tüm bunlar
sevgili günlüğüm✍🏻
Sustuğum zaman, sessizleşmişken ben, lütfen seslenme bana nerede olursak olalım ve saat kaç olursa olsun… İsmime aşık olsam bile Hülya deme: Bırak gittiğim hülyalardan dönene kadar ses etme bekle beni, dokunma tenime iyi misin diye, kendi halime bırak beni olur mu?
Bir avuç bile yoktu doksan santimlik eşarp. Öyle canalıcıydı ipeğin dokusu.
Sessiz kaldım, bilmiyorum ki diğerlerine bakarken ipek beni Bursa’ya mı alıp götürdü, hatırlamıyorum.
Bir tek çöllere gittiğimi hatırlıyorum.
Şallarda var dedi çalışan. Çöle elini uzatıp beni mağazaya gerisin geri çekip getirmişti sesi.
Teşekkür ederim şal tercih etmiyorum dedim.
Bir kaç eşarbın üzerinde gezindi parmaklarım. Saatlercede gezinebilirdi ellerim, ipekte hayatın aktarımı var çünkü bana göre.
Bir de şu renklerimiz var diyerek diğerlerini getirdi güler yüzlü çalışan. Her biri ayrı güzel fakat şunu rica ediyorum dedim elimle uzatarak.
Kasaya doğru gittik, fiyatını hiç sorma
sevgili günlüğüm✍🏻
Kim bilir kaç ipek böceğinin hayatına mal oldu bir avuç ipek eşarp…
Vicdan azabıda çekmiyor değilim aslına bakarsan, bizler tercih edip almasak tıpkı yediğimiz etler gibi, belki ipek böcekleride hayatı tadarlardı bizler gibi. Mümkün yani adım başı dönercinin olduğu şu koca şehirde.
İçim cızlıyor ama ette yiyoruz, ipeğide giyiyoruz işte.
Hülya Kırklaroğlu
Kayıt Tarihi : 5.7.2024 20:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hülya Kırklaroğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2024/07/05/col-ve-kirmizi-ipek.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!