rotası bilinmeyen zamansız yolculuklar
rutin bir hüzün bırakırmış ardında
bilinmez ki
nerede duracaktır zaman
adına ölüm denen
bir celladın baltasında
son nokta gelince aklına
çocukluğunun yanaklarını okşayıp
dallarında kiraz olamazsın
çıkaramamışsan tadını
şeker katamamışsan yıllara
ne kadar ayıp
ayıp etmişsin
çocukluğunun yanağındaki elmaya
içini boşaltırcasına
işemek istiyorsun altına
bezini değiştirecek ana mı kaldı
ya da
paçasına yapışacak bir baba
gelince ayazı kışı
sarılmak istiyorsun değil mi
beyaz bir kundağa
dizinden yukarısına büyümüşsün
ne sığabilirsin o zamanki yatağına
ne de ananın koynuna!
ne kadar ayıp etmiş çocukluğun
seni düşünemeyip de büyütmüş
ve bu günlere yürütmüş
ayıp yahu
çok ayıp
kim sakladı senin emziğini
ve de
altına bağlanan bezini
ölüm gelince aklına
insan nasıl da dönüyor çocukluğuna
bebekliğine,
ergenliğine dalıp
yanıyor
tadını çıkaramadığı yıllara!
Kayıt Tarihi : 3.3.2012 00:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yusuf Ziya Leblebici](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/03/03/cok-ayip-7.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!