Çok Güzel Şeyler Yaşadık
Köyümüz Yozgata 93 kilometre.Sarıkaya ya 15 kilometre.Hayvancılık ve tarım üzerine kurulu.içme suyu yeraltı kaynak suları kanalazyon şebekesi sularından sağlanıyor. Yine köyümüz iki mahelleden oluşuyor bu iki mahellenin arasında öz dediğimiz ufak bir dere var bu dereden aşağı dağdan ve çatalçayır dediğim araziden su gelir bu su köyü ortadan ikiye böler salına salına köyün ortasından akar gider
bu uzun uzadıya uzuyan bu özün iki kenarinda da bahceler var dı herkes bir şeyler eker ve taze sebzesini alır köyümüz değim gibi iki mahelleden oluşmakta
Karşı mahelle de bizim gibi sonradan gelip yerleşen göçmenler olduğu için biz o mahelleye macir mahellesi derdik bazende paris mahellesi derdik bizim için paristen daha güzeldi çocukluğumuzun geçtiği bu mahellenin belki yazarı
sanatcısı
ressam mı
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
çok güzel anlatmışsınız hocam,
adeta gözümde canlandı.
acaba şimdi nasıl diye merak ettim,
şehirdeki yozlaşma köye de indi mi.
kutluyorum değerli dost.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta