(Bu şiirimi,kendisinin de yaşayarak okuyacağını ve bundan
da nostaljik bir haz duyacağını umduğum,-şubelerimiz ayrı
olmasına rağmen-ilk ve ortaokuldan,yakın sınıf arkadaşım
ve hemşehrim; kendisini hakkıyla yetiştiren,çok kıymetli ki
tapları ve konferanslarıyla okuyan ve dinleyenlerinin ve bil
hassaTürk Eğitim Camiasının gönlünde haklı bir taht kuran,
çok değerli ilim adamı ve erdemli insan Prof.Dr.sayın Doğan
Cüceloğlu'na en içten selam,sevgi ve saygılarımla armağan
ediyorum.)
Aaah; çocukluk yıllarıma bir daha dönebilsem!
Tekrar yaşasam eski anıları,
Eski Silifke'yi,eski insanları,eski dostları...
Pazartesi,cuma sabahları,
Gitsem eski kasaplar çarşısına
Elimde çingille yoğurt almaya;
Seyretsem zevkle,bir uçtan bir uca sıralı,kadınlı-erkekli
Önlerinde; tulukla,çömlekle,çingille yoğurt satan köylüleri.
Çömelsem birisinin önüne,
Tuluğundan bocut bocut
Yoğurt ölçtürsem çingilime...
Eve döndüğümde,
Doldursam birazını sahana
Ya,anamın ''attığı'' sıcak bazlamayla küreklesem,
Ya da,fırından aldığım sıcacık somunu,bandıra bandıra
O çocukluk iştahımla
Bir yiyebilsem,bir yiyebilsem;
Aaah; çocukluk yıllarıma bir daha dönebilsem! ..
İlk gün ''kına'',
İkinci gün ''gelin alması'',
Üçüncü gün ''yüz açımı'' derken
Üç gün üç gece süren
O güzelim ev düğünlerini;
Düğünlerde,
Deyişleri,fıkraları,tatlı şakalarıyla
İzleyenleri katıla katıla güldüren
İhtiyar delikanlı, şen şakrak ''Hacı Kiya''yı;
Kıvrak,güzel oyunlarıyla
Herkesi büyüleyen,
Düğünlerin usta oyuncuları:
Giritli,
''Hüso''yu,''Kasap Feyzi''yi,''Badal Ali''yi
Doya doya bir seyredebilsem,bir seyredebilsem.
Düğünlerin baş ''çalgıcı''ları:
''Cennet'in oğlu''nu davuluyla,
''Kemeneci Hüseyin''i kemanıyla,
''Gırnatacı Yusuf''u kılarnetiyle
Silifke'nin yanık oturak havalarını,
Kıvrak oyun havalarını çalıp söylerken,
İçime sindire sindire,bir dinleyebilsem,bir dinleyebilsem
Ve becerebildiğim kadarıyla da bir oynayabilsem;
Aaah; o çocukluk yıllarıma bir daha dönebilsem! ..
.
Yazın,Göksu'da ''çimmek'' için
Gitsek,arkadaşlarla tarihi Taş Köprüye,
Köprüden atlasak,''sürek''ten geçsek;
''Mahvel''in önünde ''dikilsek'',yüzsek,
Ilgınlı Adada kumsala uzanıp
Şimdi,yokluğuyla gönüller dağlayan
Tarihî Un Değirmeninin heybetli çarkının dönüşünü seyretsek,
Sonra,ırmakta ''elbuç'' oynaya oynaya evlerimize dönsek;
Aaah; o çocukluk yıllarımıza bir daha dönebilsek! .
Yine,yaz akşamlarında,ırmakta banyo yapsam,
Sivrisineğin hiç olmadığı
Yıldızların,ışıl ışıl göz kırptıkları
Pırıl pırıl yaz gecelerinde
Damımızdaki yatağıma uzansam.
Fıstık tarlalarını,''bük''leri sulayan
Tahta su dolaplarının,
Dönerken çıkardıkları
Ninni gibi,ruhu okşayan o yanık sesleriyle
Uykuya dalsam...
Şekerci Mehmet Ali Amca'nın,mahalle arasında,
''Pişmani şekeeer,parayı cepten çeker,
Parası olmayan sümüğünü çeker;
Yeni çıktı fırından,Hacı Bey'in unundan! .'' nidasıyla
Bağıra bağıra sattığı,
O nefis pişmaniyesinden;
Dondurmacı Arnavut Amca'nın,
''Dondurma gaymaaak! ..'' diye,kendine has edasıyla
Bağırarak sattığı,
Tadı hâlâ damağımdan silinmeyen
O leziz dondurmasından,
Bir tadabilsem,bir yiyebilsem...
Güzün,
Gitsem,köylülerin lokantası sayılan helvacı dükkânına,
Yarım somun arasına helva koydursam,
Otursam bir masa başına,
Helvalı çöreğimi,ısıra ısıra iştahla yesem;
Sonra ''Odun Pazarı''na gitsem,
Meydanda halkalanan seyirciler arasında
Telde korkusuzca oynayan cambazı,heyecanla,
Yerde komiklikler yapan palyaçoyu,kahkahayla
Bir izleyebilsem,bir seyredebilsem;
Aaah; o çocukluk yıllarımı bir daha yaşayabilsem! ...
Not: Şiirde anılan kişiler,yerler ve olaylar gerçektir.Yaşamışlar ve yaşanılmışlardır.
AŞAĞIDAKİ RESİM:
[1940'lı - 1950'li yıllarda(çocukluk yıllarımda) Silifke'nin (şu anda yok olan,
tarihî un değirmeninin de bulunduğu) eski görünümü.]
Kayıt Tarihi : 4.12.2007 17:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!