Varlığın Kıyısında
Bir yangın vardı ruhunun mihrabında,
Ne alevi göründü, ne dumanı savruldı.
Bir "Hiç"ti o, sükûtla yuğuran,
Söz değil, hali haykırırdı esrarını.
Bir gece, benlik evi yandı kül oldu,
Bir "Adem" çöktü tahtından;
O an'dan sonra
Zamanın doğurduğu her an, ezelin remzi oldu ona.
Ege'nin değil, varlığın kıyısında,
Hakikat denizi fısıldardı usulca,
Dalga dalga döverdi sırrını,
"Fenâ fillâh ol" dercesine.
Lâkin nasıl silinsin nefsinden bir "Ben",
Ki kendi putunu kendi yapmışsa?
Nasıl sarılsın hayat denilen "Nefes"e,
Canını "yokluk" kuyusuna salmışsa bile bile?
Oğlunun bakışında bir tecelli,
Kardeşinin vasiyetinde bir miraç;
Bu bir hayat savaşı değil artık,
"Ölmeden evvel ölme"nin adabı.
İçinde gizli bir Cennet'in tohumu,
Dışında çölleşmiş bir dünya...
Bir uçurumun kenarında durdu hep,
Ne dönüp bakmaya yüzü vardı,
Ne de bir adım atmaya hâli.
Fakat bir "Anlam" belirdi o kıyıda,
Sönmeyen bir kandil gibi gönülde,
Bekâ billâh'a ermek isteyen bir ruh gibi,
Varlığa yeniden "Kün" diyen ilk nefes gibi...
Ve idrak etti nihayet:
Bazı yakıcı sırlar sönen kor gibidir, kalır;
Bazı kader yazıları silinmez,
Lâkin yine de "O"nunla okunurdu.
Zira hayat,
Varlığın kıyısında bile olsa,
Kendini, "Bir" olan'da bulurdu.
Kayıt Tarihi : 3.8.2025 20:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!