ÇOCUKLUK ANILARIM.
Bu gün yine çocukluğuma dönüyorum,kavgasız gürültüsüz,zengin tayfa çocuklarının yaşamadığı,çıplak ayak,kuru ekmek ve bir tas ayran ile büyüyen çocukluk.
Bu gün belgeselde Filistin'i gösterirken, kullanılan hayvan derisi ayran yayıklarını izledim.Yaşadıkları derme çatma barakalardaki yaşamı ,kadınları,fakir çocukları izledim...,bizim yarım asır önce yaşadıklarımız bile lüks geldi.
Aslında sevinmedim desem yalan olur,aramızda asırlar var gibi...
Dedim ya bugün çocukluğumu dağıtmadan sizlere aktaracağım.O yaşadıklarım dündü,bu gün şartlar çok değişik ve insanları doyurmuyor.Çocuklar istedikçe mutlu ve huzurlu olamıyor.Kişiler milli bir eğitim yerine çevre ve şartlarla zamana yön veriyor.Toplumda beyin resmen devre dışı bırakılmış gibi eğitim sürünüyor yerlerde...
Halbu ki;bizim çocukluğumuzda eğitim ve öğretim malzemesi kurşun kalem,silgi,varsa basit bir açacak yada küçük keskin bıçak yeya babamızın traşından arta kalan eski bir jiletle inceltirdik kalemlerimizi...Lüks çanta hayali bile düşünülmezdi,Amerikan bezinden anneciğimin elle diktiği uzun kulplu bez torbalar vardı.İçinde samanlı ,çizgili bir defter,kurşun kalem ,silgi ve Alfabe vardı.Okula giderken hala keyifle söylediğim ''Daha dün annemizin kollarında yaşarken ...'' şarkısı hiç düşmezdi dilimizden.Başımız dikti,kötü düşünceler uğramazdı beynimize,şen çocuklar vardı önümüzde.İşimiz gücümüz hesap öğrenmekti.Sadece doğruyu,güzeli ve iyi olan ne varsa öğrenmek zorundaydık.Bunun için doğru düşünmeyi öğrenmeliydik.Yalan söylemek ,hırsızlık ve dedikodu yapmak ayıptı.Saygısızlık,küfür etmek ayıptı.Ayıptı diyorum,zira haramdır denilmezdi.
*
Bu davranışlar toplumda insanı ötekileştiren,aşağılayan ve hakarete maruz bırakan kötü davranışlardı.Gizli yapılması utanç verici bir durumdu.O nedenle önce kişi kendine saygıyı öğrenmeliydi.Böylece toplumda '' kendine yakıştırmadığını,başkasına da yakıştırma '' sonucu çok önemliydi.Okulda sıkı bir eğitim vardı,öğretmenler devlet gibiydi.Okula getirilen çocuğun kemiği anne ve babanın,eti öğretmene teslim edilirdi.Öğretmen denince akan sular dururdu.Köylerde muhtar dahil herkes öğretmenin emrindeydi.1954 yılında büyük ağabeyim bizim köye öğretmen olarak atanınca bu gün gibi aklımdadır.
Çok fakir olan köyümüz dağlarla çevriliydi.Köyün altında bir dere akardı,suyu yazın kururdu.Bahar ve sonbaharda sellerin çılgınca aktığı mevsimlerdi.Yamaçlardaki toprağı bile süpür gibi alıp giderdi.Karadutun sadece adını bilirdik.Meyve yoktu ,bostan yoktu,sadece patates ve soğan vardı.Oda herkeste bulunmazdı.Zira köyde içecek su km'lerce uzaktan taşınırdı.Köyümüzde yardımlaşma vardı ama,insanlar çaresizdi.Pek fazla bilgi ve becerileri yoktu.Ağabeyim öğretmen olarak konuyu ele alınca,durum değişmeye başladı.
*
Biz çocuk olarak baya çalışkandık.Gidik ve oğlaklar ile danaları otlatırdık,öğlen vakti köye dönen davarın sağımında annelerimize yardım ederdik.Bizden daha küçük çocuklara sahip çıkardık.Evin içme suyunu uzak çeşmeden taşır,evin odun ihtiyacını karşılar,süt ısıtmak için çalı çırpı toplardık.Doğru dürüst bir üst başımız yoktu.Elle dikilen bir iki entari bir mevsim giyilirdi.Ankara lastiği haricinde naylon sandalet vardı,onuda giymek herkese nasip olmazdı.Hiç unutmuyorum,8 yaşında köy okulunu bırakıp beni yatılı bölge okuluna gönderdiklerinde oradaki düzenli okul yaşamı beni sevindirmişti.Bu nedenle yatılı bölge okulları çocuklara sağlam ve başarılı bir eğitim sağladığı için hepimiz okuma şansını değerlendirdik.Bilhassa Tunceli gibi doğasındaki sert iklim ve şartlar bu okulları önemli kılmıştı.
*
Bilhassa Köy Enstitüsü Projesi; o zaman içinde yaşayan çocuklara değil tüm topluma umut olmuştu.Okuyan çocuklar ailelerine ve topluma faydalı olmak için canla başla yeniyi öğreniyor ve öğretiyorlardı. Bu gün bile çok mutlu oluyorum,adına AYDINLANMA deniliyordu ama ,yaşlısı,kadını,erkeği,genci ve çocukları el birliğine sevk eden bir CUMHURİYET PROJESİYDİ.
Aydınlık beyinli insanlar aydın bir ülke yaratmışlardı.Biz artık sek sek oynamıyor,elimizde kitap oduna,davara ve oğlaklara giderken okuyorduk.Radyo sayesinde türkü dinliyor ve halay çekiyorduk.Köylerde okul,sağlık ocağı ve köy odası birliğimizi perçinliyordu.Yeni açılan sulama kanalları ile bağ ve bahçemiz yemyeşildi.Sebze bol ,meyve bahçeleri dolu doluydu.Artık yemeğimiz kuru ekmek ve ayran değil,sebze yemekleriydi.Arıcılık yapılıyordu.Hayvan besleniyor,sonbaharda kavurma hazırlanıyordu.Bütün köy çocukları okula gidiyor,çobanlık yapmıyorlardı.Köyde oturanlar sırasıyla davara gidiyordu.Okumak kurtuluş demekti,bu nedenle herkes kız erkek demeden 1950'li yıllarda bütün çocukları okula gönderiyorlardı.1950 ve 60'lı yıllarda köyümüzde cinsiyet ayırımı yapılmadan öğretmen,sağlık memuru,hemşire ,ebe mezun olmuş,ODTÜ'okuyan gençlerimiz vardı.Eğlencemiz kitap okumaktı.Bugün yeniden okutmak için ısmarladığım çocuk klasikleri altın kadar değerliydi.Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerimiz bize ilham kaynağıydı.Yaz tatillerinde köye geldiğim zamanlar, sabah erken kalkıp ayran yayığını sallamak,davarı ağıldan çıkarmak,kapı önünü süpürmek,içme suyunu getirmek görevlerim arasındaydı.Ayrıca dantel örmek,kanaviçe işlemek boş zaman değerlendirmesiydi.Annem ev işlerini yaparken ,babam tarla ve bahçe işlerini yapardı.Yaz tatilinde köye gelen ağabeylerim,ders çalışmakla birlikte bağ ve bahçede çeper işlerinde babama yardım ederlerdi.Bizimkisi köy değil sanki bir okuldu,güneşli aydınlık ve bereketli zamanların yaşandığı mutlu ve huzurlu yıllardı...(devamı var)// Senem Aygül.-11 Eylül 2017 ALANYA
*
Elinde Çiçek
Üstünde kırmızı çiçekli fistan,etekleri sallanır
Uzun olur kuşağı,arkadan kelebek bağlanır
Yürür mü,seker mi bilemez sin,sanki uçar
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Yürüyor tarla sınırından,sek sek oynayarak
Rengarenk tarlalar,boy boy otlara basarak
Bir elinde naylon sandalet,yürür yalın ayak
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Dilinde türkü,yüzünde huzur ve mutluluk,
Sevgi dolu gözler,barış ve şen çocukluk.
Bahçede kurulmuş örkenden,bir salıncak
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Dönerken gün akşama,güneş ufukta batar
Mavi atlas bir semada,öbek öbek bulutlar
Yolcudur esintiye,altında ulu mu,ulu dağlar
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Entarisi kırmızı çiçekli kız çok çok hamarat,
Çeşmeye giderde,dolanır yolları oynayarak
Kolunda bakır sitil,tasla gözden doldurarak
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Çeşme başında toplanır kızlar,yemlik yıkar
Divana oturmadan biraz tuz,damdan kapar
Doya doya tadına varmak için,bol tuza banar
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Bayramdır köy yeri,dağlarında bol kengeri
Eğilip su içerken,karşı kayalıkta öter kekliği
Yaylaları doludur lale,süsen,sümbül ve kekiği
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Geçmişi yaşarken kırmızı entarili hayalinden
Her gece film izler unutulmaz,çocukluğundan
Bilinmez tadı,yaşanmayan çocukluk anılarının
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek
Küçük kız büyür,gurbet ellerine hapsedilir
Bütün ömrüne,başkalarından çerçeve çizilir
Hayal ve umutlarını hiçbir zaman söndürmez
Hayalinde demet demet yemlik,elinde çiçek var...
27 Kasım 2015 Almanya
Kayıt Tarihi : 11.9.2017 14:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Belgesel izlerken ,Filistin'de ayran yayığı sallayan bir kadını izledim.Şaşırdım ve cumhuriyetle gurur duydum.Türkiye atlattığı badirelere rağmen aydınlanma devrimini başarmıştı.
Medeniyet, yozlaşmak, insanı ve fıtratını dejenere etmek olmamalı..
Kültür, ortak bağdır.. Yaşamalı, yaşatılmalı...
Tebrikler Öğretmenim....
Çok teşekkür ederim sevgili Mustafa öğretmenim,yorumunuz beni mutlu etti,yüreğinize sağlık,yeni yılınızı kutluyor sağlık ve esenlik diliyorum,saygıalr.
TÜM YORUMLAR (2)