Çöl:
Ey bad-ı tecelli! Kimdir?
Getirip kavrulan sineme, gece yarısı attığın.
Hangi babanın, hangi ananın yüreğidir,
Hayâ etmeden, alçakça kanattığın.
Yorgun kervanlar çiğneyip geçsin,
Geceye kalan boynu bükük yalnızlığımı.
Mihmanımdan başka kimse bilmesin,
Mihmanım gibi benim de yalnız kaldığımı.
Kuyu:
Gir koynuma, göm kederini,
Mihman hanemde dostun yılan, kuş, kurt olsun.
Gel Nebiler güzeli uyu,
Ukba-i ferdada Mısır ayaklarının altına yurt olsun.
Yaşasaydı senden önce, yurdundan kovulmuş Bahira,
Kim bilir? Ne kutlu haber yazardı senin için, El Enba’sına.
Ciğeri püryan Yakup’ a müjde,
Felaket haberi verirdi, hub içinde kavrulan akrabasına.
Yusuf:
Çıkarılıp kuyudan yürüyeceğim,
Ellerim bağlı, boynum bükük, zalim bir bezirgânın önünde.
Hüda’ nın izniyle kurulacak bir taht-ı saray,
Gönlüm Züleyha’ sız, Tek Hüda olacak benim gönlümde.
Berzahı bela içinde sabır etmeyen nasa,
Her baktığı çöl, sarp olup Uhut görünür.
Tecelli dehlizinden bakan göze,
Her baktığı cemal Yusuf görünür.
Ereğli, 11 Haziran 2004
Yüksel Erentürk YılmazKayıt Tarihi : 15.11.2008 20:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)