Ne kadar da yabancı bu satırlar şimdi bize. Hep seni sevdiğimi yazarken ayrılığımızı yazmak ne kadar da acı. Senin için seçtiğim harflerim bile şaşkın bu terk edişe. Kâğıdım beyaz gibi görünse de değil aslında. Hatta yazılarım dahi okunmuyor yokluğundan kararan sayfada. Yazarken gördüğüm tek şey karanlık. Sen gittin gideli hiç bir şey beyaz değil aslında. Koca bir kuyunun içinde gibisin. Karanlıktan kurtaramıyorum seni. Olur, da kurtulmak istersen bütün masal kahramanlarım emrinde. Hadi çağır bizi.
Üzerimize bir beden büyük geldi bu ayrılık. Hatta hiç yakışmadı bize. Beyaz bir kıyafetin üzerinde bir kan lekesi nasıl göze batarsa ayrılıkta öyle duruyor bizim üzerimizde. Hıçkırıklarım yüreğime batıyor geceleri. Aslında hiç yaşanmamış sayamaz mıyız? Mesela bir veda sahnesinin provasında olsak ne çıkar. Uzun sürdü biliyorum ama biz istersek biraz sonra kapanır perde. Bir alkış tufanı kopar ve güzel oynadığımız için tebrik eder bizi seyirciler. Hadi bitsin artık bu oyun, bu kadar gerçekçi olmak zorunda değiliz.
Çok üzgünüm, üç yanlış bir doğruyu götürürken, üç ayrılığın da bizim aşkımızı biteceğini fark edemedim. Sen ben den gidip ayrılık bize yaklaşırken ne sana; gitme diyebildi dudaklarım, nede ayrılığa; gelme. Öyle kararlıydın ki gitme desem bile aşkımızı ezip geçecektin sanki. Bütün aynaları kırıp gidecektin. Oysa şimdi bütün aynalarım yüzsüzleşti. Sen yokken aynalarda göremiyorum kendimi.
Nereye kadar bu bilinmeyen bekleyiş? Peki, mevsimlerin benimle zoru ne? Neden her yağmur yağdığında ağlıyorum? Neden ağlarken kopuyor içimdeki erozyonlarım? Gözyaşlarım kaç ormanı yok etti tahmin edemezsin. Güneş sensiz tenime değerken öyle yakıcı oluyor ki çok acı çekiyorum. Bir tek yağan karlar düşmedi yüreğime. Ateşler içindeki sevgimi hiçbir şey söndüremedi.
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Benim kurşun kalemde onayladığım imzalarım çoktan silindi. Oysa senin tükenmez uzaklıklara attığın imzalar hala duruyor. Cebimde saklı, eski bir vesikalık gibi duruyor hasretin üzerimde. Özledikçe çıkarıp bakıyorum özlemine.
Nefis bir nida bu.... Ayrıca duygusal, romantik ve biraz da hüzünlü.
Beğeni ile okudum,
Duygusal bir iç döküş ve sesleniş. Kendime şaşıyorum bazen. Hiç romantik değilim ama aşk şiirleri yazıyorum. Başka bir benlikten seslenmek zor gelmiyor. Ancak böylesi bir uç duygusalllığa varan şiirim veya yazım yok. Yarı gerçekçi, yarı düşsel bir duruş sergilediğimin farkındayım. O yüzden biraz da imrenerek okudum. Kutlarım....
Hangimiz ateş hangimiz demir bilmiyorum. Hangimiz nar hangimiz demir. Kim, kimi şekillendiriyor. Kim, kime acı veriyor bilmiyorum. Fakat ateşsen yak şu ayrılığı. Nokta isen bitir şu ayrılıkla dolu cümlelerimi. Kalemsen çiz ayrılığın üzerini. Güneşsen aydınlat beni. Rüzgârımsan gökyüzüne çıkar uçurtmalarımı. Hadi sana hasret kalan yüreğimin başkenti ol. Gurbet eller için ağlatma beni. Aşkım için alnımdan süzülen terleri ellerinle sil. Çok yoruldum sensizlikle savaşmaktan. Kaldır beni düştüğüm yerlerden. Bir ağacın gölgesindeymişim gibi dinlendir beni. Ayrılığı var eden yokluğunu da alıp gel. Gel de varlığınla tam kalbinden vur şu ayrılık denen illeti.
hangi ayrılık varki böyle yazdırmasın hangi karşılıksız sevgi varki yüreği kanatmasın sevdanın en acıtan yanıda bu değilmi keşkeleri dinlemeyen bir yürek
harikaydı kutlarım kaleminizi
Ayrılığın hüzünlü, buruk ve içinden çıkılamaz ruh halini, çok güzel ifade etmişsiniz.
Kutlarım.
Sevgilerimle.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta