Sandıktan çıkarttım naftalin kokulu elbiselerimi,
bütün çocuk günlerimi sığıştırarak.
Siyah beyaz fotoğraflarıma baktım birer birer,
bütün çocukluk günlerim yalın ayak…
Hatıra defterimi yırtıp atmıştım,sarhoşluklarımdan birinde
sanırım içindekileri unutmak istiyerek;
ama, o günleri ne mümkün hafızadan silmek!
Annemi tanıyorum hemen,
kucağında sıkı sıkıya tutuşundan.
Üşüyordum ya, az önce, ısınıverdim hemen.
Sıcaklığı hiç değişmemiş; sevgi sıcaklığında,
Oysa uzun yıllardır unuttuğumu sanıyordum.
Beni hayata bağlayan empati bu,
Annem gözlerimin önünde işte…
Tüm nimetleri sunan eller gene hizmet peşinde;
Sendelememe izin vermiyorlar.
Üstüme annemin sükûneti örtülürdü,
Öylesine derin uykulardı, uyuduklarım,
Mutluluklarımın sıcaklığından erimiyordu karlarım,
Ayaklarım kaymıyordu kaldırımlardan.
Annesizliğin yaşanılmaz olduğu dünyamda, oysa,
Ne kadar da erken onsuz kalmıştım.
Onunla beraber yok olamadığım için,
Hayatımı zindan yapmıştım…
İşte, kollarından aşağı kayıverdim gene,
Tutunacağım bir anne eli de yok!
O gidinceye kadar
çocukluğuma dair hatırladıklarım
öylesine berrak ki,
ne olmuşsa, o gittiğinde olmuş,
evet, evet, evet…
ondan sonrası bir kargaşa, savaş…
yitirilen umutların yerinde türeyen umutsuzluklar…
yaşamak neydi birkaç dakikalık debelenmelerin ölümcüllüğünde?
Hayatı, adil olması için ikna etmek zordu.
Yargıçların ve savcıların adil olmadığı günlerdi,
Kanunları, yönetmelikleri, kararları,
dergileri, gazeteleri, bütün yayınları,
panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları,
zindanları, tutukevleri, işkenceevleri,
borsaları ve şirketleri ve iktidarları,
karşıydı hepsi ulusa, ulusalcılığa.
bunların hiçbiri kurtaramamıştı onları,
durduramamışlardı Türkün şahlanışını…
Kayıt Tarihi : 25.5.2013 02:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!