Dört yoldaki köşe başından
çarşıya yayılan
sıcacık kestane kokusunda
saklıydı mutluluk
vakıfların önünde
yaşama tutunma telaşındaydı
ayakkabı boyacısı
esmer çocuk
kasetçi dükkanında
Müslüm Baba'dan seçmeler
son ses çalarken
Dideban'ın gölgesinde başlardı
hüzne yolculuk.
Eriyen kar sularıyla
akar giderdi hayaller
soğuktan çatlardı
dükkanların damındaki
karları küreyen
onurlu eller
Nemrut'taki
gün doğumu ile yıkanmış
toprağı getirirdi bulutlar
berber taburesinde oturan
ihtiyar adamın elinde
Bitlis tütününe sarılıydı
son kullanma tarihi
geçen umutlar.
İkindi ezanı yükselirken
kızıla çalan göğe
sinema yokuşundaki
orta yaşlı hammal
sırtında ailesini taşırdı
ve sımsıkı sarılırdı
evine götürdüğü ekmeğe.
Ulu Camii'nin minaresi gibi
kurşunlanmıştı beklentileri
soğukta bekleyen
seyyar satıcının
tarifini yapmak imkansızdı
yüreğine demir atan acının
kale altında kırtlama çay içerken
kış güneşi düşerdi
alnındaki çizgilere
kaderi Bitlis'e benzeyen
seksenlik Hacı'nın...
Yunus Öndoğan
Kayıt Tarihi : 20.2.2023 14:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!