Bugün, en acı günüm diye kazındı hafızama;
Oysa dallarına kahkahalar gizleyen ağaçlar,
Ne çok güldürürlerdi beni eskiden.
Papatyalar dizilirdi kulak arkamda,
Sevinçten çığlık atmak için sıralanır,
Dimdik beklerlerdi.
Rüzgâr, dağın ardına saklanmış bir çocuk muzipliğiyle
Enseme usulca yaklaşır, korkutmak için fırsat kollardı;
Sonra gülüşlerimiz, geceyi yaran kurt uluması gibi
Uzak ufuklarda yankılanırdı.
Bugün, her zamanki neşemle sarıldığım güneşe
Farkında olmadan son selamımı vermişim;
Gidişinin ardından, kara başlıklı bir mektup düştü önüme,
Ve özetle şu bahaneyi sundu:
“Büyüdün artık!”
Papatyalara koştum, derdimi onlardan iyi kim anlayabilirdi ki?
Vardığımda gördüm, yaprakları çoktan koparılmış;
Kimse kalmamış, kulak arkamda saklanacak.
Son bir yaprağa eğilip sordum sessizce:
“Seviyor mu, sevmiyor mu?”
Kırgın bir fısıltı yükseldi:
“Büyüdün artık...”
Rüzgâr, başka dağlara bulut olmaya gitmiş,
Bir dağın gerisinden onun dönmesini bekliyorum.
Evimdeki pencereleri aralık bırakıyorum,
Güneşin kolunda, papatyaların neşesine katılıp
Beni oyunlarına almalarını bekliyorum.
Ormanı şen kahkahalarımızla inletmeyi,
Çocukların arasına karışmayı,
Bir duvar köşesine sığınıp
Bir çırpıda sobelenip ebe olmayı…
Kırlarda koşup dizlerimi, avuçlarımı kanatana dek düşmeyi;
Gelincikleri o kanın al rengine boyamayı,
Kelebeklerin peşinde savrulmayı istiyorum.
Elma ağaçlarından koparılmış yanaklarımdaki
Tazeliği özlüyorum;
Özlediğim tek şey, çocukluğum.
Kayıt Tarihi : 20.1.2025 21:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!