sapsarışın çöllerden koptu üç vahşi kısrak
yeleleri bileylenip keskinleşen mızrak
bin tonluk tornadoyla kitlenip doludizgin
çözül de ey keskinleş çöle inen giyotin!
karanlık kargılarla bilenmis üç karaltı
harami bir tahakküm kusarken yerin altı
uğultuyla çöllerin derin demi silkindi
göklerden gürültülü kanat sesleri indi!
Doludizgin dörtnala hurüç edip son sefer
Heyula cüsselerle korkunçça devleştiler!
nerde dark-ı esfel ki arş-ı ala çok yakın
harlandı kükreyerek sorguçlu sarı yangın
yırttılar şakırtılı nallarla karanlığı
ankebutun asra ördüğü pejmürde ağı
yırtarak doludizgin üstünden geçip yerin
öyle ki yürekleri uçurum kadar derin!
bıçkın bir bıçak gibi çıkıp rahmet kınından
mıhlandılar iblise alnının ortasından!
Fısıldanmış füsunkar dualarla harlı nar
Yabani bin Vızıltı göğsünde çölün kaynar
süt beyaz harmaniler rüzgarda dalgalandı
ufuklardan çözülen kasırgalı bir andı!
pelerinle örtüldü kalbe yakın kat yeri
kalp harici gizlendi korkutan cüsseleri!
gökyüzünü katlayarak sarık niyetine
giydirip altlarında yeryüzünün etine
yükseldiler sapsarı şahlanan bir buğudan
kibirsiz secdeleri imanlarına kalkan
siper edip gövdeye tunçtan örme zırhları
kükreyen bir yangın gibi güneşten de sarı
iniyor bilekleri şimşekli süvariler!
hürmetinden yarıldı önlerinde gök ve yer!
arz titrer sarsıntıdan atılırken ileri
ya rab o ne dehşettir çalkandı gölgeleri!
indiler tokat gibi görülmeyen bir şiddet
indiler üç kısrakla göze mahrem hayalet!
inerken inleyerek ürperdi fars,roma,rum
küfrü boğacak bugün açık korkunç uçurum!
yağız arap atlılar toparlandılar birden
dağılıp terkisinde tarihi düşürmeden
iniltiyle canhıraş püskürdü çölün teri
sarsıntıyla dörtnala boşaldı nal sesleri!
kabaran pazularla hurra üçyüzbin doru
fırladı mavzerinden küfrün üstüne doğru!
kişneme sesleriyle sıyrılarak göklerden
sanki üçbin havarinin dirildiği yerden!
çığ gibi hurra düşüp zılgıt çekip küffara
açılıyor cennetle cehennemdeki ara!
yer ile gök arası mesafe belirdikçe
kitabe kelleleri omzun üstünde dikçe
kanat açmıs kartal gibi iniyorlar saf saf
yeryüzü: gürültüyle darmadağın bir araf
üç süvari aniden fecre yakın birleşti
öyle bir kenetlenme artık mahşere eşti!
çelikten bilekleri çizerek gökte kavis
göğü sarsıp saracak bu yeri kaplayan sis!
şimşekli yelelerle dalgalandıkça atlar
arş ile gök arası örülmüş çelik duvar
bin parçaya bölündü o anda sarsıntıdan!
güneş doğuran fecrse ağrıyarak sancıdan!
üç atmaca uğurlar yüzbin kanat sesine
üçbin kırbaç şakladı zulmetin ensesine!
ayrıldılar cezbeyle küfrün gazabı emir
fermanlarla dövüldü ateşe giren demir!
çekiç başlı zıpkınlar çekildi gergin yaya
rabbe secde ederek bindiler kasırgaya!
ilk süvari süratle farsa doğru dörtnala
sürerek doludizgin sürmeli kısrağıyla
vardı mermer sarayda huzuruna kisra’nın
zamanın cüssesinde esamesi yok anın
sığar mı parşömene arza sığmayan buyruk
arşla arz arasında keskin kılıç bir doruk!
Tütsülü bir esrardır kalbde tılsımlı mihenk
Azabın muştusundan titre depremlere denk!
secdenin inkarıyla o ilençli elleri
savurdu parşömeni yırtarak göğü yeri
uzandı ateşlere cüretle ederek ah!
artık ağzın diline kisra senin ateşgah!
konuştu kişneyerek bin ilençle dolan at
darmadağın edildi parçalanmaz saltanat!
mısıra ikincisi zuhreyleyip hışımla
emrederek kelama bozdurulamaz imla
çağrılarak mukavkıs merhamet başkentine
çağrıldı küfre kefil firavunun yerine!
uyarak bu çağrıya haydi sende kıyam et
kalp ikrar etmedikçe dilde kopar kıyamet!
secde emrine vecdle kıyamdayken piramit
vuruldu mukavkısın mumya kalbine kilit!
kıptilerin günahı ey boynuna mukavkıs!
ateşle tamamlanır imandan olan nakıs!
ey bedbaht kıyamadın fani saltanatına
yıkılınca kırallık saltanat kalmaz sana
şimdi ne çoksun ne de kavmine göre azsın
tamahkar tarihinle artık yapayalnızsın!
ulaştı üçüncüsü heraklius bizansta
kefereyle acaba o da mı aynı safta!
derken kasem olsun ki onun mülkü buraya
ulaşıp ıktidarı yarılan dolunaya
dörtbucağa yayılır rahmetin tecellisi
çözülür zincirinden azabın katmerlisi
der heraklius muhatap dihyetul kelbiye
gölgen olsun gövdeme elbette mürebbiye!
mahşeri atlıların çağrısına muhatap
kim ola ki reddederse bin tılsımlı azap
ağzından alev kusan ejder başına ine
kuşatarak yayılıp şirpençe gövdesine
dikilecek kibirin göğsüne inen sancak
gözyaşıyla yıkılır zifiri zulmet ancak!
sapsarışın çöllerden koptu üç vahşi kısrak
yeleleri bileylenip keskinleşen mızrak
bin tonluk tornadoyla kitlenip doludizgin
çözül de ey keskinleş çöle inen giyotin!
karanlık kargılarla bilenmis üç karaltı
harami bir tahakküm kusarken yerin altı
uğultuyla çöllerin derin demi silkindi
göklerden gürültülü kanat sesleri indi!
Doludizgin dörtnala huruç edip son sefer
Heyula cüsselerle korkunçça devleştiler!
geçtiler sessizliği terk edip gürültüye
bırakarak çölleri sapsarı ürpertiye
hurra bre durma yiğit hicretine devam et
milyon yıldız topyekün omzunuza apolet
geçtiler yalın kılıç gecenin mateminden
harmanili sahabeler dörtnal en derinden!
zincir çekip vurdular kasvetin bilegine
şakırtılı kılıcı indirip kellesine
sarktı urvetül vuska sanki çelikten sırım
düştü çölün böğrüne üç heybetli yıldırım!
onlar ki küfre kabir mümine ani sağnak!
onlar ki hırpalanmış kalbe sonsuz sığınak!
uzaklaşıp ufukta küçülürken sırayla
battılar vecd içinde ufukta dolunayla!
ne vakit şimdi baksam ağlarım ardlarından
çekilirken gözyaşım kılıç gibi kınından
saplandı ciğerime bıçkın kılıcı hüznün
ardındaki cennetse elbet cehhenem önün
harmanili süvariler bin agızdan hep bir
göğü yırtıp şiddetle yankılandıkça tekbir
kazındı sır süvari sancıyla hafızama
bense tarih söküğü dikiş tutmaz bir yama!
andım da gürültüyle devrildi ruhum çöle
atlarına çölsem eğer nallarına köle!
sırlanan süvariler derinleşen sarp bir yar
onlar ki fışkırdıkça göğe ekilen çınar!
geçtiler yalın kılıç gecenin mateminden
harmanili sahabeler dörtnal en derinden!
Kayıt Tarihi : 2.6.2008 17:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!