yine gel, yine tut ellerimden, kimse yok senin kadar sevgili, şefkatli...insan 40 a merdiven dayasa da, dünya başka ana başkaymış, geç anladım. okşasan saçlarımı, "oğlum" desen. hatalarımı bulsan düzeltsen. sen den öğrensen öyle gidersem eksik yanlarımı. oluk oluk ağlasam dizlerinde, hıçkırsam bir tek sen duysan.parıl parıl ışısa saçlarının bir tutam akı, gecenin kör karanlığında, gözlerimi alsa, sana doğru yürüsem, menzilimde bir tek sen olsan...oğlumun ne denli bana benzediğini eşime anlatsan. yaramazlıklarımı sıralasan. Bartu acıktığını söylese, sen hemen kalkıp bir çorba yapsan, kovboy elbiseleri diksen iki arada bir derede. koklasam öpsem ellerini, kapılarda vedalaşsak. kısacık boyunla erişmeye çalışsan atkımdan tutup eysen beni. kulağıma üzme gelinimi desen, "of" desem "puf" desem "tamaaam anne" deyip gitsem, kucağımda yavrum. pencereden el sallasan, dualarla ALLAH'ın BİR'liğine emanet etsen bizi içinden. olmaz mıydı, çok mu şey istemişim acep. kimse yok mu yani şimdi bu dediklerimi her gece neredeyse yaşayan. Çok mu fazla istemişim ki olmamış. anlamadım ki... ne aklımla ne kendim yetemedim bu çaresizliğe... okkalı bir küfür edesim gelmiyor mu sandın içimden. ama kalsın... senin içimde sadece içimde kaldığın gibi çaresizce kalsın anasını satayım... birçok şeyin kaldığı gibi.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta