ÇOCUKLUĞUMUN KÖYÜNE, KÖYÜMÜN İHTİYARLIĞINA GİDERKEN
dilini geri çekmiş kedi bakışı
her kapının yüzünde yıkık bir duvar
yılların inancına tanık zaman yolcusu
kiliseden bozma cami çeşmesi
Sevgilimsin , kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Devamını Oku
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Birbirlerine sıkı sıkıya bağlı görünüyorlar, tamam. Yine de bu iki şiir, iki ayrı sayfada mı yer almalıydı dedim kendi kendime. Fakat bunu söyleyen sadece çok çabuk yorulan zihnimdir belki. Belleğimin, çocukluğumu saklayan odalarına güm güm vurulduğunda özellikle.
İsminden başlayarak ilk şiirin yüreğimde bıraktığı ilk izlenim işte bu. O loş oda kapılarına güm güm vurduğu ve beni sadece çocukluğumun köyüne değil, o muhteşem fakat iç sızlatıcı anılar diyarına değil, bastırmaya çalıştığım muazzam bir özleme de geri götürdüğü.
Bastırmaya çalışıyorum, çünkü, ölüm kadar çaresiz.
O köy hem henüz var, hem de uzun süredir yok çünkü. Artık başka bir şey.
'İşte geliyorum sana bakraçlı saçak'
Bilmiyorum ki yerli yerinde mi o saçaklar, o bakraçlar.
Diyelim, tıpatıp duruyorlar. Kimse dokunmaya cesaret edememiş.
Peki ya, gübrelik yanında çamaşır yuğan kadın?
O nerde.
Duyabilir miyim dedemin aksayan ayak seslerini.
Ben çıkabilir miyim hayata, asla hesabını yapamadığım, asla öngöremediğim belirsiz bir Hayatın ufkuna heyecanlı gözlerle bakabilmek için yeniden.
Zulmeden şairlerin, zalim şiirlerini okumakla mı geçecek bugünüm?
Bensiz yeni başlangıçlara, yepyeni öykülere kucak açıveren, açagelen, açagidecek olan köyüm.
Nasıl nasıl nasıl affederim seni.
Nasıl nasıl nasıl unuturum seni.
Yıllar önce üniversite yıllarımda bir kitap okumuştum. Adı : ' Antik inançlar ve modern hurafeler' idi..
Bilgi işlem merkezinde çalışırken antik dönemleri araştırmaya yönelmiş bir yazardı hatırımda kaldığı kadarıyla kitabın yazarı..
Şiir ilerlemenin kozmik değerler yönünden bir gerilemeye tekabül ettiğini savunmuyor elbet o kitapta belirtilen rijit çıkışlık içinde.
Ama aşiret havası kokan yarı yerleşiklere ait havayı veriyor ya özellikle birinci şiirde..beni oralar oldukça sardı..
İkinci şiir kentli ve modernist bir bakışla ve biraz ideolojik bir yaklaşımla seyrediyor köyü..
Tutun ve yüzleştirin hayatları..
Diyordu bir şair...
Değerler sistemi olarak ele alındığında insan vücudunun doğasına uygun olan için modernizmin aykırı kaldığı yönündeki tezler gün geçtikçe daha bir haklılığa doğru yelken açmakta.
Postmodernist düşünceler ise çıkış noktasında barındırdıkları eklektizm nedeniyle sanki hızla ilerleyen çevre problemlerine çözüm olamayacak gibi gözüküyor..
Bu şiir bu yüzden öngördüğü gelecek düşüncesinden çok hayatları yüzleştirmedeki objektif duygu partikülleri dolayısıyla ferdi ve içsel fütürolojimizde yankılanmalar yapabilecek ve bir çok şeyi yeniden gözden geçirmemize yol açacak ögeler manzumesi olarak gözüktü gözüme..
Tebriklerimle
Şaireye yaramış tatil:)) Gerçek bir köyde, böyle sıcacık anılar yaratabilme şansım olmadı hiç. Ama dizelerinle bilmediğim bir diyara yolculuğa çıkardın beni. Tebrikler güzel arkadaşım.
hiç yabancılık çekmedim ben bu sayfaya!
daha dünden kalma börek kokuları burnumda ! nenemin o kocaman toprak fırınından süzülen !
tbr aynurum ...
Aldın savurdun beni yıllar öncesi mutluluğuma...
Teşekkürler Aynur, sevgimle....
'Bir tarafta, arkasından koşulan ve bir türlü yetişilemeyen,çabucak tüketilen bir yaşam, diğer tarafta,alabildiğine dingin, kırık tabure ayağıyla sohbete ve ısırganla işbirliği için zaman ayrılabilen bir yaşam... Peki hangisi gerçek?Hangisi olması gereken?Mutluluk hangisiyle daha yakın? Sanırım iki arada bir derede kalmış insanlarız... Aktüel gereksinimlerimiz için fastfood yaşam... ruhumuzun ihtiyacı olan huzur için diğer yaşam... Yani ne yardan, ne serden geçebiliyoruz... İnisyatif kullanmanın çok zor olduğu,belki de olanaksız olduğu bir konumdayız... Zaman, istediğimizle değil, mecbur olduklarımızla geçip gidiyor... Şiirin ile ilgili birşeyler yazamadım... Yazdıklarım şiirini okuyunca hissettiklerimdi... Şiirine de haksızlık edemem, bunları düşündürttü bana, çok güzel bir anlatımla... Sevgiyle...'
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta